Articles

Altın ve gümüşün nisabı





Ben, Suudi Arabistan'da yaşıyorum. Bu yıl, Allah'ın izniyle hacca gideceğim.Fakat iş şartlarımdan dolayı uçağa Arefe günü sabah saat 10'da bineceğim. Buna göre Arefe günü gitsem ve Arefe gününden önceki hac ile ilgili ibâdetlerimi yerine getirmezsem, bu hac sahih olur mu?


Yine, uçak rotar yapar da Arafat dağına akşam namazından sonra ulaşsam, haccı kaçırmış olur muyum? Bilindiği üzere ben, ilk defa hac yapacağım. Haccımın sahih olması için ne zaman Arafat'ta olmam gerekiyor?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Zilhicce'nin dokuzuncu günü (Arefe günü) hac için ihrama girmeniz ve doğrudan Arafat'a gitmenizde bir sakınca yoktur. Dokuzuncu günün öğle vakti ile


4


onuncu günün fecir vakti arasında bir sürede Arafat sınırları içerisine girerseniz, haccınız sahihtir. Bu sürenin hepsi, Arafat'ta vakfe içindir.


Nitekim Urve b. Mudarris et-Tâî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:





"Ben, Müzdelife'de Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sabah namazına çıkarken yanına geldim ve dedim ki:


-Ey Allah'ın elçisi! Tay dağından geldim, hem bineğimi, hem de kendimi yordum. Allah'a yemin


5


olsun ki üzerinde durup dinlenmediğim bir kum tepesi bırakmadım. Benim haccım geçerli midir?


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:


- Kim bizim şu namazımıza hazır bulunur (bizimle birlikte sabah namazını Müzdelife'de kılar ve) buradan ayrılıncaya kadar bizimle birlikte beklerse, öncesinde de, gece veya gündüz Arafat’ta vakfe yapmış (bulunmuş) ise, haccını tamamlamış ve hac ile ilgili ibâdetlerini (menâsikini) yerine getirmiş olur."1


Birçok âlim, Arafat'ta vakfenin,Kurban bayramı-nın birinci günü fecre kadar devam ettiğinde ittifak etmiştir.


Nitekim İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:


"Arafat'ta vakfenin vakti; Arefe günü zevâl vakti ile ve Kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşuna kadar olan süre arasındadır.Bu, Mâlik, Ebu Hanife ve cumhurun görüşüdür.


1 Tirmizî rivâyet etmiş ve bu, hasen sahih hadistir, demiştir.


6


Kadı Ebu't-Tayyib ve el-Abderî şöyle demişler-dir:"Bu, bütün âlimlerin görüşüdür.Ancak İmam Ahmed şöyle demiştir:


Arafat'ta vakfenin vakti; Arefe günü fecrin doğuşu ile Kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşu arasındadır."1


İbn-i Kudâme de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:


"Arafat'ta vakfe için son vaktin, Kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşuna kadar olduğu konusunda ilim ehli arasında bir görüş ayrılığı olduğunu bilmiyoruz.


Câbir -Allah ondan râzı olsun- bu konuda şöyle demiştir:


"Müzdelife gecesinde fecir doğmadıkça hac kaçırılmış sayılmaz."


Ebu Zubeyr dedi ki:


1 el-Mecmû'; c: 8, s: s: 141


7


-Bunun üzerine ben ona: Bunu Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- mi söyledi? Diye sordum.


Câbir dedi ki:


- Evet (bunu Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- söyledi)."1


Arafat'ta vakfenin başlangıç vakti; Arefe günü fecrin doğuşundan itibarendir. Her kim, bu vakitler arasındaki bir vakitte aklı başında Arafat'ı idrak ederse, haccı tamam olur.


Mâlik ve Şâfiî şöyle demişlerdir:


"Arafat'ta vakfenin başlangıç vakti; Arefe günü, zevâlden sonraki vakittir."


Bir kimse, aklı başında, ayakta, oturarak veya binek üzerinde veyahut da uyuyarak Arafat'ta bulunursa, vakfe için yeterlidir.


Yine, bir kimse, Arafat'ta olduğunu bilemese ve Arafat'ın içinden sadece geçse, vakfe için yeterlidir. Mâlik, Şâfiî ve Ebu Hanife, bu görüştedirler."1


1 el-Esram rivâyet etmiştir.


