Articles

Abdulaziz b. BazÇevirenMuhammed ŞahinRasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in SÜNNETINE GÖRE HAREKET ETMEK FARZDIRRasûlullah 





Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah’adır. Övülen güzel sonuç, Allah Teâlâ’dan gereği


gibi korkup emirlerini yerine getiren ve yasaklarından da sakınanlar içindir.


Âlemlere rahmet ve kulların hepsine birden huccet olarak gönderilen, Allah


Teâlâ’nın kulu ve elçisi,Nebimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’e,


âile halkına ve Allah’ın kitabı ile elçisinin sünnetini kendilerinden sonraki


nesillere emânete riâyet ederek, söz ve manasına uygun olarak en güzel


şekilde taşıyarak ulaştıran ashâbına salât ve selâm olsun. Allah Teâlâ onlardan


râzı olsun, bizi de onlara en güzel şekilde tâbi olanlardan eylesin.


Geçmiş ve günümüz İslâm âlimleri, hükümlerin ispatı, helâl ve haramların


beyanı ile ilgili muteber asıl ve esaslar hakkında icmâ etmişlerdir.


Bu esaslar şunlardır;


- Önünden ve ardından hiçbir batılın yanaşamadığı, her türlü noksanlık ve


fazlalıktan korunmuş olan Allah’ın azîz kitâbı Kurân-ı Kerim,


- Hevâsından değil, her konuştuğu vahiy olan Rasûlullah -sallallahu aleyhi


ve sellem-’in sünneti


- İslâm ümmetinin âlimlerinin icmâ’ı.


İslâm âlimleri bu üç esâsın dışındaki diğer esâslarda görüş ayrılığına


düşmüşlerdir. Hakkında görüş ayrılığı olan en önemli esaslardan birisi de


kıyastır.


İslâm âlimlerinin çoğunluğu gerekli şartları yerine getirdiği takdirde kıyasın


da huccet sayılabileceğini belirtmişlerdir.Kıyas ile ilgili deliller sayılamayacak


kadar çok olup, zikrine gerek duymayacak kadar da meşhûrdur.


7


Abdulmelik el-Kasim


ESÂS


Bu esâs, Allah’ın azîz kitâbı “Kur’an-ı Kerim”dir.Rabbimiz, Kur’an-ı


Kerim’in birçok yerinde kitabına uymayı ve onun emirlerine sımsıkı sarılıp


yasaklarından kaçınmayı emreder.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





«Rabbinizden size indirilene uyun.O’nun (Allah) dışındaki bir takım dostlara


uymayın. Şüphesiz siz, çok az ibret alarak hakka dönüyorsunuz.»1





«İşte bu (Kur’an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve


Allah’tan korkun ki merhamet olunasınız.»2





«Allah, bu apaçık kitapla rızasına tâbi olanları onunla selâmet yollarına iletir ve


onları izniyle zulmetlerden nûra çıkarır ve onları dosdoğru yola hidâyet eder.»3


1 A’raf Sûresi: 3


2 En’âm Sûresi: 155


3 Mâide Sûresi: 15-16


8


Peygamberin Evinde Bir Gün





«Kendilerine geldiğinde Zikr’i (Kur’an’ı) inkâr edenler, (mutlaka helâk olup azâba


uğratılacaklardır). Şüphesiz bu Kitap, (Allah’ın onu güçlü kılması ve her türlü değişikliğe


uğratılmaktan korumasıyla) azîzdir. Önünden ve ardından ona batıl yanaşamaz. O,


hakîm olan Allah katından indirilmedir. Allah, kemâl sıfatlarla övülendir.»1





«Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için bana


vahyolundu.»2





«(Ey Nebi! Sana indirdiğimiz) bu Kur’an, insanlara öğüt vermek ve onları


Allah’ın azâbından korkutmak için bir duyuru ve bildiridir.»3


Bu anlamda pek çok âyet vardır.


Nitekim Allah’ın kitabına sımsıkı sarılmayı emreden, ona sımsıkı sarılanın hidâyet,


terk edenin ise dalâlet üzere olduğunu gösteren Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-


’den birçok sahih hadis rivâyet olunmuştur. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’den


sâbit olarak rivâyet edilen bu sahih hadislerden birisi vedâ haccındaki hadistir.


Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu hadiste şöyle buyurmuştur:


) إِنِّي تاَرِكٌ فِيكُمْ ما لَنْ تَضِلُّوا إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ كِتَابَ اللهِ.( ] رواه مسلم [


«Size, ona sımsıkı sarıldıkça asla sapıtmayacağınız bir şey bırakıyorum.(O şey)


Allah’ın kitabıdır.»4


1 Fussilet Sûresi: 41-42


2 En’am Sûresi: 19


3 İbrâhîm Sûresi: 52


4 Müslim


9


Abdulmelik el-Kasim


Başka bir hadiste şöyle buyurmuştur:


) إِنِّي تاَرِكٌ فيِكُمْ ثِقْلَيِْ أَوَّلُهُمَا كِتَابُ اللهِ، فيِهِ الْهُدَى وَالنُّورُ فَخُذوُا بِكِتَابِ اللهِ وَتََسَّكوُا بِهِ.(


] رواه مسلم [


«Size, önemi büyük iki şey bırakıyorum. Birincisi: İçerisinde hidâyet ve


nûr bulunan Allah’ın kitabı Kur’an’dır. Onu alın (ona göre yaşayın) ve ona


sımsıkı sarılın.»1


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Kur’an’a sarılmayı ve ona göre


yaşamayı teşvik ettikten sonra şöyle buyurmuştur:


