Articles




ise, o halde Allah emrini yerine getirinceye kadar gözetleyin. Allah, yoldan çıkmış


topluluğu (doğru) yola iletmez” (Tevbe, 9/24)


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Sizden hiçbiriniz, ben kendisine babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan


sevimli olmadıkça tam iman etmiş olmaz”40


Ömer bu hadisi duyunca, Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem:


“Kendim hariç, sen bana her şeyden daha sevimlisin”, dedi. Peygamber sallallahu


aleyhi ve sellem:


“Hayır! Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ben sana kendinden daha


sevimli olmadıkça, tam iman etmiş olmazsın” dedi. Bu defa Ömer:


“Vallahi, sen şimdi bana kendimden daha sevimlisin”, dedi. Bunun üzerine


Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:


“Şimdi oldu, ey Ömer!” dedi. Yani şimdi, doğru söyledin ve Peygamber’ini


sevmekle tam imanı gerçekleştirdin demek istiyordu.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Üç şey vardır ki, kimde bulunursa o kimse imanın tadını bulur: Allah ve


Rasûlü kendisine herkesten daha sevimli olması, kişinin sevdiğini sadece


Allah için sevmesi, Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra, ateşe atılmayı


sevmediği gibi küfre dönmekten hoşlanmaması”41


Onun sevdiğini kulun sevdiğine tercih etmek, onun getirdiğini, sevmek, ona


davet etmek, ailesini ve sahabîlerini sevmek, onu sevmek demektir. Onu çok


anmak ve ona kavuşma özlemi duymak yine onu sevmektir.


Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:


“Ebu Umame! Kalbi bana meyleden, müminlerdendir.”42


Bunun anlamı şudur: İçi Peygamber’le birlikte olmaktan zevk alan, sevgi ve


muhabbetle ona meyleden kimse müminlerdendir. Bu ancak, samimi olmakla


ve başkasına değil de ona uymakla olur.


Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i sevmek, yüce Allah’ın sevgisine


ulaşma demektir.


40 Buhârî.


41 Buhârî.


42 Ahmed. Sahihtir.


26


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


Şair şöyle demiştir:


Sen seviyor görünerek ilâha isyan ediyorsun Bu, düşünüldüğünde çok tuhaf


bir şeydir.


Sevginde samimi olsaydın, ona mutlaka itaat ederdin.


Seven kimse sevdiğine itaat eder.


Ona itaat etmek, söylediğini tasdik etmek, anıldığında, gece gündüz devamlı


ona saygı göstermek ve onu üstün tutmak, onu sevmek demektir.


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e İtaat Edilmesi ve


Emrinin Tutulması


Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e itaat edilmesi, yüce Allah’ın


kitabıyla farz kılınmıştır. Yüce Allah şöyle buyurdu:


“Ey inananlar! Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın”


(Muhammed, 47/33)


“Ey iman edenler! Allah’a ve Elçisine itaat edin, işittiğiniz halde ondan


dönmeyin” (Enfâl, 8/20)


İbn Kesîr bu âyeti tefsir ederken şöyle demiştir: “Yüce Allah, mümin kullarına,


kendisine ve Rasûlüne itaat edilmesini emrediyor; onları kendisine karşı


gelmekten, kendisini inkâr eden ve karşı çıkanlara benzemekten menediyor.


Ona itaatı terketmeyin, aksine emrini tutun, sizi davet ettiği gerçeği öğrendikten


sonra yasaklarını terkedin”


İbn Sa’dî de şöyle diyor: “Yüce Allah kendisinin müminlerle birlikte olduğunu


haber verdiğinde onlara, kendilerinde mevcut olan imanın gereğini yerine


getirmelerini emretti. Bu, yüce Allah’ın emirlerine ve Rasûlullah’ın sallallahu


aleyhi ve sellem emirlerine uymakla, onun emir, tavsiye ve öğütlerini yerine


getirmekle olur. Aslı astarı olmayan boş ve kuru sözle yetinilmez. Çünkü bu,


Allah ve Rasûlünün razı olmayacağı bir durumdur. İman ne temenni ile olur,


ne de gösterişle. Ama iman, kalbe yerleşen ve amellerin tasdik ettiği şeydir.”


27





Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Ümmetimin hepsi cennete girecektir. Ancak kabul etmeyenler girmeyecektir”.