8


Buna göre bir hacı, Kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşundan önce ne zaman Arafat'a ulaşırsa, haccı idrak etmiş olur ve haccın geri kalan diğer menâsikini yerine getirmesi gerekir.


Allah Teâlâ'dan haccınızı kabul etmesini niyâz ederiz.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.





1 el-Muğnî; c: 3, s: 211








Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in:


"Hac, Arafat'tır."


Hadisinin anlamı nedir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in:


ج عَرَفَةُ.)) 􀄓 َ􀅁 (( ا ْ


"Hac, Arafat'tır."


Hadisinin anlamı; hac sırasında Arafat'ta mutlaka durulması gerekir, demektir. Kim


Arafat'ta durmazsa, haccı kaçırmış olur.


Yoksa "Hac, Arafat'tır"ın anlamı; Arafat'ta duran kimseye haccın amellerinden başka


bir şey gerekmez, anlamında değildir. Çünkü insan, Arafat'ta durursa (vakfe yaparsa),


bunun dışında onun üzerinde, Müzdelife'de gecelemek, İfâda (Ziyâret/farz) tavafını yerine


getirmek, Safâ ve Merve arasında sa'y yapmak, cemrelere taş atmak ve Minâ'da


gecelemek gibi, haccın diğer amelleri kalır.


Buna göre "Hac, Arafat'tır"ın anlamı; hacda mutlaka Arafat'ta durulması (vakfe


yapılması) gerekir, demektir. Arafat'ta durmayanın, haccı yoktur (kabul olunmaz).


Bunun içindir ki ilim ehli şöyle demişlerdir:


"Arafat'ta durmayı (vakfeyi) kaçıran kimse, haccı kaçırmış olur."1


Soru:


Tavafa veya Arafat'a giderken kendisinden gaz çıkan (yellenen) hacı ne yapmalıdır?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Birincisi:


İslâm âlimlerinin çoğunluğu, tavafın, abdest olmadan geçerli olmayacağı görüşüne


varmışlardır.


1 Muhammed b. Salih el-Useymîn; "Mecmû'u Fetâvâ İbn-i Useymîn"; c: 23, s: 24


4


Bir kimse, tavafa giderken abdesti bozulursa, gidip abdest alır, sonra da tavafına


başlar. Şüphe yok ki bu şekilde yapmak, daha evlâ ve daha ihtiyatlı olan davranıştır.


İkincisi:


Arafat vakfesine gelince, bunun için abdestli olmak şart değildir. Hacının, abdestsiz


olarak Arafat vakfesini yerine getirmesinde bir sakınca yoktur. Namaz kılmak istemesi


müstesnâ, vakfe için abdest alması da gerekmez. Nitekim İslâm âlimleri, âdetli kadının ve


cünüp kimsenin Arafat vakfesini yerine getirmelerinin sahih olduğunda ittifak etmişlerdir.


İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:


"İbn-i Münzir şöyle demiştir: Erkeklerden abdestsiz olan ile kadınlardan cünüp ve


âdetli olanın vakfesinin sahih olduğunda âlimler ittifak etmişlerdir."1


Bununla birlikte bir kimsenin büyük ve küçük hadesten temizlenmiş olması (cünüp ise


boy abdesti, abdestsiz ise abdest alması) müstehaptır. Çünkü bu kimse, Arafat'ta Allah


Teâlâ'yı zikredecektir. Allah Teâlâ'yı abdestli olarak zikretmek ise, müstehaptır."2


Allah Teâlâ en iyi bilendir.


Soru:


Sünnet orucunu, Ramazan'dan kalan kaza orucumun yerine tutabilir miyim?


Aynı şekilde Âşûrâ günü orucu gibi nâfile orucunu, Ramazan'dan kalan kaza


orucumun yerine tutabilir miyim?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Bu mesele, ilim ehli tarafından, ibâdetlerde teşrik meselesi yani ibâdetlerin birbirine


girişi olarak bilinir. Bu meselenin birçok şekli vardır. Bunlardan birisi de yukarıdaki soruda


zikredilen şekildedir. O da, farz ve müstehap olan ibâdetin, bir niyetle yapılmasıdır.


