Articles




KAZA VE KADER KONUSUNDA EHL-İ SÜNNET


İNANCININ ÖZETİ


İslâm'ın, kaza ve kadere bakışını bana açıklayabilir misiniz? Bu


konuda benim nelere inanmam gerekir?


Hamd, yalnızca Allah'adır.


İslâm'ın, kaza ve kadere bakışını anlatmaya çalışırsak, konu biraz


uzayabilir. Bu konuda faydalı olacağını düşünerek önemli noktaları


kısaca anlatmaya çalışacağız, gerekli yerlerde ise, mümkün


olduğunca bazı açıklamalar yapacağız.


Allah Teâlâ'dan faydalı kılmasını ve kabul etmesini dileyerek


deriz ki:


Kıymetli kardeşim!


Bilmelisin ki -Allah Teâlâ hayırlı işlerde seni muvaffak kılsınkazaya


îmânın hakikatı şudur:


Bu kâinatta meydana gelen her şeyin, Allah Teâlâ'nın takdiri ile


olduğunu kesin bir şekilde tasdik etmektir.


Kadere îmân; îmân esasları'nın altıncısıdır.Kadere îmân etmeyen


hiç kimsenin îmânı olmaz.


Nitekim bazı insanların kaderi inkâr ettikleri haberi, Abdullah b.


Ömer'e -Allah ondan ve babasından râzı olsun- ulaştığında o şöyle


demiştir:





"Onlarla (kaderi inkâr edenlerle) karşılaşırsan, benim onlardan


uzak olduğumu, onların da benden uzak olduklarını onlara haber


ver.Abdullah b. Ömer'in adına yemîn ettiği (Allah)'a yemîn ederim


ki, onlardan birisinin Uhud dağı kadar altını olsa, sonra da bu


altınları Allah yolunda harcasa, o kimse kadere îmân etmedikçe,


3


Allah Teâlâ kendisinden bu harcamayı (infakı) asla kabul etmez." (


Ebu Dâvud ve Tirmizî rivâyet etmişler, Elbânî de 'Hadis, sahihtir'


demiştir.)


Kıymetli kardeşim!


Bilmelisin ki kadere îmânın şu dört mertebesine (derecelerine)


îmân etmedikçe, kadere îmân geçerli (sahîh) olmaz.


Bunlar:


1. Allah Teâlâ'nın, ezelden beri, her şeyi yarattığına toptan ve


detaylı olarak îmân etmektir. Dolayısıyla göklerde ve yerdeki zerre


miktarı bile olsa, hiçbir şey O'na gizli-saklı kalmaz.


2. Allah Teâlâ'nın, bütün bunları, gökleri ve yeri yaratmadan elli


bin yıl önce Levh-i Mahfuz'da yazdığına (kaydettiğine/takdir


ettiğine) îmân etmektir.


3. Allah Teâlâ'nın yerine getirilen bir irâdesi ve şâmil bir kudrete


sahip olduğuna îmân etmektir.Dolayısıyla bu kâinatta hayır olsun,


şer olsun, hiçbir şeyin Allah Teâlâ'nın irâdesi dışında olmaz.


4.Kâinattaki bütün varlıkların, Allah Teâlâ tarafından


yaratıldıklarına îmân etmektir. Dolayısıyla O, mahlukatın, onların


sıfatlarının ve fiillerinin yaratıcısıdır.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"İşte Rabbiniz Allah, O'dur.O’ndan başka hakkıyla ibâdete lâyık


hiçbir ilah yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır.Öyle ise yalnızca O’na


ibâdet edin (ve O'nun emrine boyun eğin). O, her şeyin


koruyucusudur." ( En'am Sûresi: 102 )


Kadere îmânın geçerli olabilmesinin gereklerinden birisi de şu


hususlara îmân etmek gerekir:


- Kulun, fiillerinin (davranışlarının) gerçekleştirdiği bir irâde ve


tercihi/seçimi vardır.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





“Sizden, doğru yolda (îmân üzere) gitmek isteyenler için (bu bir


öğüttür).” ( Tekvîr Sûresi: 28 )