)وَأَهْلِ بَيْتيِ، أُذَكِّرُكُمُ اللهَ فيِ أَهْلِ بَيْتي، أُذَكِّرُكُمُ اللهَ فيِ أَهْلِ بَيْتي( ]رواه مسلم[


«Ehli beytime iyi davranmanız hususunda size Allah’tan korkmanızı


hatırlatırım. Ehli beytime iyi davranmanız hususunda size Allah’tan


korkmanızı hatırlatırım. Ehli beytime iyi davranmanız hususunda size


Allah’tan korkmanızı hatırlatırım.»2


Başka hadiste Kur’an hakkında şöyle buyurmuştur:


)هُوَ حَبْلُ اللهِ، مَنِ اتَّبَعَهُ كاَنَ عَلى الْهُدَى، وَمَنْ تَرَكَهُ كاَنَ عَلىَ الضَّلاَلِ( ]رواه مسلم[


«O Kur’an, Allah’ın ipidir. O’na tâbi olan hidâyette, onu bırakıp terk eden


de dalâlettedir.»3


Bu anlamda birçok hadis vardır. Sahâbe ve onlardan sonra gelen ilim ve îmân ehlinin,


Kur’an ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünnetine sımsıkı sarılıp onlarla


hüküm vermenin ve onlara göre muhakeme olmanın farz oluşuyla ilgili icmâ’


olduğuna dâir bu konudaki delîlleri zikredip, sözü fazla uzatmaya gerek yoktur


1 Müslim, Zeyd b.Erkam’dan rivâyet etmiştir.


2 Müslim


3 Müslim


10


Peygamberin Evinde Bir Gün


ESÂS


İslâm âlimlerinin ittifak ettikleri üç esâsın ikincisi, Rasûlullah -sallallahu aleyhi


ve sellem-’den sahih olarak bildirilen söz, fiil ve takrîrlerden oluşan hadislerdir.


Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ashâbı, tâbiîn ve onlardan sonra gelenler,


bu önemli esâsa îmân etmiş, onu delil kabul etmiş ve ümmete de öğretmişlerdir.


Yine bu konuda birçok eserler yazmışlar ve bunu “Fıkıh Usûlü” ve “Hadis


Terimleri” adlı kitaplarda açıklamışlardır.Bu konudaki deliller sayılamayacak


kadar pek çoktur.


Bu delillerden birisi de şudur:


Allah Teâlâ, azîz kitabında Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e uyup ona


itaat etmeyi emretmiştir.Bu emir, onun döneminde yaşayan sahâbe ile onlardan


sonra gelen müslümanların hepsine yöneliktir. Zirâ Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem- tüm insanlığa gönderilmiş ve kıyâmete kadar O’na uymak


ve itaat etmek tüm herkese emrolunmuştur. Çünkü Kur’an’ı tefsir eden ve


onda üstü kapalı olarak ifâde edilen hükümleri sözlü, fiilî ve takrîrî sünnetleri


ile açıklayan yegâne kimse, odur.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti olmasa, namazların kaç


rekât olduğunu, nasıl kılındığını ve kılarken nelerin gerektiğini müslümanlar


bilemezlerdi.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti olmasa oruç, zekât, hac,


cihâd ve iyiliği emredip kötülükten alıkoymak gibi meselelerin hükümlerini


müslümanlar bilemezlerdi.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti olmasa, muâmelâtla ilgili


hükümleri, haram olan şeyleri, haram kılınan yasakların işlenmesi halinde farz


11


Abdulmelik el-Kasim


kıldığı had ve cezâların hükümlerini müslümanlar idrak edip kavrayamazlardı.


Bu konudaki âyetlere gelince, bazıları şunlardır:





«(Ey mü’minler! Emrettiklerini yerine getirmek ve yasakladıklarından da


kaçınmak sûretiyle) Allah’a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız.»1





«Ey îmân edenler! Allah’a itaat edin.Elçiye de (hak olarak getirmiş olduğu


şeylere) uyun.(Allah’a isyanı emretmediği sürece) sizden olan idârecilere de


itaat edin. Aranızda herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, gerçekten


Allah’a ve âhiret gününe îmân ediyorsanız, o konuda hüküm vermek için, onu


Allah’(ın kitabı Kur’an)a ve elçisi (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in


sünneti)ne götürün.Allah’(ın kitâbı Kur’an)a ve elçisi (Muhammed -sallallahu


aleyhi ve sellem-’in sünneti)ne götürmek;sizin için (ayrılığa düşüp görüşlerinizle


hareket etmenizden) daha hayırlı, sonuç bakımından da daha güzeldir.»2


Allah Teâlâ başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





«Kim elçiye itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de (Allah’a ve elçisine


itaat etmekten) yüz çevirirse, (bil ki ey elçi!) Biz, seni onların üzerine bir


gözetleyici olarak göndermedik.»3


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti delil olarak kabul edilmeseydi


veya sünnetin tamamı muhafaza edilmeseydi,insanların Rasûlullah -sallallahu


1 Âl-i İmrân Sûresi: 132


2 Nisâ Sûresi: 59


3 Nisâ Sûresi: 80


12


Peygamberin Evinde Bir Gün


aleyhi ve sellem-’e itaat etmeleri ve anlaşmazlığa düştüklerinde Allah’ın kitabı


ve elçisinin sünnetine dönmeleri nasıl mümkün olurdu?