Sahabîler:


“Ey Allah'ın Rasûlü! Kimler kabul etmeyecekler?” diye sordular. Rasûlullah


sallallahu aleyhi ve sellem:


Kim bana itaat ederse cennete girecektir. Kim de bana isyan ederse benim


davetimi kabul etmemiş olur”43


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Haberiniz olsun! Bana kitap ve onun yanında kitabın benzeri verildi. Yakında


koltuğuna oturmuş, karnı tok birisi şöyle diyecek: Bu Kur’ân’a sarılın. Onda


bulduğunuz helalı helâl kılın, onda bulduğunuz haramı, haram kılın”44


Ebû Dâvûd ve İbn Mâce’de sahih bir senetle şu hadis yer almaktadır:


“Herhangi birinizi koltuğuna yaslanmış olarak, benim emrettiğim veya


yasakladığım bir husus ona gelince: Bilemem, biz Allah’ın kitabında ne


bulursak ona tabi oluruz derken görmeyeyim”.


Müminin görevi, helâl ve haram kıldığı şeylerde Peygamber’e itaat etmektir.


Onun helâl kıldığı da helâldir. Onun haram kıldığı da haramdır ve haramdan


uzak durmak gerekir. Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle


buyurmuştur:


“Haberiniz olsun! Rasûlün haram kıldığı, Allah’ın haram kıldığı gibidir”45


Yüce Allah’ın, kendisine itaatla Peygamber’ine sallallahu aleyhi ve sellem


itaatı yan yana getirmesi, Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem itaatın


önemini gösterir. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:


“Kim Rasûle itaat ederse Allah’a itaat etmiştir” (Nisâ, 4/80).


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş demektir. Bana isyan eden Allah’a isyan


etmiş olur”46


Onun emrine karşı gelmekten ve ona isyan etmekten tamamen sakınmak


43 Buhârî.


44 Ahmed, Ebû Dâvûd, Sahih bir senetle.


45 Hâkim, Tirmizî, İbn Mâce. Sahih bir senetle.


46 Buhârî ve Muslim.


28


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


gerekir. Çünkü bu, yapılan amelleri boşa götürür ve cehennemi gerektirir.


Yüce Allah şöyle buyurdu:


“Kim Allah’a ve Elçisine baş kaldırırsa, ona içinde sürekli kalacakları


cehennem ateşi vardır!” (Cin, 72/23).


Sünnetine ve emrettiğine sarılmak, menettiğinden sakınıp uzak durmak,


onun usûlüne uymak, kıyafet ve beden temizliğine dikkat etmek, söz ve


davranışlarda doğru olmaya çalışmak, yeme, içme, giyme ve evlilikte helâl


olandan ayrılmamak ve bu konuda haramdan çekinmek, ona itaat etmek


demektir.


Müslümanın yapması gereken başka şeyler de vardır ki, bunlar da Peygamber


tarafından emredilmiş ve onun tarafından yasaklanmıştır. Yüce Allah şöyle


buyurmuştur:


“Elçi size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının” (Haşr, 59/7).


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu:


“Size bir şey emredersem, ondan gücünüzün yettiği kadarını yapın, size


menettiğim şeyden de vazgeçin”47


O’na sallallahu aleyhi ve sellem Uyulması


Peygamberine uymak, mümine gereken şeylerdendir. Ona uymak, inanç,


söz ve davranışta olur. Bunlar dinin tamamıdır. Ona uymak, Allah’ı sevmek


demektir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:


“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve


günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayan, Rahîm'dir.” (Âl-i imrân, 3/31).


Müslümanın, Peygamber’inin yoluna uyması, onun izini takip etmesi, söz ve


fiil olarak getirdikleriyle amel etmesi gerekir. Peygamber’in sallallahu aleyhi


ve sellem getirdiği her şeye uymak, Allah’ın sevgisini, rızasını ve mağfiretini


elde etmek içindir. Ona uymak, getirdiklerine rıza göstermekle olur.


47 Muslim.


29





İbn Receb, Câmi’u’l-Ulûm ve’l-Hikem’de şunları söyledi: “Rasûlullah’ın


sallallahu aleyhi ve sellem: “Benden sonra yaşayanlarınız, birçok ihtilaf


görecekler. Benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefa-i Râşidîn’in sünnetine,


dişlerinizle ısırırcasına sarılın”48 sözü, kendisinden sonra, dinin usûlü, füruu, amel,


söz ve inançlarda birçok ihtilaf ortaya çıkacağını haber vermektedir. Peygamber


sallallahu aleyhi ve sellem ümmetinin, biri dışında hepsi de cehennemde olan


yetmiş küsur fırkaya (gruba) ayrılacağını bildirdi. Biri hariç denilen fırka,


Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem Rabbinden getirdiklerine ve ondan


sonra sahabîlerin uygulamalarına uyan fırka-i naciye (Kurtuluşa eren fırka) dir.


