Articles

KABİRDEKİ HAYATIN TABİATI NASILDIR?





Hamd, yalnızca Allah'adır. Salât ve selâm da Peygamberimiz


Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'edir.


Öncelikle bilinmelidir ki, Allah Teâlâ'nın kitabında veya elçisi


Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in diliyle âhiret günü, hesap,


cennet, cehennem, ölüm, kabir azabı ve nimetiyle ilgili Kur'an-ı Kerim'de


gelen veya temiz sünnette doğru olarak bildirilen diğer gayb ile ilgili


konularda haber verilen şeylere her mü'min erkek ve kadının inanması


gerekir. Çünkü biz, Rabbimiz Allah Teâlâ'nın söylediği ve haber verdiği


şeylerde Nitekdimoğ ArullaohldTueğâulânububilkiyoonruudz.a şöyle buyurmaktadır:





"(Söz ve va'dinde) Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?"1


Başka bir âyette şöyle buyurmaktadır:





"(Haber verdiği şeylerde) Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?"2


Yine biz, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in insanlar içerisinde


en doğru sözlü kimse olduğuna, O'nun kendi hevâsından


konuşmadığına ve konuştuğu şeyin de vahiyden başka bir şey


olmadığını biliyoruz.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"O (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-), kendi hevâsından


konuşmaz. O'nun konuşması, kendisine vahyedilen vahiyden başka bir


şey değildir."3


Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih hadislerle sâbit


olan her şeyi, -hakikatini bilemesek bile- onu tasdik etmek gerekir.


Bu sebeple âhiret, cennet, cehennem, cennet ehlinin nimetleri,


cehennem ehlinin azabı, kulun kabirde azap görmesi veya nimetler


içerisinde yaşaması ve kabirde ruhunun kendisine geri verilmesi gibi


konularda Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in haber verdiği her


şeyi tasdik etmemiz gerekir.Bunların hepsi, Kur'an ve sünnetin haber


verdiği birer gerçektir.Dolayısıyla kulun bunlara teslimiyet göstermesi ve


1 Nisâ Sûresi: 122


2 Nisâ Sûresi: 87


3 Nisâ Sûresi: 87


2


Kur'an veya sahih sünnetten bildirilen veyahut da İslâm âlimlerinin ittifak


ettiği her şeyi tasdik etmesi gerekir.


Sonra Allah Teâlâ, mü'min erkek ve kadına bu konuların hikmet ve


sırlarını bilmeleri için onlara lütufta bulunursa, bu hayır üstüne hayır, nur


üstüne nur ve ilim üstüne ilimdir. Bu sebeple onun, Allah Teâlâ'nın


kendisine bu konuda lütufta bulunup bilgisinin artmasına ve kalben


huzura kavuşamasına sebep olan bu nimete hamdedip şükretmelidir.


Kabir sorgusu ve ölünün durumu ile ilgili konulara gelince, kabir


sorgusu haktır. Ölünün ruhu kendisine döndürülür. Nitekim Peygamber -


sallallahu aleyhi ve sellem-'den bu konuda sahih hadisler rivâyet


olunmuştur. Ölünün kabrindeki hayatı, dünyadaki hayatı gibi değildir.


Aksine bu hayat, özel berzah hayatıdır. Yeme, içme ve bu gibi şeylere


ihtiyaç duyulan dünyadaki hayat cinsinden değildir. Aksine ölünün bu


hayatı, soru ve cevabı akıl edebileceği özel bir hayattır.


Nitekim kendisine iki melek gelecek ve ona:


Rabbin kimdir?


Dînin nedir?


Peygamberin kimdir?


Diye soracaktır.


Mü'min erkek ve kadın şöyle cevap verecektir:


Rabbim Allah, dînim İslâm ve Muhammed peygamberimdir.


Ona: Bu adamı (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i) nasıl


biliyorsun? Diye sorulacaktır.


Bunun üzerine o şöyle cevap verecektir:


"Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Allah'ın elçisidir, bize


hidâyeti getirmiştir. Biz de O'na hemen îmân ettik, O'nu tadik ettik ve


O'na uyduk."


Kendisine şöyle denilecektir:


"Biz, senin mü'min olduğunu zaten biliyorduk."