Buna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünnetinin delil kabul


edilemeyeceğini veya sünnetinin tamamının muhafaza edilmediğini iddiâ


etmek; Allah Teâlâ’nın, kullarını olmayan bir şeye havâle etmesi demektir


ki bu en bâtıl fikir, Allah Teâlâ’ya karşı işlenmiş en büyük küfür ve O’nun


hakkında duyulan en kötü zandır.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





«(Ey elçi!) Sana da Zikri (Kur’an’ı) indirdik ki insanlara kendileri için indirileni


açıklayasın, ta ki düşünüp öğüt alsınlar.»1


Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





«(Ey elçi!) Biz bu kitabı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara


açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.»2


O halde Allah Teâlâ, hem elçisine indirdiği Kur’an’ı insanlara açıklama yetkisi


verecek, hem de ortada sünnet diye bir şey olmayacak veya sünneti huccet


saymayacak. Böyle bir şey olabilir mi?


Bunun bir benzeri, Allah Teâlâ’nın şu sözüdür:





«(Ey elçi! İnsanlara) de ki: Allah’a itaat edin. Elçisine de itaat edin. Eğer


yüz çevirirlerse, sana düşen görev; elçilik görevini yerine getirmendir. Size


1 Nahl Sûresi: 44


2 Nahl Sûresi: 64


13


Abdulmelik el-Kasim


düşen görev de size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer O’na itaat


ederseniz, hakka (hidâyete) erersiniz. Elçiye düşen görev; Rabbinden apaçık


olarak gelen elçilik görevini tebliğ etmekten başka bir şey değildir.»1


Aynı sûrede başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





«Namazı (tam) kılın. Zekâtı (hak edene) verin. Elçiye itaat edin ki merhamet


olunasınız.»2


Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





«(Ey elçi! İnsanlara) de ki: Ben, Allah tarafından hepinize birden gönderilmiş


bir elçiyim. Gökler, yer ve her ikisinin arasında bulunan her şeyin mülkü


O’nundur. O’ndan başka hak ilah yoktur. (Mahlûkatı) O diriltir ve öldürür.


Öyleyse siz de Allah’a ve O’nun bütün kelimelerine îmân eden o ümmî nebiye,


o elçiye inanın. Ona tâbi olun ki doğru yolu bulasınız.»3


Yukarıdaki âyetler, hidâyet ve rahmetin, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem-’in sünnetine uymakta olduğuna apaçık delildir.


“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti ile amel edilemez” veya


“Sünnetin aslı yoktur veyahut da sünnete itimât edilemez” diyen kimsenin


hidâyet ve rahmete erişmesi mümkün müdür?


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





Peygamberin Evinde Bir Gün


«O'nun (Rasûlullah’ın) emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belânın


gelmesinden veya âhirette acıklı bir azâba uğratılmalarından sakınsınlar.»1


Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





«Elçi (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-) size neyi verdiyse (hüküm


olarak neyi) getirdiyse onu hemen alın. Neyi de yasakladıysa ondan hemen


vazgeçin.»2


Bu anlamda birçok âyet vardır. Daha önce zikredilen âyetlerin delâlet ettiği


üzere, Allah Teâlâ’nın kitabına uyarak ona sımsıkı sarılıp emirlerini yerine


getirmenin, yasakladıklarından da kaçınmanın farz olduğu gibi, bu âyetlerin


hepsi de Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e itaat etmenin ve getirdiği


dîne inanmanın farz olduğuna delâlet eder.


Kur’an ve sünnet, birbirinden ayrılmayan iki esâstır. Bu iki esâstan birini


inkâr etmek; diğerini de inkâr etmek ve yalanlamak demektir ki bu hareket,


ilim ve îmân ehlinin ittifakıyla küfür, dalâlet ve İslâm dâiresinden çıkmak


olarak belirlenmiştir.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e itaat etmenin ve getirdiği esâslara


uymanın farz, O’na karşı gelmenin ise haram oluşu hakkında birçok mütevâtir


hadis rivâyet edilmiştir.Bu durum, Asr-ı saâdette yaşayanlar için geçerli olduğu


gibi, onlardan sonra kıyâmete kadar gelecek olan nesiller için de geçerlidir.


Bu konudaki hadislerden bazıları şunlardır:


Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan hadiste, Nebi


-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:


)مَنْ أَطاَعَنيِ فَقَدْ أَطاَعَ اللهَ، ومَنْ عَصاَني فَقَدْ عَصى اللهَ( ] متفق عليه [


«Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş sayılır. Kim de bana isyan ederse,


Allah’a isyan etmiş sayılır.»3


1 Nûr Sûresi:63


2 Haşr Sûresi: 7


3 Buhârî ve Müslim


15


Abdulmelik el-Kasim


Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan başka hadiste Nebi


-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:


)كُلُّ أُمَّتي يَدْخُلونَ الَْنَّةَ إِلاَّ مَنْ أَبى. قيِلَ ياَ رَسوُلَ اللهِ! وَ مَنْ يَأْبى؟ قاَلَ: مَنْ أَطاَعَنيِ دَخَلَ


الَْنَّةَ، وَمَنْ عَصاَنيِ فقَدْ أَبى( ] رواه البخاري [


«Yüz çevirenler hariç ümmetimin hepsi cennete girecektir.


