
Muhtasar
Mescid-i Nebevı̂
Türkç
'yi Ziyaret
Adabı ve Kuralları
Islami Içeri
k Hizmetleri Derneğ
i Bilim Kurulu
(Yabancı Dill
erde)
Muhtasar
Mescid-i Nebevî'yi Ziyaret Adabı ve
Kuralları
İslami İçerik Hizmetleri Derneği Bilim Kurulu (Yabancı
Dillerde)
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.
Peygamberimiz Muhammed'e, bütün ailesine ve
ashabına da salat ve selam olsun.
Bundan sonra:
Bu, Mescid-i Nebevî'yi ziyaret etme adabı ve
kuralları hakkında kısa bir makaledir. Burada Mescid
i
Nebevî'ye gelen bir ziyaretçinin ihtiyaç duyduğu
şeylerin çoğunu açıklamaya çalıştık.
Yüce Allah'tan, bunu sadece O'nun rızası için halis
kılmasını niyaz eder ve bütün Müslümanların
faydalanmasını dileriz.
İslami İçerik Hizmetleri Derneği Bilim Kurulu
(Yabancı Dillerde)
2
Muhtasar
Mescid-i Nebevî'yi Ziyaret Adabı ve
Kuralları
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in
mescidini ziyaret etmek müstehaptır. Ancak bunun
için belirli özel bir zaman dilimi yoktur. Hac
ibadetlerinden biri de değildir. İster erkek, ister kadın
olsun; hacıların, Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'in kabrini ve Bakî mezarlığını ziyaret etme
zorunluluğu yoktur.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kabrini
ziyaret etmek üzere yolculuk yapmak ve sefere
çıkmak caiz değildir. İbadet maksatlı yolculuk, kabir
ziyareti için değil, sadece üç mescide gitmek için
yapılır. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle
buyurmuştur: «Yolculuk ancak üç mescide yapılır:
Benim şu mescidime, Mescid-i Haram'a ve Mescid-i
Aksâ'ya.» Hadisi Buhârî (1189) ve Müslim (827)
rivayet etmiş olup, lafız Müslim'e aittir. Medine'den
uzakta ikamet eden bir kimse, Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in kabrini ziyaret etmek kastıyla
3
yolculuk yapamaz. Ancak Mescid-i Nebevî'yi ziyaret
etme niyetiyle yolculuk yapabilir. Oraya vardığında
da onun kabrini ve ashabının kabirlerini ziyaret
edebilir. Onun -sallallahu aleyhi ve sellem- kabrini
ziyaret etmek, mescidini ziyaret etmenin bir parçası
olmuştur.
Kadınların, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem
'in kabrini veya başka bir kabri ziyaret etmesi meşru
değildir. Zira Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-,
kabirleri çokça ziyaret eden kadınlara lanet etmiştir.
Bunun sebebi, kadınların kabir ziyaretlerinde ağlama,
feryat etme, tesettürlerine dikkat etmeme ve benzeri
dinen yasak olan davranışlarda bulunma ihtimalidir.
Ancak kadınlar için, Mescid-i Nebevî’de olsun başka
bir yerde olsun, Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem'e
çokça
salât
ve
selam getirmeleri
müstehaptır. Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem- şöyle buyurmuştur: «Evlerinizi kabirlere
çevirmeyin. Kabrimi de bayram yerine çevirmeyin.
Bana salavat edin. Şüphesiz siz nerede olursanız
olun salavatınız bana ulaşır.»
4
Başka bir hadiste Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem- şöyle buyurmuştur: «Allah'ın yeryüzünde
dolaşan ve ümmetimin selamlarını bana ulaştıran
melekleri vardır.»
Mescid-i Nebevî’yi ziyaret eden kimsenin mescide
girerken sağ ayağıyla girmesi ve “Allah’ım! Bana
rahmetinin kapılarını aç” demesi müstehaptır. Diğer
bütün camilere girerken de bu şekilde dua edilir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in
mescidine girerken okunması gereken özel bir zikir
yoktur.