Ömer b. Abdülaziz şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem


ve ondan sonraki idareciler sünnet bıraktılar (usul, âdet ve kanun koydular).


Onları almak, Allah’ın kitabına sarılmak ve Allah’ın dinini desteklemek


demektir. Hiçbir kimse onları değiştirmemeli ve onlara aykırı olan bir şeye


bakmamalıdır. Onlara uyan, doğruyu bulmuştur. onlardan yardım isteyen,


muzaffer olmuştur. Birisi onları bırakıp da, müminlerin yolundan başkasına


uyarsa, Allah onu döndüğü yola yöneltir, cehenneme sokar ve orası kötü bir


varış yeridir.”


Peygamber’in emrine karşı çıkmaktan sakınılmalıdır. Ona karşı çıkılmasında


-Allah korusun- dinden çıkma vardır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:


“Ona uyun ki doğru yolu bulasınız” (A’raf, 7/158).


Bu, Allah’ın kendisinden hidayet isteyene, Peygamber’ine sallallahu aleyhi


ve sellem uyması için verdiği emridir. Onun emrine karşı çıkana sadece doğru


yoldan çıkma ve pişmanlık vardır.


Allah’ın dininde bidat çıkarmamak, ona uymak demektir. Müslüman bidat


çıkarmak şöyle dursun, gücü yettiği kadar, dindeki her bidatı yok etmeye çalışır.


Müslümanın, Peygamber’e karşı söylenen her söze karşı çıkması, onun


koyduğu kurallara zıt olanı terketmesi, söz, amel ve inançta onun uygulamasına


aykırı olan her şeyden yüz çevirmesi gerekir.


Ondan sabit olan ve ona olan nispeti sahih olanı almak gerekir. Çünkü


48 Hâkim, el-Mustedrek.


30


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


o, Rabbini en iyi bilen, ondan en çok korkan ve çekinen kimseydi. Onun


getirdiğine sarılmak, tereddüt ve şüphe etmeden bunlara uymak gerekir, çünkü


o keyfine göre konuşmaz, ona sadece Rabbi öğretmektedir.


Müminin görevi, inanç, ibadet ve davranışta Peygamber’e sallallahu aleyhi


ve sellem uymaktır. Bu, Allah’ın izniyle, kıyamet günü kurtuluşun vasıtasıdır.


Buna aykırı davranan, -Allah korusun- onun yüzünden cehenneme atılacaktır.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in Örnek Alınması


Yüce Allah şöyle buyurdu:


“İşte onlar, Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Onların yoluna uy” (En’âm, 6/90).


Yüce Allah Peygamber’ine sallallahu aleyhi ve sellem daha önceki nebi ve


rasûlleri örnek almasını emretti.


Bize de Peygamber’e uymamızı ve onu örnek almamızı emretti. Yüce Allah


şöyle buyurdu:


“Allah’ın Elçisinde sizin için Allah’a ve âhiret gününe kavuşmaya inanan ve


Allah’ı çok anan kimseler için, uyulacak en güzel bir örnek vardır” (Ahzâb, 33/21).


Yani onun, fiil ve sözlerinde, sizin için iyi bir örnek vardır. Onu örnek alın.


Onu örnek alan, Allah’ın lütfuna ulaştıran yola yani sırat-ı müstakime (doğru


yola) girmiş olur. Yüce Allah’tan korkan, Rabbinin sevabını uman ve onun


azabından sakınan kimsenin örneği Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dir.


Bunların hepsi, söz, fiil ve durumlarında onu örnek almaya teşvik etmektedir.


Allah’a ve onun Rasûlüne imanın Peygamber’i sallallahu aleyhi ve sellem


örnek almaya sevkettiği selefe ait şu örneklere bakalım:


Bir nine, mirasını istemek üzere Ebû Bekr’e geldi. Ebû Bekr ona: Allah’ın


kitabında sana hiçbir şey yok. Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem, senin


lehinde bir hüküm verip vermediğini bilmiyorum. Halka soracağım, dedi,


Sonra sahabîlere sordu. Birisi, Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem nineye


altıda bir verdiğini söyleyince, ona altıda bir miras verilmesine hükmeti.