Dolayısıyla bir kimse, müstehap olan ibâdete niyet ederse, farz olan ibâdetin yerine


geçmez. Buna göre her kimse, Âşûrâ orucuna niyet ederse, Ramazan'dan kalan kaza


orucunun yerine geçmez. Her kim de, Ramazan'dan kalan kaza orucuna Âşûrâ günü niyet


ederse, kaza orucu geçerli olur. Bazı ilim ehli, bu kimsenin Âşûrâ orucunun sevabına da


nâil olması ümit edilir, demiştir.


er-Ramlî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:


"Bir kimse, Ramazan'dan kalan kaza orucunu veya adak (nezir) orucunu veyahut da


başka bir orucu Şevvâl ayında veya Âşûrâ gününde tutarsa, nâfile orucunun sevabını elde


eder. Nitekim babam -Allah Teâlâ ona rahmet etsin-, el-Bârizî, el-Asfûnî, en-Nâşirî ve fakîh


1 el-Mecmû'; c: 8, s: 140


2 Keşşâfu'l-Kınâ'; c: 2, s: 494


5


Ali el-Hadramî gibi âlimlere uyarak böyle fetvâ vermiştir. Fakat bu kimse, istenen ve


arzulan tam sevabı elde edemez. Özellikle de Ramazan'dan kaza borcu kalan kimse,


Şevvâl ayında tutarsa, (altı günlük Şevvâl orucunun sevabını) tam olarak elde edemez."1


Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- de bu konuda


şöyle demiştir:


"Her kim, Ramazan'dan kalan kaza orucu olduğu halde Arefe günü veya Âşûrâ günü


oruç tutarsa, orucu sahihtir. Fakat bu günde kaza orucuna niyet ederse, iki sevabı birden


elde eder: Ramazan'dan kalan kaza orucunun sevabı ve birlikte Arefe günü veya Âşûrâ


günü orucunun sevabı.Bu, Ramazan orucuyla bağlantılı olmayan umumî nâfile oruç


hakkındaki hükümdür. Altı günlük Şevvâl orucuna gelince, bu oruç Ramazan orucu ile


bağlantılıdır ve Ramazan'dan kaza orucu kalan kimsenin, kaza orucunu tutmadan önce altı


günlük Şevvâl orucunu tutarsa, bu altı günlük orucun sevabını elde edemez.


Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Her kim, Ramazan orucunu(n tamamını) tuttuktan sonra Şevvâl'den de altı gün oruç


tutarsa, sanki senenin tamamında oruç tutmuş gibi olur."2


Bilindiği gibi,üzerinde Ramazan ayından kaza orucu kalan kimse, kaza orucunu


tutmadıkça Ramazan ayının tamamını tutmuş sayılmaz."3


İnsanın, ilk önce üzerindeki kaza orucunu tutması etmesi gerekir. Bu, nâfile oruç


tutmaktan daha evlâdır. Fakat vakit dar olur ve kaza orucunun tamamını tuttuğu zaman,


Âşûrâ veya Arefe günü gibi fazîletli bir günün orucunu kaçırmaktan endişe ederse, bu


takdirde kaza orucuna niyet etmekle başlamalıdır.Bu kimsenin, Âşûrâ veya Arefe günü


orucunun sevabını elde etmesi ümit edilir. Çünkü Allah Teâlâ'nın lütuf ve ihsanı geniştir."


Allah Teâlâ en iyi bilendir.





1 Nihâyetu'l-Muhtac; c: 3, s: 208. Muğni'l-Muhtac; c: 2, s: 184. Havâşî Tuhfetu'l-Muhtac; c: 3, s: 457


2 Ebu Dâvud


3 İbn-i Useymîn; Oruç ile İlgili Fetvâlar, s: 438



Son G?nderiler

İslam Fıtrat, akıl ve ...

İslam Fıtrat, akıl ve saadet dinidir

İSLAM, ALLAH'IN GÖNDE ...

İSLAM, ALLAH'IN GÖNDERDİĞİ RASÛLLERİN DİNİDİR

Özet Fıtratın gerekti ...

Özet Fıtratın gerektirdiği ve şeriatın ikrar e􀆕iği haklar