Sonra iki rekât tahiyyetü'l-mescid namazı kılar.
Eğer vakit kerahet vakti değilse, dilediği kadar
ikişer rekât nafile namaz kılabilir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
«Benim bu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i
Haram hariç diğer mescitlerde kılınan bin
namazdan daha hayırlıdır.» Buhârî (1190) ve
Müslim (1394) rivayet etmiştir.
Eğer gücü yetiyorsa, Ravza'da -yani Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem-'in minberi ile evi arasında
kalan bölümde- namaz kılmaya çalışmalıdır.
5
Zira Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle
buyurmuştur: «Evimle minberim arası, Cennet
bahçelerinden bir bahçedir.» Buhârî (1195) ve
Müslim (1390) rivayet etmiştir. Eğer bunu
yapamıyorsa, mescidin herhangi bir yerinde namazını
kılabilir. Cemaatle kılınan namazda ise durum böyle
değildir, bu konuda gelen umumi delillere göre
imamın arkasındaki ilk safta durmaya gayret
etmelidir.
Eğer Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ve iki
sahabesinin kabirlerini ziyaret etmek isterse:
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kabrinin
önünde, edep, vakar ve alçak bir ses tonuyla durur.
Sonra ona selam vererek şöyle der: "Allah'ın selamı,
rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey Allah'ın Rasûlü!”
Eğer dilerse: "Senin gerçekten Allah'ın elçisi
olduğuna, dinini tebliğ ettiğine, emaneti yerine
getirdiğine, Allah yolunda gerektiği gibi mücadele
ettiğine ve ümmete nasihat ettiğine şahitlik ederim.
Allah seni, ümmetin için, bir peygambere
verilebilecek en güzel ödülle mükâfatlandırsın."
demesinde de bir sorun yoktur.
6
Sonra biraz sağ tarafa hareket ederek Ebû Bekir es
Sıddık -radıyallahu anh-'a selam verir.
Sonra biraz daha sağa doğru hareket eder ve Ömer
bin Hattab'ı selamlar. İbn Ömer -radıyallahu anhuma
,
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ve iki
sahabesini selamladığı zaman, genellikle şundan
fazlasını söylemezdi: “Esselamu aleyke ey Allah’ın
Rasûlü, Esselamu aleyke ey Ebu Bekir, Esselamu
aleyke ey babacığım.” Ardından da oradan ayrılırdı.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ve iki
sahabesinin kabri başında uzun süre beklemek veya
dua etmek caiz değildir. Zira İmam Malik bunu kerih
görmüş ve şöyle demiştir: Bu, selefin yapmadığı bir
bidattir. Bu ümmetin evveli ne ile ıslah olduysa,
sonradan gelenleri de ancak aynı şey ile ıslah
olacaktır.
Bazı ziyaretçilerin, Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'in kabri başında seslerini yükseltmeleri,
orada uzun süre ayakta durmaları ise dinde meşru
olan davranışa aykırıdır.
7
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
(Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in
sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize
bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle
bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan
amelleriniz boşa gidiverir.
Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar,
şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği
kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat
vardır.) [Hucurât suresi: 2 - 3]
Çünkü kabrinin başında uzun süre durmak, sık sık
selam vermek, kabrinin başında izdiham oluşmasına,
çok fazla gürültüye ve yüksek seslere sebep
olmaktadır. Bu durum da, Allah'ın bu kesin
ayetlerinde Müslümanlar için koyduğu hükümlerle
çelişir. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- hem
diri olarak, hem ölü olarak muhteremdir. Bu yüzden
Müminlere, onun mezarı başında İslami adaba aykırı
işleri yapması yakışmaz.
