ŞEKİL VE GÖREV İTİBARİYLE DAĞLAR BİR ÇİVİDİR
Allah Teala şöyle Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Dağları da birer kazık” (Nebe, 78/7) )buyurmuştur: “Dağları da birer kazık” (Nebe, 78/7 KBİLİMSEL GERÇE Önceleri dağların sadece yeryüzünden yüksek kaya kütleleri olduğu bilinirdi. Bu tanım 1835‟te Pierre Bouguer‟in Andes sıra dağlarında ölçülen çekim gücünün bu hacimde dev bir kaya Bouguer, kütlesinden beklenenden çok daha az olduğuna işaret etmesine kadar sürdü. P.dağla aynı yapıya sahip yere daldırılmış halde daha büyük bir kütlenin varlığını öne sürdü. Çekim gücündeki anormalliği bununla açıklıyordu. 19. yy. ortalarında George Everest, normalliğine işaret etti. Himalaya dağlarında iki ayrı yer arasında çekim ölçümü sonuçlarının aEverest bunu açıklayamamış, “Hint bilmecesi” diye isim vermişti. 1865‟te George Airy yer küredeki tüm sıra dağların yer kabuğunun altında erimiş maddelerden oluşan bir deniz imiş maddelerin dağların (magma) üstünde yüzen kütleler olduğunu ilan etti. Bu ermaddesinden daha yoğun olduğunu, bu sebeple de dağların dik durabilmek için o erimiş .yüksek yoğunluktaki maddelerde yüzmesi gerektiğini bildirdi Böylece jeoloji bilimi peyderpey yer kabuğunun komşu parçalardan ibaret olduğunu fetmiştir. Bu parçalar kıta plakaları veya levhaları diye adlandırılmışlardır. Ayrıca büyük keşdağların daha fazla yoğunluğa sahip yumuşak kayalardan oluşan bir deniz üzerinde aları için yüzdüklerini, yüzmelerine ve bahis konusu levhaları hareket etmemeleri ve sarsılmam.sabit tutmalarına yardım eden köklere sahip olduklarını keşfetmişlerdir Jeolog Van Anglin 1948‟de yayımlanmış „Geomorphology‟ adlı kitabında (s.27) şunları söyler: k olmalıdır.” “Anlaşılan odur ki, yeryüzündeki her dağın karşısında yer kabuğu altında bir köDağların görevini yahut yer kabuğunu sabitleştirme rolünü “yerin hidrostatik dengesi” prensibi teyit etmektedir. Bunu Amerikalı Jeolog Dutton 1889 yılında ifade etmiş; dağların .nı belirtmiştiryükseklikleriyle doğru orantılı olarak yere daldırılmış oldukları :KONUNUN MÛCİZEVÎ YÖNÜ İnsanoğlunun dağlarla ilgili gerçekleri bilmediği 19. yy.‟ın yarısına dek uzanan dönemde, i kerîmede dağların şekil ve görev itibariyle çivilere benzediğini kesin -ı Kerîm bu ayet-Kur‟ânBu anlamlı benzetmenin doğruluğu şimdilerde ispatlanmıştır. Çivinin bir surette ifade etmiştir. üstte gözüken bir bölümü ve yeraltında gömülü bir bölümü olduğuna ve görevi çakıldığı şeyi sabitleme olduğuna göre aynı şekilde dağların da yer üstünde gözüken bir kısmı ve rantılı yere gömülü bir kısmı vardır. Dağların görevi yer kabuğu plakalarını sabit yüksekliğiyle otutmak, altlarında yer alan erimiş tabakanın etkisiyle sarsılıp hareket etmelerine engel ü olduğu olmaktır. Bununla bu kitabın, dağların ve evrenin yaratıcısı olan Allah‟ın (c.c) sözaçığa kavuşmakta ve şu ayeti kerime tasdik olunmaktadır: “Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince )işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.”(Mülk, 67/14