Sahâbe:


- Ey Allah’ın elçisi! Kim o yüz çevirenler? dediler.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:


- Bana itaat eden cennete girer, bana isyan eden de yüz çevirmiş demektir.»1


Mikdâm b. Ma’dî Kerib’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna


göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:


) ألَا إنِِّي أوُتيِتُْ الكِْتاَبَ وَمِثلْهَ مَعَه،ُ ألَا يوشُِكُ رَجُلٌ شَبعْانَُ عَلىَ أرَيكَِتهِ يَقولُُ:عَليَكُْم بهَِذا القْرُآْنِ، فَما وَجَدتُْ فيِهِ مِنْ حَلاَلٍ فَأحَِلُّوهُ، وَما وَجَدْتُْ فيِهِ مِنْ حَرامٍَ فَحَرِّموُهُ.( ] رواه أحمد وأبو داود والحاكم بإسناد صحيح [


«Biliniz ki bana, Kur’an ve onun benzeri (hadis) verildi. Dikkat edin ki karnı


doymuş bir kişi koltuğuna yaslanıp: ‘Bu Kur’an’a sarılın. Onda helâl bulduğunuzu


helâl, haram bulduğunuzu da haram kılın’ diyeceği vakit yakındır.»2


İbn-i Ebî Râfi’, babasından rivâyet ettiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi


ve sellem- şöyle buyurmuştur:


)لاَ أُلْفِيََّ أَحَدَكُمْ مُتَّكِئاً عَلىَ أَريِكَتِهِ يَأْتيِهِ اْلأَمْرُ مِنْ أَمْريِ مَِّا أَمَرْتُ بِهِ أَوْ نَهَيْتُ عَنْهُ فَيَقُولُ: لاَ نَدْريِ


ماَ وَجَدْناَ فيِ كِتَابِ اللهِ اتَّبَعْنَاهُ( ] رواه أبو داود وابن ماجه بسند صحيح [


«Sizden birinizi koltuğuna yaslanmış bir halde, kendisine yapmasını emrettiğim


veya yasakladığım bir şey ulaştığında: ‹Biz Kur’an’da neyi bulursak ona


uyarız, başkasını bilmeyiz› diyerek sünnetimi inkâr ettiğini görmeyeyim.»3


Hasan b. Câbir -Allah ondan râzı olsun-, Mikdâm b. Ma’dî Kerib’i -Allah


ondan râzı olsun- şöyle derken işittim, der:


“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hayber savaşında bazı şeyleri haram


1 Buhârî


2 Ahmed, Ebu Dâvûd ve Hâkim sahîh bir senedle rivâyet etmişlerdir.


3 Ebu Dâvûd ve İbn-i Mâce sahîh bir senedle rivâyet etmişlerdir.


16


Peygamberin Evinde Bir Gün


kıldıktan sonra şöyle buyurdu:


)يوُشِكُ أَحَدُكُمْ أَنْ يُكَذِّبَنيِ وَهُوَ مُتَّكِئٌ يُحَدَّثُ بِحَدِيثي فَيَقوُلُ: بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ كِتَابُ اللهِ، فَما وَجَدْنا فيِه


مِنْ حَلاَلٍ اِسْتَحْلَلْنَاهُ، وَماَ وَجَدْنَا فيِهِ مِنْ حَرَامٍ حَرَّمْنَاهُ، أَلاَ إِنَّ مَا حَرَّمَ رَسُولُ اللهِ مِثْلُ مَا حَرَّمَ اللهُ(


] رواه الحاكم والترمذي وابن ماجه بإسناد صحيح [


«Sizden birinizi koltuğuna yaslanmış halde, hadisim hakkında konuşurken,


beni yalanlayarak:


-Bizimle sizin aranızda Kur’an hakemdir. Onda neyi helâl bulursak helâl,


neyi de haram bulursak haram sayarız› diyeceği vakit yakındır. İyi biliniz ki


Rasûlullah’ın haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.»1


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivâyet olunan mütevâtir


hadislerde o, hutbesinde ashâbına hazır bulunan kimselerin işittiklerini hazır


bulunmayanlara tebliğ etmesini emrederek şöyle buyururdu:


)رُبَّ مُبَلَّغٍ أَوْعَى مِنْ سَامِعٍ(


«Olur ki tebliğ edilen kimse, bizzat işiterek tebliğ eden kimseden daha iyi


anlayıp kavrayabilir.»


Bu hadislerin birisinde, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Vedâ


haccında, Arefe ve Kurban bayramının 1. günü insanlara hitap ettiğinde şöyle


buyurmuştur:


) فَلْيُبَلِّغِ الشَّاهِدُ الْغَائِبَ فَرُبَّ مَنْ يَبْلُغُهُ أَوْعَى لَهُ مَِّنْ سَِعَهُ( ]متفق عليه[


«Hazır bulunan, hazır bulunmayana tebliğ etsin. Olur ki tebliğ edilen kimse,


bizzat işiterek tebliğ eden kimseden daha iyi anlayıp kavrayabilir.»2


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti, onu işiten ve kendisine


tebliğ edilen kimseye delil olmayıp kıyâmete kadar kalıcı olmasaydı, sünnetini


başkasına tebliğ etmesini ashâbına emretmezdi.Bundan da anlaşılmaktadır ki


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti, onu bizzat kendi ağzından


işiten sahâbe ile kendilerine sahih senedlerle nakledilen nesiller için bir delildir.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ashâbı, onun sözlü ve fiilî sünnetlerini


ezberlemiş ve kendilerinden sonra gelen tâbiîne, onlar da kendilerinden sonra


1 Hâkim, Tirmizî ve İbn-i Mâce sahîh bir senedle rivâyet etmişlerdir.


2 Buhârî ve Müslim


17


Abdulmelik el-Kasim


gelenlere tebliğ etmişlerdir. Yine güvenilir İslâm âlimleri, O’nun sünnetini


nesilden nesle ve asırdan asra nakletmiş, kitaplarda derleyip toplayarak sahih


olanını zayıf olanından ayırt edip açıklamış, sünnetin sahih olanını zayıf olanından


ayırt edebilmek için de aralarında bilinen kural ve ölçüler koymuşlardır.


Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’le oynamak isteyenlerin şerrinden, dinsizlerin


küfründen ve tahrip etmek isteyenlerin tahribinden Kur’an-ı Kerîm’i koruduğu


gibi, İslâm âlimleri de Buhârî ve Müslim’in sahihleri ile diğer âlimlerin hadis


kitaplarını elden ele dolaştırıp ezberleyerek Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem-’in sünnetini korumuşlardır.


Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:





«Şüphesiz Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik. O’nu (bir değişikliğe uğratılarak


ilâve edilmekten,noksanlaştırılmaktan veya bir kısmının kayba uğramasından)


koruyacak olan da biziz.»1


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti, şüphesiz Allah Teâlâ


tarafından inen bir vahiydir. Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’i koruduğu gibi


sünneti de korumuş, onu tahrifçilerin tahrifinden ve câhillerin bâtıl tevilinden


korumak için, onların ileri sürdükleri şüpheleri ortadan kaldıran âlimleri bu


işe hazır kılmıştır. Câhil, yalancı ve inkârcıların sünnete yamamaya çalıştıkları


her iftira ve yalanı bu âlimler bertaraf edip çürütmüşlerdir.Çünkü Allah Teâlâ,


sünneti, Kur’an-ı Kerim’in tefsiri ve Kuran’daki özetle bildirdiği (mücmel/


kapalı) hükümlerin açıklayıcısı kılmış, buna ilâve olarak Kur’an-ı Kerim’de


zikretmediği başka hükümleri de sünnet aracılığıyla bildirmiştir.


Buna örnek olarak şu hükümleri gösterebiliriz:


Süt emzirme ve miras ile ilgili hükümler, bir kadını halası veya teyzesi ile


aynı nikâh altında tutmanın (bir kadın ile evli iken ikinci eş olarak hala


veya teyzesini nikâh altına almanın) haram oluşu gibi diğer hükümler, Allah


Teâlâ’nın aziz kitabında belirtilmemiş, aksine sahih sünnetle açıklanmıştır.


1 Hicr Sûresi: 9


18


Peygamberin Evinde Bir Gün


Şimdi sünnetin yüceltilmesi ve ona göre hareket etmenin farz oluşu hakkında


sahâbe, tâbiîn ve onlardan sonra gelen ilim ehlinin görüşlerini zikredeceğiz:


Ebu Hureyre’den -radıyallahu anh- rivâyet olunduğuna göre, şöyle demiştir:


“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- vefât ettikten sonra, bazı Araplar


dinden dönünce, Ebu Bekir -radıyallahu anh- şöyle dedi:


-Allah’a yemîn olsun ki namaz ile zekâtı birbirinden ayıranlarla savaşırım.


Bunun üzerine Ömer -radıyallahu anh-, Ebu Bekir’e:


- Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:


)أُمِرْتُ أَنْ أُقاَتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا: لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ.فَإِذاَ قاَلوُهاَ عَصَموا مِنِّي دِماَءَهُمْ وَأَمْوالهَمُ إِلاَّ بِحَقِّها(


] متفق عليه [


«Lâ ilâhe illallah’ deyinceye kadar insanlarla (müşriklerle) savaşmakla


emrolundum. Bunu derlerse, kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar.


Ancak İslâmın hakkı bundan müstesnâdır.»1


Buyurduğu halde, sen sadece zekât vermek istemeyen insanlarla nasıl


savaşırsın? dedi.


Bunun üzerine Ebu Bekir -radıyallahu anh- O’na:


- Zekât, İslâm’ın hakkı değil midir? Allah’a yemîn olsun ki Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem-’e vermiş olup da bana vermek istemedikleri bir deve yuları


dahi olsa vermediklerinden dolayı onlarla savaşırım, karşılığını verdi.


Ömer -radıyallahu anh-:


- Nihâyet Allah Teâlâ, Ebu Bekir’in gönlünü açmış ve O’nun haklı olduğunu


anladım, dedi.”


Nitekim sahâbe, dînden dönenlerle savaşmak için tekrar İslâm’a dönünceye


kadar Ebu Bekir’e destek olup onlarla savaştılar. Dönmemekte ısrar


edenleri öldürdüler. Bu olay, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in


sünnetinin ne kadar önemli ve sünnete göre hareket etmenin farz olduğuna


apaçık bir delildir.


1 Buhârî ve Müslim


19


Abdulmelik el-Kasim


Bir nine, Ebu Bekir’e -radıyallahu anh- gelerek kendisinin mirastaki payını


sordu. Ebu Bekir ona:


“Allah’ın kitabı Kur’an’da sana hiçbir pay yoktur. Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem-’in de senin için bir şey tâyin ettiğini bilmiyorum. Bunu


insanlara (sahâbeye) soracağım”, dedi.


