Articles




KELİME-İ ŞEHÂDETİN KABULÜNÜN ŞARTLARI





Soru:


Benim sorum, Cuma günü imamın hutbesindeki konuyla ilgilidir.İmam hutbede kelime


hakkında konuştu. Onun şartları olduğunu ve âlimlerin, insanın cennete girebilmesi için o


kelimenin dokuz veya dokuza yakın şartı olduğunu zikrettiklerini söyledi. İmam, sadece bu


sözü söylemenin yeterli olmayacağını da söyledi. Ben de bu sözün şartlarını öğrenmek


istiyordum. Bu şartlardan bazıları:


Birincisi: İlim


İkincisi: Yakîn


Bu konuda birşey biliyor musunuz? Geri kalan diğer şartları bana arzedebilir misiniz?


Bu konuda bana yardımcı olursanız size teşekkür edeceğim inşaallah.


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Sorunuzda bahsettiğiniz Kelime'den kasıt, sanırım Kelime-i Tevhîd yani Lâ ilâhe


İllallah Muhammed'un Rasûlullah'tır. İmamın Cuma hutbesinde kastettiği şey, budur.


Kelime-i Şehâdet'in birçok şartları vardır. Bunlar:


Birinci Şart: İLİM


Bunun anlamı:


Cehâletle bağdaşmayan, cehâlete aykırı olan ve nefy (red) ve isbât (kabul)


yönünden lâ ilâhe illallah'ın anlamını bilmektir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"(Ey Muhammed!) Bil ki, (göklerde ve yerde) Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık


hiçbir ilâh yoktur. Hem kendin, hem de erkek ve kadın mü’minlerin günahlarının


bağışlanmasını dile. Allah, (gündüzleri uyanıkken) dolaştığınız yeri de, (geceleri uyurken)


duracağınız yeri de bilir."1


Başka bir âyette şöyle buyrumuştur:





"Kalpleriyle, dillerinin ne konuştuklarını bilerek lâ ilâhe illallah ile hakka şâhitlik


edenler dışında, (müşriklerin), Allah'ı bırakıp da ibâdet ettikleri putlar, şefaat etmeye


sahip değillerdir."2


Osman b. Affan'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:





"Kim, Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığını bilerek ölürse,


cennete girer."3


İkinci Şart: YAKÎN


Bunun anlamı:


Lâ ilâhe illallah diyen kimsenin, bu sözün delâlet ettiği şeye kesin bir şekilde


inanmasıdır. Çünkü kesin bilgi olmaz ve zanna dayalı bilgi olursa, bu bilginin îmâna hiçbir


faydası olmaz. O bilgiye şüphe girdiği zaman îmânın hâli nice olur?


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





1 Muhammed Sûresi: 19


2 Zuhruf Sûresi: 86


3 Müslim


5


"Mü’minler ancak öyle kimselerdir ki, Allah’a ve elçisine îmân ettikten sonra (îmân


konusunda) şüpheye düşmezler, malları ve canlarıyla Allah yolunda savaşırlar.İşte bunlar,


(îmânlarında) sâdık olanların tâ kendileridir."1


Allah Teâlâ, bu âyette mü'minlerin Allah'a ve elçisine îmândaki samimiyetlerini, îmân


konusunda şüpheye düşmemeleri şartına bağlamıştır.Bunda şüphe eden kimse ise, o


münâfıklardandır. Bundan Allah Teâlâ'ya sığınırız.


Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:





"Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına ve benim Allah’ın


elçisi olduğuma şehâdet ederim ki bir kul, (kıyâmet gününde) bu ikisinde (Allah’tan başka


hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına ve benim de Allah’ın elçisi olduğuma)


şüphe etmeden Allah’ın huzuruna çıksın da, onun cennete girmesine engel olunsun."2


Üçüncü Şart: KABUL


Bunun anlamı:


Lâ ilâhe illallah sözünün gerektirdiği şeyleri, kalbi ve diliyle kabul etmek demektir.