Ardından ona cennete giden bir kapı açılır, kendisine cennetin


güzel kokusu ve nimetleri gelir ve kendisine şöyle denilir:


"Allah Teâlâ (kıyâmet günü) seni tekrar diriltinceye kadar burası


senin yerindir."


Sonra kendisine cehennemdeki yeri gösterilir ve ona şöyle denilir:


3


"Allah'ı inkâr etmiş olsaydın burası senin yerindi.Ama şimdi, Allah


seni ondan korudu ve cennete gittin."


Kâfire gelince, o Rabbi, dîni ve peygamberi hakkında sorulduğu


zaman şöyle cevap verecektir:


"Hah...Hah...Bilmiyorum. İnsanların birtakım şeyler söylediklerini


işittim, ben de öyle söyledim."


Ardından onun başına demirden bir balyozla vurulunca, öyle bir


feryat koparır ki, cinler ve insanlardan başka herkes onun feryadını işitir.


Onun feryadını hayvanlar işitirler. Ardından ona cehenneme giden bir


kapı açılır ve kaburgaları birbirine geçecek şekilde kabri ona daraltılır.


Kabri, onun için cehennem çukurlarından bir çukur olur ve ona


cehenneme giden bir kapı açılır ve cehennem ateşinin sıcağı ve


azabından kokular gelir.


Sonra ona şöyle denilir:


"Allah Teâlâ (kıyâmet günü) seni tekrar diriltinceye kadar burası


senin yerindir."


Sonra kendisine kapı açılır ve cennetteki yeri kendisine


gösterilir.Ona şöyle denilir:


"Şayet Allah seni hidâyete erdirmiş olsaydı, burası senin yerindi."


Böylelikle kabrin, cennet bahçelerinden bir bahçe veya


cehennem çukurlarından bir çukur olduğu bilinmiş olmaktadır.Kabir


azabı veya nimeti, kabirde hem ruh ve bedene her ikisine birlikte


olacaktır.Aynı şekilde âhirette cennet veya cehennemde de böyle


olacaktır.


Her kim, boğularak veya yanarak veyahut da yırtıcı hayvanın


kendisini parçalayıp yemesiyle ölürse, nasibi olan azap veya nimet bu


kimsenin ruhuna gelecektir.İster karada olsun, isterse denizde olsun,


isterse yırtıcı hayvanın midesinde olsun, azap veya nimet, onun


cesedine Allah Teâlâ'nın dilediği şekilde gelip bulacaktır.Fakat nimet


veya azabın büyük çoğunluğu,kalıcı olan ruhun üzerine olacaktır.Ruh,


ya nimetler içerisinde olacaktır, ya da azap görecektir.Bu sebeple


mü'minin ruhu, cennete gidecektir.


Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle


buyurmuştur:





"Allah -azze ve celle- kıyâmet günü onu tekrar bedenine


gönderinceye kadar, mü'minin ruhu cennetin ağaçlarının


meyvelerinden yiyen bir kuş gibidir."1


Her müslüman erkek ve kadının, Allah Teâlâ ve elçisi Muhammed -


sallallahu aleyhi ve sellem-'in haber verdiği şeyden emîn olması, onda


şüphe etmemesi, ona güvenmesi ve - Allah Teâlâ ve elçisi Muhammed


-sallallahu aleyhi ve sellem-'in haber verdiği şeyin bazı anlamı kula gizlisaklı


gelse bile-, onu Allah -azze ve celle-'nin istediği şekilde tasdik


etmesi gerekir.İnsanların zannetikleri her türlü zan ve tahminleri ortadan


kaldıran Allah Teâlâ'nın hikmeti çok büyüktür.2


1 Nesâî, İbn-i Mâce, Ahmed ve Mâlik


2 Abdulaziz b. Baz, 'Mecmûu Fetâvâ ve Mekâlât Mutenevvia', sayfa: 338



Son G?nderiler

MÜSLÜMAN BİR VAZİDEN ...

MÜSLÜMAN BİR VAZİDEN HIRİSTİYAN BİR KİŞİYE MESAJ

ALTI GÜN ŞEVAL orucun ...

ALTI GÜN ŞEVAL orucunun fazileti

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A ...

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A DAVETTE OLUMSUZ ETKİLERİ...

KURAN-I KERİM'DEN FAY ...

KURAN-I KERİM'DEN FAYDALANMANIN ŞARTLARI