Oysa bazı ziyaretçilerin ve başkalarının, kabre
yönelip ellerini kaldırarak kabri başında dua etmeye
çalışmaları, Allah Rasûlü'nün ashabı ve onların
yolundan giden salih geçmişimizin yapmakta
olduklarına muhalefet etmektedir. Bilakis bu,
sonradan uydurulmuş bir bidattir.
Bazı ziyaretçilerin, Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'e selam verirken sağ ellerini sol ellerinin
üzerine, göğüslerinin üstüne veya altına koyarak
namazdaki gibi bir duruş sergilemeleri caiz değildir.
Çünkü bu, yalnızca Allah’a uygun olan bir zillet, tevazu
ve ibadet duruşudur. Nitekim Hafız İbn Hacer -Allah
ona rahmet etsin- ''Feth'ul-Bârî'' adlı eserinde
alimlerden bunu nakletmiştir.
Bir kimsenin, onun kabrine el sürerek veya
etrafında tavaf ederek Allah'a yakınlaşmaya çalışması
caiz değildir. Aynı şekilde Rasûlullah -sallallahu aleyhi
ve sellem-'den bir ihtiyacını gidermesini, hastasına
şifa vermesini veya benzeri bir şey de istemesi caiz
9
değildir. Çünkü bunların hepsi ancak Allah'tan
istenebilir.
Medine'ye gelen ziyaretçinin orada bulunduğu
süre zarfında, Kuba Mescidi'ni ziyaret edip, içinde
namaz kılması da müstehaptır. Zira Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem- binek üzerinde veya
yürüyerek oraya gelir ve orada iki rekât namaz
kılardı.
Sehl bin Hanîf'den rivayet edildiğine göre, o şöyle
demiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-
şöyle buyurdu: «Kim evinde abdest alır, sonra Kuba
Mescidi'ne gelerek orada bir namaz kılarsa, ona
bir umre sevabı verilir.»
Erkeklerin, Medine'nin kabristanı olan Baki
Mezarlığı'nı, Uhut Şehitliği'ni ve Hamza -radıyallahu
anh-'ın kabrini ziyaret etmeleri de müstehaptır.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- onları ziyaret
eder ve onlar için dua ederdi. Zira Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
«Sizlere kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamıştım.
Artık siz de kabirleri ziyaret edin. Çünkü kabirler
size ahireti hatırlatır.»
10
Onları ziyaret eden kimse, diğer mezarları ziyaret
ettiğinde söylediği gibi şöyle dua eder: "Ey bu
kabristanın ahalisi Mümin ve Müslümanlar! Allah'ın
selamı üzerinize olsun. Allah'ın izniyle biz de size
katılacağız. Allah, aramızdan size katılanlara ve geride
kalmış olanlara merhamet etsin. Allah'tan bizim ve
sizin için esenlik dileriz.”
Şüphesiz mezar ziyaretinin amacı; ahireti
hatırlamak, ölüler için dua ederek onlara iyilikte
bulunmak ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem
'in sünnetini takip etmektir. İslam dinine uygun olan
meşru ziyaret işte budur.
Zira onların kabirleri başında dua etmek, onlar
aracılığıyla veya onların makamları hürmetine
Allah'tan istekte bulunmak ve benzeri amaçlarla
ziyaret etmek ise, Allah ve Rasûlü tarafından izin
verilmemiş çirkin bir bidattir. Salih selefimiz de bunu
yapmamıştır. Onlardan ihtiyaçları gidermelerini veya
hastaları iyileştirmelerini ve benzeri şeyleri istemek
ise en büyük şirklerdendir.
Değerli kardeşim! İşte bu konuda bilgi sahibi olup
aldanmaman için sana uydurulmuş hadislerden
bazılarını aktarıyorum:
11
Birincisi: (Kim hac eder de beni ziyaret etmezse,
bana cefa etmiş olur.)
İkincisi: (Kim ölümümden sonra beni ziyaret
ederse, sanki sağlığımda beni ziyaret etmiş gibi olur.)