Ardından meseleyi sahâbeye sordu. Sahâbeden bazıları Ebu Bekir’in yanında


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in nineye altıda bir (1/6) pay verdiğine


şâhitlik ettiler. Bunun üzerine Ebu Bekir -radıyallahu anh- nineye bu payı verdi.


Ömer -radıyallahu anh- vâlilerine, insanlar arasında Allah’ın kitabıyla,


Allah’ın kitabında bulamazlarsa, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in


sünnetiyle hüküm vermelerini vasiyet ederdi.


Başkasının zorlamasıyla çocuğunu düşüren kadın ile ilgili hüküm Ömer’e


-radıyallahu anh- karmaşık gelince, sahâbeye sormuş, sahâbeden iki kişi


Muhammed b. Seleme ve Muğîre b. Şu’be -radıyallahu anhumâ- Ömer’in


yanında, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in bu hususta bir köle veya


câriyenin hürriyetine kavuşturulması (azâd edilmesi) gerektiğine hükmettiğine


şâhitlik edince, Ömer de bu şekilde hüküm verdi.


Bir kadının, ölümünden sonra kocasının evinde iddet beklemesinin hükmü


Osman b.Afvan’a -radıyallahu anh-karmaşık gelince, Mâlik b. Sinân’ın kızı,


Ebu Saîd’in de kız kardeşi olan Ferîa -radıyallahu anhâ-, kocasının ölümünden


sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in iddeti bitinceye kadar


kocasının evinde beklemesini kendisine emrettiğini Osman’a haber verince,


o da bu şekilde hüküm verdi.


Yine Osman -radıyallahu anh-, şarap içtiği için Velîd b. Ukbe’ye sünnetin


hükmü gereği had cezâsını uyguladı.


Ali -radıyallahu anh-, Osman’ın temettu’ haccını yasakladığı haberini alınca,


onun aksine temettu’ haccına niyetlenerek şöyle dedi:


“Ben, insanlardan herhangi birisinin sözünden dolayı Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem-’in sünnetini terk edemem.”


20


Peygamberin Evinde Bir Gün


Sahâbeden bazıları, Ebu Bekir ve Ömer’in -radıyallahu anhumâ- ifrâd haccını güzel


gördüklerini söyleyerek, temettu’ haccı yaptığı için Abdullah b. Abbas’a -Allah


ondan ve babasından râzı olsun- itiraz ettiler. Bunun üzerine o şöyle demiştir:


“Başınıza gökten taş yağmasından korkulur. Ben size, Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu diyorum, siz Ebu Bekir ve Ömer böyle dedi,


diyorsunuz.”


Ebu Bekir ve Ömer’in -radıyallahu anhumâ- sözlerine uyarak sünnete aykırı


davranıldığı için cezâya çarptırılmaktan korkuluyorsa, onlardan daha düşük


durumda olan veya kendi basit görüş ve ictihadına bakarak sünnete aykırı


hareket edenlerin hali nice olur?


Sahâbeden birisi, sünnetle ilgili bazı meselelerde Abdullah b. Ömer


-radıyallahu anhumâ- ile tartışınca, ona şöyle dedi:


“Biz, Ömer’e mi yoksa sünnete mi uymakla emrolunduk.”


İmrân b. Husayn -radıyallahu anh- sünnetten bahsederken, orada bulunanlardan


birisi:


“Bize Allah’ın kitabı Kur’an’dan haber ver, deyince, ona hiddetlenerek şöyle dedi:


-Sünnet, Kur’an’ın açıklamasıdır. Şayet sünnet olmasaydı, öğle namazının


farzının dört, akşam namazının farzının üç, sabah namazının farzının iki rekât


olduğunu, zekât ve diğer konularla ilgili hükümleri detaylı olarak bilemezdik.”


Sünnetin yüceltilmesi, sünnete göre hareket etmenin farz oluşu ve ona


aykırı hareket etmekten sakındırmakla ilgili olarak sahâbeden birçok eser


nakledilmiştir.


Bu eserlerden birisi, Abdullah b. Ömer -radıyallahu anhumâ-, Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem-’in:


“Allah’ın kadın kullarını mescitlere gitmekten alıkoymayın”


Dediğini hatırlattığında, çocuklarından Bilâl:


- Allah’a yemîn olsun ki onları câmilere gitmekten alıkoyacağız, deyince,


Abdullah b. Ömer ona hiddetlenerek şöyle dedi:


- Ben sana, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-.


21


Abdulmelik el-Kasim


-Allah’ın kadın kullarını câmilere gitmekten alıkoymayın, buyurdu


diyorum, sen de ‘Allah’a yemîn olsun ki onları câmilere gitmekten


alıkoyacağız diyorsun.”


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ashâbından birisi olan Abdullah


b. Muğaffel el-Muzenî -radıyallahu anh-akrabalarından birisinin fiske taşı


attığını görünce, ona bunu yapmamasını söyleyerek şöyle dedi:


“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- fiske1 taşı atmayı yasaklayarak şöyle


buyurdu:


“O ne av avlar, ne de düşman yaralar. Fakat o, diş kırar ve göz çıkarır.”


Daha sonra, yine fiske taşı attığını görünce, ona şöyle dedi:


-Allah’a yemîn olsun ki seninle konuşmayacağım. Ben sana, Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- fiske taşı atmayı yasakladı, diyorum, sen ise bunu


tekrar yapıyorsun.”