Nitekim Allah Teâlâ geçmiş ümmetlerden lâ ilâhe illallah'ı kabul edenler hakkında


şöyle buyurmuştur:





"(Bu azaptan, ibâdette ihlaslı olan) Allah'ın hâlis kulları istisnâ edilecektir. Bunlar için


(cennette) bilinen (devamlı) bir rızık, türlü türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde


karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş halde kendilerine ikram edilir." 3


1 Hucurât Sûresi:15


2 Müslim


3 Sâffât Sûresi: 40-44


6


Yine, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:





"Kim, (kıyâmet günü Allah'ın huzuruna) bir iyilikle (Allah'ı birlemek, yalnızca O'na


îmân ve ibâdet etmek ve sâlih ameller) ile gelirse, ona (Allah katında) daha iyisi (cennet)


verilir. Ve onlar, o gün büyük korkudan emîn olurlar." 1


Ebu Musa el-Eş'arî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:





"Allah Teâlâ'nın benim ile gönderdiği hidâyet ve ilimin misali, bir araziye bolca


yağan yağmura benzer: Yağmur alan bu arazide bir kısım vardır ki burası yağmur suyunu


kabul eder (içine çeker) ve üzerinde bol bol bitkiler, otlar yetiştirir. Arazinin ikinci bir kısmı


vardır ki, orası yağmur suyunu biriktirir. Biriken o yağmur suyundan Allah, insanları


faydalandırır; insanlar ondan içerler, hayvanlarını ve arazilerini sulayarak ekin ekerler. Bu


arazinin üçüncü bir kısmı da vardır ki suyu ne üzerinde tutar, ne de üzerinde bitki yetiştirir.


İşte bu, Allah'ın dîninde bilgili olan, o bilgi kendisine fayda veren, Allah Teâlâ'nın beni


onunla göndermiş olduğu dîni öğrenen ve onu başkalarına öğreten kimse ile buna aldırış


etmeyen ve benim gönderilmiş olduğum Allah Teâlâ'nın hidâyetini kabul etmeyen


kimsenin misalidir."2


1 Sâffât Sûresi: 40-44


2 Buhârî ve Müslim


7


Dördüncü Şart: İNKIYÂD (Boyun eğmek)


Bunun anlamı:


(Allah Teâlâ’ya ibadet etmek, O’nun şeriatine boyun eğmek, ona îmân etmek ve


onun hak olduğuna inanmak gibi) lâ ilâhe illallah sözünün delâlet ettiği şeylere boyun


eğmek ve bu söze aykırı olan şeyleri terketmek demektir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"(Ey insanlar!) Başınıza azap gelip çatmadan önce (tevbe ederek) Rabbinize dönün


ve O'na teslim olun.Sonra yardım olunmazsınız."1


Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





"Allah'ı birlemiş halde kendini Allah'ın emrine teslim eden ve hanîf olarak (bâtıl


inanç ve dînlerden ayrılarak) İbrahim'in dînine tâbi olan kimseden, dîn yönünden daha


güzel kim olabilir? Zirâ Allah, İbrahim'i (kendisine) dost edinmişti." 2


Yine bir âyette şöyle buyurmuştur:





"Kim, Allah'ı birlemiş halde kendini Allah'ın emrine teslim ederse, o sağlam kulpa (lâ


ilâhe illallah'a) yapışmıştır. İşlerin sonu da yalnızca Allah'a varır."3


1 Zümer Sûresi: 54


2 Lokman Sûresi: 22


3 Lokman Sûresi: 22


8


Beşinci Şart: SIDK (Doğruluk)


Bunun anlamı:


Bu sözü, yalanın zıddı olan doğru bir şekilde söylemektir. Lâ ilâhe illallah sözünü


söylerken kalbinin diline, dilinin de kalbine uyacak şekilde doğru ve birbirine uygun


olması demektir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"İnsanlar, imtihana çekilmeden sadece ‘îmân ettik’ demeleriyle başıboş


bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de imtihana


çekmişizdir. Allah, (îmânlarında doğru olanların) doğrulukları ve yalancıları(n yalanlarını)


mutlaka ortaya çıkaracaktır."1


Muaz b. Cebel'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -


sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:





"Hiç kimse yoktur ki, Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına


ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna, samimî


olarak kalpten şehâdet etsin de, Allah Teâlâ da ona cehennemi haram kılmış olmasın.”2


Altıncı Şart: İHLAS


Bunun anlamı:


Ameli, şirkin her türlü leke ve pisliklerinden iyi bir niyetle arındırmak ve temiz hâle


getirmek demektir.