Üçüncüsü: (Kim aynı yıl içinde beni ve babam
İbrahim'i ziyaret ederse, Allah'ın izniyle ona Cennet'i
garanti ederim.)
Dördüncüsü: (Kim kabrimi ziyaret ederse, ona
şefaatim vacip olur.)
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den bu ve
benzeri hadislerin hiçbiri sabit olmamıştır. Hafız el
Ukaylî şöyle demiştir: Bu hususta sahih olan hiçbir
hadis yoktur. Hafız İbn Hacer, ''et-Telhis'' adlı
eserinde, bu rivayetlerin bir çoğunu zikrettikten
sonra şöyle demiştir: Bu hadisin bütün rivayetleri
zayıftır. Hacdan veya umreden önce veya sonra
Mescid-i Nebevî'yi ziyaret etmek, hac ve umre
ibadetinin sünnetlerinden veya kemalinden değildir.
Zira Mescid-i Nebevî'yi ziyaret etmek mutlak olarak
tavsiye edilmiştir. Hac veya umre yapan kişi burayı
ziyaret etmezse kendisine bir günah yoktur. Hac veya
umre ibadetiyle Mescid-i Nebevî'yi ziyaret arasında
bir bağlantı yoktur; bunlar ayrı ibadetlerdir.
12
Dolayısıyla hac veya umre yapan kimseye Mescid-i
Nebevî’yi ziyaret etmek vacip değildir.
Aynı şekilde Mescid-i Nebevî’yi ziyaret eden
kimseye de hac veya umre yapmak vacip değildir.
Ancak kişi, hac, umre ve Mescid-i Nebevî ziyaretini
aynı yolculukta birleştirirse bunda bir sakınca yoktur.
Mescid-i Nebevî Ziyaretinde Yapılan Hatalar
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kabrini
ziyaret ederken, ellerin duvara ve demir
parmaklıklara sürülmesi, bereket umarak bu demir
parmaklıklara ipler ve benzeri şeyler bağlanması
yapılan hatalardandır.
Bereket; bidatlerde değil, Allah'ın ve Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem-'in din olarak meşru kıldığı
şeylerdedir.
Uhud Dağı'ndaki mağaralara ve aynı şekilde
Mekke'deki Hira ve Sevr mağaralarına gidip oralara
paçavralar bağlamak, Allah'ın izin vermediği duaları
yapmak ve bu yolda meşakkatlere katlanmak da bu
hatalardandır.
13
Bunların hepsi tertemiz İslam şeriatında hiçbir
temeli olmayan bidatlerdir.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bıraktığı
bir iz olduğunu iddia ettikleri devenin çöktüğü yer,
Hatem/yüzük kuyusu, Osman kuyusu gibi yerleri
ziyaret edip buralardan bereket için toprak götürmek
de yapılan hatalardandır.
Baki Mezarlığı ve Uhud Şehitliği'ni ziyaret
esnasında ölülere dua ederek onlardan istemek,
orada yatanlara yakınlaşmak ve onlardan bereket
ummak adına para atmak da yine yapılan
hatalardandır.
Bu, büyük hatalardan olup, âlimlerin belirttiği ve
Allah'ın kitabı ve Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem
'in sünnetinin işaret ettiği gibi büyük şirktir. Zira
ibadet yalnız Allah'a mahsustur ve dua, kurban
kesmek, adak ve benzeri ibadetlerden hiçbirini
O'ndan başkasına sarf etmek caiz değildir. Nitekim
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
(Hâlbuki onlara, dini halis kılarak yalnız Allah'a
ibadet etmeleri emredilmişti.) [Beyyine Suresi: 5]
14
En doğrusunu Allah bilir. Allah'ın salatı ve selamı
Peygamberimiz Muhammed'in, ailesinin ve bütün
sahabesinin üzerine olsun...
***
15