Zekâtın farz olmasının şartları
Zekâtın farz olmasının şartları nelerdir? Cevap:
Zekâtın farz olmasının şartları şunlardır:
Müslüman olmak, hür olmak, nisaba sahip olmak
ve nisapta devamlılık ve toprak ürünleri hariç nisap
miktarı malın üzerinden bir sene geçmektir.
Müslüman olmak: Kâfirin zekât vermesi farz
değildir. Zekât adıyla verse bile bu onlardan kabul
edilmez.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Onların (münâfıkların) harcamalarının kabul
edilmesini engelleyen, onların Allah'ı ve elçisini inkâr
etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve
istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir."P0F1P
Bizim, kâfire zekât farz değildir, verse bile ondan
geçerli olmaz sözümüz,âhirette bundan muaftır anlamına
gelmez, aksine bundan dolayı cezalandırılacaktır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Herkes kazandığına karşılık bir rehindir. Ancak âhiret mutluluğuna eren kimseler müstesnâ. Onlar
1 Tevbe Sûresi: 54
5
cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında
sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: Sizi
Sekar'a (cehenneme) ne soktu? Onlar şöyle derler: Biz
(dünyada) namaz kılanlardan değildik. Yoksula da
yedirmezdik. Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.
Ceza gününü de yalanlıyorduk.Nihayet ölüm bize
gelip çattı."P1F1
Bu âyetler, kâfirlerin İslâm’ın fürûunu ihlal etmeleri
sebebiyle azap edileceklerine delâlet eder.
Hür olmak: Kölenin malı olmaz. Çünkü kölenin
malları efendisinindir.
Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda
şöyle buyurmuştur:
1 Müddessir Sûresi: 38-47
6
"Kim malı olan bir köleyi satarsa, müşteri şart koşmadıkça, bu mal satıcınındır."1 Demek ki kölenin zekât vermesi gereken bir malı yoktur. Onun temlik yoluyla mülk sahibi olduğu farz edilse bile sonunda bu mal efendisine kalır. Çünkü efendisinin onu elinden alma hakkı vardır. Buna göre onun mülkiyetinde bir noksanlık vardır.Hür kimselerin mallarında olduğu gibi bir istikrâr yoktur. Nisâba sahip olmak: Bunun anlamı; kişinin yanında dînin belirlediği nisaba ulaşan bir malın olmasıdır. Bu miktar maldan mala değişir. Bir kimsenin yanında nisap miktarı mal yoksa ona zekât farz değildir. Çünkü onun malı yardımlaşmayı kaldıramayacak kadar azdır. Hayvanlarda nisabın başlangıcı ve sonu bellidir. Diğer mallarda ise sadece başlangıcı/asgarisi bellidir, fazlası üzerinden zekâtın hesabı yapılır.
1 Buhârî, Kitâbu’l-Musâkât, 'Bâbu er-Racülü Yekunü lehu Memerrun ev Şirbun fi Haitin ev Nahlin'; hadis no: 2379.Müslim, Kitâbu’l- Buyû’’ 'Bâbu Men Bâa Nahlen aleyha Semerun', hadis no: 1543/80.
7
Malın üzerinden bir hicrî yıl geçmesi: Çünkü malın üzerinden bir sene dolmadan zekâtın verilmesini zorunlu kılmak zenginlere zarar verir.Bu sürenin bir seneden fazla olması ise zekât alacak kimselere zarar verir.Zekâtın farz olması için muayyen bir zamanın belirlenmesi şerîatın hikmetlerindendir.Bu zaman ise bir senedir. Bu sürenin bir sene ile bağlanması, zenginlerin hakkı ile zekât alacak kimselerin hakkı arasında bir dengedir. Buna göre örneğin bir insan, ölse veya bir sene dolmadan malı telef olsa zekât düşer. Ancak bir seneyi tamamlama şartından şu üç şey istisna edilir: Ticari kazançlar, yılın altı ayını otlaklarda geçiren hayvanların doğurdukları yavrular ve öşre tabi olan toprak ürünleri. Ticari kazançların aslının (sermayesinin) bir seneyi doldurmuş olması yeterlidir. Saime (otlak) hayvanlarının annelerinin bir seneyi doldurması yeterlidir.Toprak ürünlerinde ise ürünün kaldırılma vakti esas alınır. Bunlar meyveler ve tahıl ürünleridir.