Beyhakî, tâbiînin büyüklerinden Eyyûb Sıhtiyânî’den rivâyet ettiğine göre


şöyle demiştir:


“Birisine sünnetten konuştuğum zaman:


- Sünneti bırak da bize Kur’an’dan haber ver, derse, bil ki o kimse sapıtmıştır.”


Evzâî de -rahimehullah- şöyle demiştir:


“Sünnet, Kur’an’ı açıklar veya mutlak bir hükmünü mukayyed kılabilir


(sınırlayabilir) veyahut Allah Teâlâ’nın:





«(Ey elçi!) Sana da Zikri (Kur’an’ı) indirdik ki insanlara kendileri için


indirileni açıklayasın, ta ki düşünüp öğüt alsınlar.»2


Buyurduğu gibi, Kur’an’da hiç zikredilmeyen hükümler getirebilir.”


1 Başparmakla işâret parmağının arasına konulup atılan taşa fiske taşı denir. (Çeviren)


2 Nahl Sûresi: 44


22


Peygamberin Evinde Bir Gün


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in :


)أَلا إِنِّي أُوتِيْتُ الْكِتَابَ وَمِثْلَهُ مَعَهُ( ]رواه أحمد وأبو داود والحاكم بإسناد صحيح[


«Biliniz ki bana, Kur’an ve onun benzeri (hadis) verildi.»1


Bu hadis, daha önce geçmişti.


Beyhakî, Âmir Şa’bî’den -rahimehullah- rivâyet ettiğine göre, Âmir insanlara


şöyle demiştir:


“Siz, ancak hadisleri terk ettiğinizde helâk olursunuz.”


Yine Beyhakî, İmam Evzâî’den rivâyet ettiğine göre, İmam Evzâî


-rahimehullah- bir arkadaşına şöyle demiştir:


“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den sana bir hadis ulaşırsa, sakın


onun dışında bir şey söylemeyesin. Çünkü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem- Allah’tan gelen vahyi tebliğ ederdi.”


Yine Beyhakî, büyük hadis imamlarından Süfyân-i Sevrî’den -rahimehullahrivâyet


ettiğine göre, Süfyân şöyle demiştir:


“İlmin tamamı, ancak hadis ilmidir.”


İmam Mâlik -rahimehullah- şöyle demiştir:


“Bizden hiç kimse yoktur ki başkasının görüşlerini, başkaları da bizim


görüşlerimizi reddetmesin.


Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kabrini göstererek:


- Fakat şu kabirde yatanın sözü bundan müstesnâdır (reddedilmez).”


İmam Ebu Hanîfe -rahimehullah- şöyle demiştir:


“Hadis, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den gelirse, başımın ve


gözümün üzerinde yeri vardır.”


İmam Şâfiî -rahimehullah- şöyle demiştir:


“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den bana sahih bir hadis rivâyet


edildiği halde, onu delil olarak alıp kabul etmezsem, sizi, aklımın gitmiş


olduğuna şâhit tutuyorum.”


1 Ahmed, Ebu Dâvûd ve Hâkim sahîh bir senedle rivâyet etmişlerdir.


23


Abdulmelik el-Kasim


İmam Şâfiî -rahimehullah- yine şöyle demiştir:


“Bir söz söyler ve söylediğim bu söz, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-


’den rivâyet olunan hadise aykırı olursa, benim sözümü duvara vurun.”


İmam Ahmed -rahimehullah- bir arkadaşına şöyle demiştir:


“Ne beni, ne Mâlik’i, ne de Şâfiî’yi taklit et.Sen de bizim aldığımız yerden


(kaynaktan) al.”


İmam Ahmed -rahimehullah- yine şöyle demiştir:


“Allah Teâlâ’nın:





«O'nun (Rasûlullah’ın) emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belânın


gelmesinden veya âhirette acıklı bir azâba uğratılmalarından sakınsınlar.»1


Buyurduğu, hadisin sened ve sıhhatini Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-


’den geldiğini bildikleri halde, Süfyân’a gidip soranlara şaşarım.”


Ardından şöyle dedi:


-Âyette geçen fitne nedir bilir misin?


Fitne, şirktir. Belki de Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in bir sözünü


reddederse, kalbine bir şüphe girer de bu yüzden helâk olur.”


Beyhakî, tâbiînin büyüklerinden müfessir Mücâhid b. Cebr’den -rahimehullahrivâyet


ettiğine göre, Mücâhid şöyle demiştir:


“Eğer aranızda herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, gerçekten


Allah’a ve âhiret gününe îmân ediyorsanız, o konuda hüküm vermek için,


Allah’a ve elçisine dönün.”2


Âyette geçen Allah’a dönmekten kasıt; Allah’ın kitabı Kur’an’a başvurmaktır.


Elçisine dönmekten kasıt ise; sünnete başvurmaktır.”


1 Nûr Sûresi:63


2 Nisâ Sûresi: 59


24


Peygamberin Evinde Bir Gün


Beyhakî, Zührî’den -rahimehullah- rivâyet ettiğine göre, Zührî şöyle demiştir:


“Bizden önceki âlimlerimiz, ‘Sünnete sarılmak, kurtuluştur’ derlerdi.”


İbn-i Kudâme -rahimehullah- “Ravdatu’n-Nâzır” adlı kitâbının “Usûlu’l-


Ahkâm” bölümünde şöyle demiştir:


“Şer’î esasların ikincisi, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünnetidir.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sözü delildir. Çünkü onun


doğruluğuna, Allah’ın emirlerine itaat ettiğine ve yasaklarından kaçındığına


Kur’an şâhittir.”