4


Yine, Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





“Allah, herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutar


(gücünün yetmeyeceği bir şeyle sorumlu tutmaz).” ( Bakara Sûresi:


286 )


- Kulun, irâde ve kudreti, Allah Teâlâ'nın kudreti ve irâdesinin


dışına çıkamaz. Dolayısıyla kula bunu (irâde ve kudreti) bahşeden


ve onun, iyi ile kötüyü birbirinden ayır etmesini ve ikisinden birisini


tercih etmesini/seçmesini sağlayan, O'dur.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe de siz dileyemezsiniz (ne


doğru yolda gidebilir, ne de ona gücünüz yeter).” ( Tekvîr Sûresi:


29 )


- Kader, Allah Teâlâ'nın kullarındaki bir sırrıdır. Allah Teâlâ'nın


bu konuda bizlere açıkladığını öğrendik ve ona îmân ettik. Hakkında


bilmediğimiz şeyi ise, kabul ettik ve ona îmân ettik.Bizler, kısıtlı


akıllarımız ve zayıf anlayışımızla, fiilleri ve hükümlerinde Allah


Teâlâ ile çekişip mücâdele etmeyiz. Hatta Allah Teâlâ'nın tam


adâletine ve mükemmel hikmetine îmân ederiz. O, yaptıklarından


sorulmaz. O'na hamd ederek O'nu bütün noksanlıkladan tenzih


ederiz.


Bu saydığımız şeyler, selef-i sâlihin (ilk müslümanların) bu


büyük konudaki inancının bir özetidir.


Şimdi yukarıda geçen bazı husuları aşağıda detaylı olarak


zikredeceğiz. Allah Teâlâ'dan bizlere yardım etmesini ve bizleri


doğru yolda muvaffak kılmasını O'ndan isteyerek deriz ki:


Birincisi: Kaza ve Kader'in sözlük anlamı


Kaza'nın sözlük anlamı:Bir işi sağlam yapmak ve mükemmel


yapmak demektir.


Kader'in sözlük anlamı: Takdir etmek demektir.


İkincisi: Kaza ve Kader'in terim anlamı


5


Kader'in terim anlamı: Allah Teâlâ'nın işleri ezelde takdir etmesi,


onların kendisi tarafından bilinen vakitlerde ve özel vasıflarda vuku


bulacağını bilmesi, onları (Levh-i Mahfuz'da) yazması,


dilemesi/istemesi, takdir ettiği şeye göre onların vuku bulması ve


onları yaratmasıdır.


Üçüncüsü: Kaza ve Kader arasında fark var mıdır?


Bazı âlimler, Kaza ve Kader fark var demiştir. Sanırım doğruya


en yakın olan görüşe göre, anlam olarak Kaza ve Kader arasında


hiçbir fark yoktur.


Kaza ve Kader terimlerinden biri diğerinin anlamına delâlet


eder.Kur'an ve Sünnet'te ikisi arasında fark olduğunu gösteren hiçbir


delil yoktur.Âlimler, Kaza ve Kader terimlerin-den birisinin


diğerinin yerine kullanılmasının doğru/geçerli olduğu konusunda


ittifak etmişlerdir.Dikkat edilmelidir ki, îmân edilmesi gereken


esaslardan olan Kader lafzı, Kur'an ve Sünnet'te daha çok


zikredilmiştir.


Yine de en doğrusunu Allah Teâlâ bilir.


Dördüncüsü: Kadere îmânın dîndeki yeri


Kadere îmân; altı îmân esasından birisidir.


Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, Cebrail -


aleyhisselâm- îmân hakkında kendisine sorduğunda ona şöyle cevap


vermişti:





“Îmân; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret


gününe, kaderin hayır ve şerrine îmân etmendir.” (Müslim)


Kader lafzı, Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ'nın şu sözlerinde


buyurduğu gibi gelmiştir:





"Şüphesiz ki biz, her şeyi bir ölçü (kader) ile yarattık." ( Kamer


Sûresi: 49)





"Allah’ın, (daha önceki peygamberlere helâl kıldığı gibi),


kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber'e herhangi bir günah


yoktur.Sizden önce gelip geçen peygamberler hakkında da Alah'ın


kanunu böyle câri olmuştur. Allah’ın emri, mutlaka vuku bulacak


olan bir kaderdir." ( Ahzâb Sûresi: 38 )


Beşincisi: Kadere îmânın mertebeleri (dereceleri)


Kıymetli kardeşim!