31





Ömer radıyallahu anh, başka bir kadının vurması sebebiyle, kadının ölü bir


cenin düşürmesi hakkında hüküm vermekte zorlanınca, meseleyi sahabîlere


sordu. Muhammed b. Mesleme ve el-Muğîre b. Şu’be, Peygamber’in sallallahu


aleyhi ve sellem vuran kadının bir köle veya cariye ödemesi hükmünü verdiğini


söylediler. Ömer de radıyallahu anh böyle hükmetti.


Osman, kocasının vefatından sonra, kadının evinde kalıp iddet beklemesi


hakkında hüküm veremedi: Furay’a bint Mâlik, Peygamber’in sallallahu


aleyhi ve sellem, kocası öldükten sonra, Kur’an’da belirlenen iddet suresi


tamamlanıncaya kadar, kocasının evinde kalmasını emrettiğini söyledi.


Osman da radıyallahu anh böyle hüküm verdi.


Ali radıyallahu anh, Osman’ın radıyallahu anh, hacla birlikte umre yapmayı


yasakladığını duyunca, hac ile umrenin birlikte yapılabileceğini ilân etti ve şöyle


dedi: Bir kimsenin söylediği söz yüzünden Rasûlullah’ın sünnetini bırakamam.


İbn Abbâs radıyallahu anh şöyle söyledi: Başınıza gökten taş yağmak üzere!


Ben: “Allah’ın Rasûlü şöyle dedi” diyorum, siz “Ebû Bekir ve Ömer şöyle


dedi” diyorsunuz.


Ebu Bekr’in ve Ömer’in sözü sebebiyle sünnete karşı çıkıldığı endişesini


taşıyan kimseler varken, onlardan düşük kimselerin sözünden dolayı sünnete


aykırı davranan veya sırf kendi görüşü yüzünden onlarla ters düşen kimsenin


hali nice olur? Onu örnek almaktan vazgeçen kimse helake götüren sapıklıkla


karşı karşıyadır, Selef bunu anladıkları için ona itaatten ve onu örnek kabul


etmekten ayrılmamışlardır.


Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e Saygı


Gösterilmesi


Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem saygı gösterilmesi, onun ümmeti


üzerindeki en önemli haklarından biridir. Yüce Allah şöyle buyurdu:


“Biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ta ki Allah’a ve


Rasûlüne iman edesiniz, Rasûlüne yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve


sabah akşam onu tesbih edesiniz” (Feth, 48/8).


32


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


Ona, ilâhlık makamına yükseltmeden saygı gösterilmesi gerekir. Çünkü bu


haramdır, caiz değildir, ilahlık sadece Allah’a mahsustur. İsmi, sözü, dini, ailesi,


sahabîleri gibi, uzaktan yakından onunla ilgili her şeye saygı gösterilmesi gerekir.


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hiçbir kimse ona denk olamayacak ve


yaklaşamayacak kadar derecesi yüksek bir insandır.


Onun önüne geçmemek de, ona saygı demektir. Yüce Allah bunu şu âyette


belirtmektedir:


“Ey iman edenler! Allah’ın ve Rasûlünün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun.


Şüphesiz Allah işitendir, bilendir. Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in


sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e


yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varamadan amelleriniz boşa


gidiverir” (Hucurât, 49/1-2)


Peygamber’le sallallahu aleyhi ve sellem konuşurken sesin yükseltilmesi de


yasaklanmıştır. Onunla konuşan kimse bağırarak konuşmaz, sesini kısar,


edepli, yumuşak ve saygılı bir şekilde konuşur.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onlardan birisi gibi değildir. Ümmetinin


üzerindeki hakkı, ona iman ve imanın ancak kendisiyle gerçekleştiği sevgi


konusunda başkasından farklı olduğuna göre onunla konuşmada farklıdır.


Bunları yapmamakta, farkına varmadan, kulun amelinin boşa gideceği


tehlikesi vardır: Ayrıca ona karşı edepli olmak, sevap kazanma ve amellerin


makbul olma sebebidir.


Âlimler şöyle demişlerdir: Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem kabri


yanında sesi yükseltmek, hayatında olduğu gibi, mekruhtur. Çünkü o,


sağlığında da öldükten sonra da muhteremdir.


Rivayet edildiğine göre, Ömer, Peygamber Mescidinde, iki kişinin yüksek sesle


konuştuğunu duydu. Yanlarına gidip: Nerede olduğunuzu biliyor musunuz?


Dedi. Arkasından: Siz nerelisiniz? Diye sordu. Onlar: Tâifliyiz, dediler, Ömer


radıyallahu anh: Medineli olsaydınız, size sopa atardım, dedi.