Zekâtı, yakın akrabaya vermenin hükmü
Yakın akrabaya zekât vermenin hükmü nedir?
Cevap:
Bu konudaki kural şudur:
Zekât verecek kimsenin bakmakla yükümlü olduğu
bir yakınına, üzerindeki nafaka yükümlülüğünün kalkmasına
sebep olacak zekâtı vermesi câiz değildir. Bakmakla
yükümlü olmadığı bir yakını ise ve zekât almayı da hak
ediyorsa o yakınına zekât vermesi câizdir.
Mesela erkek evladı olan bir kardeşi varsa; erkek
evladı olan kardeşinin geçimini sağlamak yükümlülüğü
yoktur.Çünkü oğulları olduğu için ona mirasçı olamaz.Bu
durumda zekât almayi hak edıyorsa, o kardeşine zekât
verebilir. Aynı şekilde bir insanın geçimlerini sağlamak
için zekât almaya ihtiyacı olmayan yakınları var, fakat bu
yakınlarının borcu varsa, bunlar babası veya oğlu veya
kızı veya annesi bile olsa, ödemeleri gereken borç eksik
4
nafakadan kaynaklanmadığı sürece onların borçlarını
zekât ile ödemek câizdir.
Buna bir örnek verelim:
Bir adamın oğlu trafik kazası geçirdi ve tazminat
ödemek zorunda kaldı. Elinde de bu tazminatı ödeyecek
parası da yoksa, oğlun ödeyeceği bu tazminatı babanın
zekâtından ödemesi câizdir. Çünkü bu tazminatın sebebi
nafaka değildir, yani baba oğlunun geçimini sağlamadığı
için borçlanmış değildir. Zekât sebebi olmaksızın ödeme
yapması gerekmeyecek yakınına zekât veren herkesin
durumu böyledir. Bunun zekattan karşılanması câizdir.
Zekâtın, mescitlerin yapımına harcanması Allah Teâlâ’nın: "Allah yolunda" kavramına girer mi?
Zekâtın, mescitlerin yapımına harcanması Allah
Teâlâ’nın zekât verilen yerleri bildirirken âyette geçen:
"Allah yolunda" kavramına girer mi?
Cevap:
Câmi ve mescitler yapmak; âyette geçen: "Allah
yolunda" kapsamına girmez. Çünkü müfessirler bu âyeti
tefsîr ederken, "fî sebîlillah" ile kast edilenin, Allah
yolunda cihâd olduğunu belirtmişlerdir.Çünkü fî sebîlillah
ile her türlü iyilik ve hayrın kast edildiğini söylemiş
olursak, "Sadakalar ancak şunlar içindir:" âyetindeki
sınırlamanın bir faydası olmazdı. Bilindiği gibi hasr/
sınırlama, zikredilen şeylerde hükmü ispat etmek, onların
dışındakilerden de bu hükmü kaldırmak demektir. Biz fî
sebîlillah kavramının bütün hayır yollarını kapsadığını
söylediğimiz zaman sınırlama ifade eden "sadece" kaydını
düşmenin hiçbir faydası kalmazdı.Sonra zekâtın câmi ve
mescit yapımına ve diğer hayır işlerine harcanması câiz
olsaydı bu, insanların hayır yapmalarını ortadan kaldırırdı.
4
Çünkü insanların pek çoğunda cimrilik duygusu daha
baskındır.Câmi ve mescitlerle diğer hayır işlerinin zekât
paralarıyla yapılabildiğini gördükleri zaman zekâtlarını
hep oralara verirler, fakirler ve yoksullar devamlı muhtaç
bir halde kalırlardı.