Bilmelisin ki -Allah Teâlâ, seni rızâsına uygun olan işlerde


muvaffak kılsın- kadere îmân, şu dört mertebeye îmân etmedikçe


tamam olmaz.


Bu mertebeler:


1. İlim Mertebesi: Allah Teâlâ'nın her şeyi ilmi ile kuşattığını ve


göklerde ve yerde bulunan hiçbir şeyin, zerre miktarı da olsa onun


ilminden kaçamayacağına, O'ndan gizli-saklı kalamayacağına, Allah


Teâlâ'nın mahlukatı yaratmadan önce onları bildiğine ve ezelî ilmi


ile onların ne yapacaklarını bildiğine îmân etmektir. Bu konuda


deliller pek çoktur.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"O, O'ndan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah olmayan


Allah'tır. Görünmeyeni ve görüleni bilendir. O, (rahmeti her şeyi


kuşatan) Rahmân'dır, Rahîm (kullarına çok merhametli)'dir." ( Haşr


Sûresi: 22 )





"Allah, yedi kat göğü ve yerden de onların benzerini


yaratandır.Allah’ın emri ve hükmü bunlar arasında inip durur ki,


Allah’ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle


kuşattığını, (O’nun ilmi dışında hiçbir şey olmayacağını) siz de


bilesiniz." ( Talâk Sûresi: 12 )


2. Kitâbe/Yazma Mertebesi: Allah Teâlâ'nın, bütün mahlukatın


kaderlerini Levh-i Mahfuz'da yazdığına îmân etmektir.Bunun delili,


Allah Teâlâ'nın şu sözüdür:





“(Ey Muhammed!) Allah’ın, gökte ve yerde ne varsa (hepsini)


bildiğini bilmez misin? Bu, bir kitapta (Levh-i Mahfûz’da


yazılı)dır.Bu (ilme sâhip olmak, kendisini hiçbir şeyin âciz


bırakamadığı) Allah için çok kolaydır.” ( Hacc Sûresi: 70 )


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle


buyurmuştur:





“Allah, gökleri ve yeri yaratmadan elli bin yıl önce mahlukatın


kaderlerini yazmıştır.” ( Müslim )


3. İrâde ve Meşiet Mertebesi: Bu kâinatta meydana gelen her


şeyin, Allah Teâlâ'nın dilemesiyle olduğuna îmân etmektir.Allah


Teâlâ'nın dilediği olur, dilemediği ise olmaz. Dolayısıyla hiçbir


şey, O'nun irâdesinin dışına çıkamaz. Bunun delili, Allah Teâlâ'nın


şu sözleridir:





"Allah’ın dilemesine bağlamadıkça (inşâallah demedikçe) hiçbir


konuda: 'Ben yarın mutlaka şöyle şöyle yapacağım' deme! Bunu


unuttuğun takdirde (inşâallah diyerek) Allah’ı zikret ve: 'Umarım ki


Rabbim beni, d oğru ya e n y ak ın o lan bir y ola i letir' d e." ( K ehf


Sûresi: 23-24 )





"Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe de siz dileyemezsiniz (ne


doğru yolda gidebilir, ne de ona gücünüz yeter).” (Tekvîr Sûresi:


29)


4. Yaratma Mertebesi: Allah Teâlâ'nın her şeyin yaratıcısı


olduğuna îmân etmektir. Bunlardan birisi de kulların


filleridir.Dolayısıyla bu kâinatta onun yarattığı şeyden başkası vuku


bulmaz.