Onun yanında sesi yükseltme yasağı, öfkelenebileceği endişesindendi. O,


öfkelenirse yüce Allah da öfkelenir ve bilmeden onu öfkelendirenin ameli


boşa gider.


33





Allah, Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem yanında sesini kısan kimseyi


övdü ve böyle yapılmasını istedi: “Allah’ın Elçisinin huzurunda seslerini


kısanlar, öyle kimselerdir ki Allah, onların kalplerini, takva için imtihan etmiş


(onların takvaya ehil olduklarını bilmiş)tir. Onlar için mağfiret ve büyük bir


mükâfat vardır” (Hucurât, 49/3).


Bunlar, Allah’ın takva için deneyip sınadığı kimselerdir. Bunun sonucu,


kalplerinin Alah’ın emrine uymalarıyla ortaya çıktı. Böylece; kalpler,


takvanın sahipleri ve yeri oldu. Onların akibeti, günahlarının bağışlanması,


sadece her şeyin Rabbinden göklerin, yerin hazinelerinin anahtarı elinde


olandan, sebeplerin müsebbibinden büyük ecrin elde edileceği müjdesi oldu.


Bu, yaptıklarına uygun bir karşılıktı.


Kim Allah’ın emrine sarılırsa ve onun rızasına uyarsa, buna koşarsa, onu keyfi


arzularına tercih ederse ve kalbini temizlerse, onun kalbi ihlaslı ve samimi


olur. Kim böyle olmazsa, onun takvaya uygun olmadığı ortaya çıkar.


Peyamber’e sadece adıyla hitabedilmemesi de, ona saygı demektir.


“Muhammed!” denilmez. “Allah’ın peygamberi” ve “Allah’ın Rasûlü” denilir.


Onun hadislerine saygı göstermek, ona saygı göstermektir. Rivayet edildiğine


göre, Ca’fer b. Muhamed es-Sâdık, çok şakacı, çok gülümseyen birisiydi.


Yanında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem anıldığında yüzü sararırdı.


Rasûlullah’tan sallallahu aleyhi ve sellem ancak temizken (abdestliyken)


bahsederdi.


İbn Mes’ûd radıyallahu anh, Rasûlullah’tan sallallahu aleyhi ve sellem


bahsederken, telaşa kapılır ve alnından ter akardı.


Şu da ona gösterilen saygıyla ilgili rivayetlerdendir: Ebû Mahzûre’nin bir


kâkûlü vardı. Oturduğunda, salıverse yere ulaşırdı. Ona: Onu kestirmeyecek


misin? denildi. O da: Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem elinin


dokunduğunu kestirecek kişi değilim.


Bunlar, ona saygı gösterme konusunda zikredilenlerin pek azıdır. Aslında o,


bunlardan daha üstündür. Rabbimin salât ve selâmları, yıldızlar parladığı ve


bulutlar toplandığı sürece onun üzerine olsun.


34


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


Onun İçin Nasihat Etmenin Gerekli Olduğu:


Nasihat, kişinin, kardeşi için hayır istemesi, onu hayra çağırması hakikati


açıklayıp ona teşvik etmesidir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem


dinin nasihat olduğunu söylemiştir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem


bazı sahabîleriyle, her müslümana nasihat etmeleri şartıyla beyatleşti. Bu,


müslümanların birbirlerine karşı haklarındandır. Yüce Allah şöyle buyurdu:


“Müminler ancak kardeştirler” (Hucurât, 49/10)


“Size öğüt veriyorum” (A’râf, 7/62)


“Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm” (A’râf, 7/68)


Din kardeşliği, soy kardeşliğinden daha güçlüdür. Dinsiz soy kardeşliği bir


şey değildir. Bundan dolayı Nuh Aleyhisselam Rabbine:


“Oğlum, benim âilemdendir. Senin sözün elbette haktır” (Hûd, 11/45) dediğinde,


yüce Allah şöyle buyurdu:


“O, senin ailenden değildir. Onun yaptığı, yaramaz bir iştir” (Hûd, 11/46). Din


kardeşliği ise, gerçek kardeşliktir. Bunu yüce Allah’ın şu sözü doğrulamaktadır:


“Müminler ancak kardeştirler” (Hucurât, 49/10).


Ülkeleri ne kadar uzak, dilleri ne kadar farklı olursa olsun, müminler kardeştirler.