Hâfız İbn-i Kesîr -rahimehullah-:





«O'nun (Rasûlullah’ın) emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belânın


gelmesinden veya âhirette acıklı bir azâba uğratılmalarından sakınsınlar.»1


Âyetini tefsir ederken şöyle demiştir:


“Yâni Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in emri; O’nun yolu, metodu,


sünneti ve şerîatıdır. Söz ve ameller, onun söz ve amelleriyle değer kazanır.


Onun söz ve amellerine uygun olan söz ve ameller, Allah tarafından kabul


edilir. Onun söz ve amellerine uygun olmayan söz ve ameller, kimden gelirse


gelsin sahibine iâde edilir. Buhârî, Müslim ve diğer hadis âlimlerinin rivâyet


ettikleri bir hadiste, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:


)مَنْ عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنا فَهُوَ رَدٌّ( ] متفق عليه [


«Kim, bu dînimizden olmayan bir şeyi ona ihdâs ederse, o ihdâs ettiği şey


kendisine reddolunur.»2


Yâni Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in emrine gizli ve açık aykırı


davrananlar, kalplerine küfür, nifak ve bid’at gibi belâların gelmesinden yahut


dünyada kısas veya had cezası uygulanarak veyahut hapis ve benzeri cezâlara


çarptırılarak cezâlandırılmaktan korkup sakınsınlar.


Ebu Hureyre’den -radıyallahu anh- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah


1 Nûr Sûresi:63


2 Buhârî ve Müslim


25


Abdulmelik el-Kasim


-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:


)مَثَليِ وَمَثَلُكُمْ كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتَوْقَدَ ناَراً، فَلَماَّ أَضَاءَتْ ماَ حَوْلَهاَ جَعَلَ الْفَرَاشُ وَهَذِهِ الدَّوَابُّ اللَّئيِ


يَقَعْنَ فيِ النَّارِ يَقَعْنَ فِيهَا وَجَعَلَ يَحْجُزُهُنَّ وَيَغْلِبْنَهُ فَيَقْتَحِمْنَ فيِهاَ .قَالَ: فَذَلِكَ مَثَليِ وَمَثَلُكُمْ أَناَ آخُذُ


بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ هَلُمَّ عَنِ النَّارِ فَتَغْلِبوُنيِ وَتَقْتَحِموُنَ فيِها( ] رواه الإمام أحمد عن عبد الرزاق


عن معمر عن همام بن منبه [


«Benimle sizin benzeriniz, ateş yakan adamın benzeridir. Ateş etrafı aydınlatınca,


kelebek ve ateşe düşen şu hayvanlar,ateşe düşmeye başlayınca o adam onları


ateşe düşürmemeye çalışırken, hayvanlar ona üstün gelir ve ateşe düşerler.


İşte bu, benimle sizin durumunuz gibidir. Ben ateşe düşmenize engel olmaya


çalışıyorum. Siz ise, bana üstün gelerek kendinizi ateşin içerisine atıyorsunuz.»1


Celâleddîn Suyûtî -rahimehullah- “Miftâhu’l-Cenneti fi’l-İhticâci bis-Sünneh”


(Cennetin anahtarı, sünnete sarılarak onu delil kabul etmektedir) adlı eserinde


şöyle demiştir:


“Biliniz ki -Allah size merhamet etsin- her kim, Rasûlullah -sallallahu aleyhi


ve sellem-’den sahih olan sözlü veya fiili bir hadisi inkâr ederse, kâfir olur


ve Îslâm dâiresinden çıkarak Yahûdi, Hristiyan veya Allah’ın dilediği küfür


topluluklarından birisiyle birlikte haşrolur.”


Sahâbe, tâbiîn ve onlardan sonra gelen ilim ehlinin, Rasûlullah -sallallahu aleyhi


ve sellem-’in sünnetini yüceltmenin ve ona göre hareket etmenin farz olduğuna,


ona aykırı hareket etmenin ise tehlikeli olduğuna dâir pek çok sözü vardır.


Ümit ederim ki, bu kitapta zikredilen âyet, hadis, sahâbe ve tâbiînin sözleri,


hakkı arayan için yeterli ve iknâ edici olmuştur.


Allah Teâlâ’dan, rızâsına uygun işlerde bizi ve diğer müslümanları muvaffak


kılmasını, gazâbına sebep olacak şeylerden bizi uzak tutmasını, hepimizi


dosdoğru yola iletmesini niyâz ederiz.


Şüphesiz O, kullarının her konuştuklarını hakkıyla işiten ve kendisine duâ


edip yalvarana yakın olandır.


Allah Teâlâ’nın kulu ve elçisi Nebimiz Muhammed’e, O’nun âile halkına,


ashâbına ve O’na en güzel bir şekilde tâbi olanlara, salât ve selâm olsun.


1 Hadisi, İmam Ahmed b. Hanbel Abdurrezzak’tan, o Me’mar’dan, o da Hemmâm b. Münebbih’ten


rivâyet etmiştir.


 



Son G?nderiler

İSLAM, ALLAH'IN GÖNDE ...

İSLAM, ALLAH'IN GÖNDERDİĞİ RASÛLLERİN DİNİDİR

Özet Fıtratın gerekti ...

Özet Fıtratın gerektirdiği ve şeriatın ikrar e􀆕iği haklar

EHLİ SÜNNET VE’L-CEMA ...

EHLİ SÜNNET VE’L-CEMAAT KİMDİR?