1 Ankebût Sûresi: 2-3


2 Buhârî ve Müslim


9


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Dikkat edin! Hâlis dîn, (şirkten uzak tam itaat) yalnızca Allah'ındır."1


Yine, Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Halbuki onlara, (Tevrât ve İncil’de) hanîfler olarak dîni O’na hâlis kılıp, yalnızca


Allah’a ibâdet etmeleri, namazı (dosdoğru) kılmaları ve zekâtı (hak edene) vermeleri


emrolunmuştu. İşte doğru dîn (İslâm), budur."2


Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber


-sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur:





"(Kıyâmet günü) şefaatime nâil olacak en bahtiyâr kişi, kalbinden veya nefsinden


‘lâ ilâhe illallah’ diyendir."3


Yedinci Şart: MUHABBET (Sevgi)


Bunun anlamı:


Bu söze, bu sözün gerektirdiği ve delâlet ettiği şeylere ve bu sözü, şartlarına bağlı


kalarak söyleyenlere (mü'minlere) muhabbet beslemek, onu bozan ve ona aykırı hareket


edenlere buğzetmek demektir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:


1 Zümer Sûresi: 3


2 Beyyine Sûresi: 5


3 Buhârî





"İnsanlardan bazıları Allah’ı bırakıp birtakım putları Allah’a denk tutarlar ve onları,


Allah’ı sevdikleri gibi severler. Ama îmân edenlerin Allah sevgisi, (onların sevgisinden)


daha kuvvetlidir. (Allah’a ortak koşarak nefislerine) zulmedenler, eğer (âhirette) azabı


gördüklerinde, güç ve kuvvetin hepsinin Allah’a âit olduğunu ve Allah’ın azabının çetin


olduğunu önceden bilmiş olsalardı, (Allah’ı bırakıp putlara tapmazlardı.)."1


Kulun, Rabbini sevmesinin belirti ve alâmeti; kendi arzusuna aykırı olsa bile Allah


Teâlâ'nın sevgisini kendi sevgisinden üstün tutması, kendi nefsi ona meyletmiş olsa bile,


Rabbinin buğzetttiği şeyleri buğzetmesi,Allah Teâlâ ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi


ve sellem-'in dostluk beslediklerine dostluk beslemek, düşmanlık ettiklerine de düşmanlık


etmek, Elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e uymak, O'nun yolundan gitmek ve


O'nun dînini kabul etmektir.


Bu belirti ve alâmetlerin hepsi, muhabbetin şartlarıdır. Muhabbetin, bu şartlardan


birisinden soyutlanması düşünülemez.


Nitekim Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,


Rasûlullullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Kimde şu üç haslet bulunursa, o kimse îmânın tadına varmıştır: Allah ve Rasûlü'nü


herkesten daha çok sevmesi, bir kimseyi sadece Allah rızâsı için sevmesi ve Allah


kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmayı çirkin gördüğü


gibi çirkin görmesidir."2


1 Bakara Sûresi: 165


2 Buhârî ve Müslim


11


Bazı âlimler bu şartlara sekizinci bir şartı daha ilâve etmişlerdir ki o da Allah'ın


dışında ibâdet edilen ilah anlamına gelen Tâğut'u inkâr etmektir.





"Kim, lâ ilâhe illallah der ve Allah’ın dışında ibâdet edilen ilâhları inkâr ederse,


malına ve canına dokunmak haram olur.Onun hesabı Allah -azze ve celle-'ye kalmıştır."1


Kanın (canın) ve malın korunabilmesi için lâ ilâhe illah demekle birlikte Allah


Teâlâ'nın dışında ibâdet edilen ilahları -kim olursa olsun-, inkâr etmek gerekir.2





1 Müslim


2 Muhammed b. Saîd el-Kahtânî, "Meâricu'l-Kabul" Muhtasarı, sayfa: 119-122



Son G?nderiler

Özet Fıtratın gerekti ...

Özet Fıtratın gerektirdiği ve şeriatın ikrar e􀆕iği haklar

EHLİ SÜNNET VE’L-CEMA ...

EHLİ SÜNNET VE’L-CEMAAT KİMDİR?