8


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





“Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekîldir.” ( Zümer


Sûresi: 62 )





“Allah, sizi de, yaptıklarınızı da yaratmıştır.” ( Sâffât Sûresi: 96 )


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle


buyurmuştur:





"Şüphesiz ki Allah, her imal eden kimseyi de, onun imal ettiği


şeyi de yaratır." ( Buhârî; "Kulların Fillerinin Yaratılışı"; hadis no:


25 ve İbn-i Ebî Hâtim; "es-Sünne"; hadis no: 257 ve 358'de rivâyet


etmişler, Elbânî de "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha"; hadis no: 1637'de


hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)


Değerli âlim Abdurrahman b. Nâsır es-Sa'dî -Allah ona rahmet


etsin- bu konuda şöyle demiştir:


"Allah Teâlâ, insanları yarattığı gibi, hiç şüphe yok ki onların


kudret ve irâdeleriyle yapmakta olduklarını da yaratmıştır.Sonra da


onlar, itaat ve ma'siyet (günah) gibi çeşitli fiilleri,Allah Teâlâ'nın


yaratmış olduğu kudret ve irâdeleriyle yapmışlardır." ("ed-Durratu'l-


Behiyye Şerhu'l-Kasîdeti't-Tâiyye"; s: 18 )


Akıl ve Mantık Yürüterek Kader Konularına Dalmaktan


Sakınmak:


Kadere îmân, Allah Teâlâ'ya gerçek anlamda îmân etmenin bir ölçüsü ve insanın Rabbini bilmek konusunda kuvvetli bir imtihandır. Bu bilgiden kaynaklanan Allah Teâlâ'ya kesin ve samimi olarak ve O'nun celal ve kemal sıfatlara sahip olması gerektiğine îmân etmektir.Bu da şunun içindir; çünkü kader onda sınırlı aklını alabildiğince serbest bırakan kimse için birçok soru işâretleri vardır.Nitekim kader hakkında görüş ayrılıkları çoğalmış, insanlar bu konuda tartışma ve kader hakkında gelen Kur'an âyetlerini te'vil


9


etmede ileri gitmişlerdir.Hatta İslâm düşmanları, her devirde kader hakkında konuşmak ve şüpheler sokmak sûretiyle müslümanların akidesinde karışıklıklar çıkarır hale gelmişlerdir.Bunun içindir ki, güzel isimleri ve yüce sıfatları ile Allah Teâlâ'yı bilen, işini O'na havâle eden, kalbi mutmain olan ve Rabbi Teâlâ'ya güvenen ve şüphelerin kendisinin kalbine girmesine yol bulamayan kimse ancak gerçek îmân ve şüphesiz inanç üzere sebât gösterir.Bu, hiç şüphe yok ki, diğer îmân rükünleri arasında, Allah Teâlâ'ya îmânın ne kadar önemli olduğunu gösteren ve en büyük delildir.Aklın, tek başına kaderi idrak etmesi mümkün değildir.Kader, Allah Teâlâ'nın kullarındaki bir sırrıdır.Bu sebeple bizler, Allah Teâlâ'nın, Kitab'ında veya Elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetinde açıkladığını öğrendik, tasdik ettik ve ona îmân ettik.Rabbimizin kader hakkında sustuğu şeye, O'nun noksansız adâletine, mükemmel hikmetine ve O'nun, yaptıklarından sorulmayacağına, fakat yaratılanların yaptıklarından sorulacaklarına îmân ettik. Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir. Allah Teâlâ, kulu ve peygamberi Muhammed'e, âile halkına ve ashâbına salât ve selâm eylesin, onları mübârek kılsın. Bu konuda detaylı bilgi için:Hâfız el-Hakemî'nin: "A'lâmu's-Sunneti'l-Menşûra", s:147; Abdurrahman el-Mahmûd'un: "el-Kadâu ve'l-Kader fî Dav'i'l-Kitâbi ve's-Sunne" ve Muhammed el-Hamed'in: "el-Îmânu bi'l-Kadâi ve'l-Kader" adlı eserlerine bakablirsiniz.



Son G?nderiler

MÜSLÜMAN BİR VAZİDEN ...

MÜSLÜMAN BİR VAZİDEN HIRİSTİYAN BİR KİŞİYE MESAJ

ALTI GÜN ŞEVAL orucun ...

ALTI GÜN ŞEVAL orucunun fazileti

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A ...

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A DAVETTE OLUMSUZ ETKİLERİ...