İbn Receb şöyle demiştir: “Hayatında Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve


sellem nasihat; ona itaat, onun muzaffer olması ve ona yardım konsusunda


çaba göstermek; istediğinde malını sarfetmek ve onun sevgisini elde etmeye


çalışmaktır. Onun vefatından sonra da, onun sünnetine özen göstermek,


ahlak ve âdâbını elde etmek, emrine saygı göstermek ve yapmaya çalışmak,


sünnetine aykırı hareket edenlere gazap etmek ve onlardan yüz çevirmek;


dindar olsa bile, sünneti dünya menfaati için uygulayana kızmak; akrabalık,


muhacirlik, yardım etme, müslüman olarak gece yahut gündüz bir saat bile


olsa onunla sohbet etme bakımından, ondan olanları sevmek; kıyafetinde ona


benzemek, ona ve getirdiğine iman; ona düşman olana düşman olmak; ona


dost olana dost olmak vb. şeyler.


35





Rasûle nasihat birçok şeyi içine alır:


1. Onun risaletine (getirdiği dine) ve yüce Allah’ın onu Arap, Arap olmayan,


insan ve cin bütün yaratılmışlara gönderdiğine tam iman, Yüce Allah


şöyle buyurdu:


“Seni insanlara elçi gönderdik” (Nisâ, 4/79),


“Biz seni ancak âlemlere rahmet için gönderdik” (Enbiyâ, 21/107).


2. Onun verdiği haberi ve kendisinin doğru, güvenilir, getirdiği vahyin


gerçek olduğunu tasdik etmek.


3. Ona uymada sadık olmak, Onun dininin zamanı geçmez, artmaz ve ondan


hiçbir şey eksilmez. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bütün


ibadetlerde imam ve önderdir. O, bu ümmetin imamıdır. Bir kimsenin


ondan başkasına uyması helal değildir. Ancak, tebliğ edenle, adına tebliğde


bulunulan arasında vasıta olacak ve bağımsız olarak dini bir emirde


bulunmayacak şekilde, Rasûlullah’tan tebliğde bulunan bundan müstesnadır.


4. Onun dininin savunulması ve kimsenin, dinde olmayanı ona ilave


etmemesi veya kimsenin ondan eksiltme ve çıkarmada bulunmaması


şekilde korunması. Söz, davranış ve inançla ilgili bidat sahipleriyle


savaşılması da Rasûle nasihatın kapsamındadır. Peygamber sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:


“Her bidat sapıklıktır”49


5. Sahabîlerine saygı ve sevgi gösterilmesi: Sahabiler en hayırlı nesildir.


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sevgisi ve ona nasihat, ashabına


veya onlardan birine buğzetme bir arada olamaz. Sahabeye söven dini


kötülemiş demektir. Çünkü onlar, o dinin Peygamber'inin sallallahu aleyhi


ve sellem vefatından sonra yüce Allah’ın dinini tebliğ edenlerdir. Bunda,


Allah’ı yerme ve ona sövme ve O’nun hikmetinde şüphe uyandırma da


vardır. Yüce Allah, Peygamber’i sallallahu aleyhi ve sellem ve onun


dininin taşınıp nakledilmesi için buna lâyık olan kimseleri seçti. Çünkü


Allah, dinini koruyacağına garanti verdi ve bunun için, onu insanlara


tebliğ edecek âlimler hazırladı. Ümmet dalalette bir araya gelemez.


Ashabını sevmek, Rasûlullah’a nasihat demektir. Çünkü onlar, bu dini


onun adına tebliğ eden kimselerdir.


49 Muslim.


36


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


Ehl-i Beyt’inin (Âilesinin) ve Sahabîlerinin Sevilmesi


Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem Ehl-i Beyt’ini ve ashabını sevmek onu


sevmek demektir. Bu, şart olan sevgidir. Kim, Peygamber’in sallallahu aleyhi


ve sellem Ehl-i Beyt’inden veya ashabından birini kızdırırsa, Peygamber’i


sallallahu aleyhi ve sellem kızdırmış olur. Çünkü onu sevmek, onları sevmeye


bağlıdır. Daha önce bu konuda açıklama yaptığım için, uzatmak istemiyorum


ancak, Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem Ehl-i Beyt’ini ve ashabını


sevmeye delâlet eden bazı rivayetleri sunmak istiyorum:


1. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:


“Ehl-i Beyt’im hakkında Allah adına sizi uyarıyorum”


2. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ehl-i Beyt’inden olan Abbâs


hakkında şöyle dedi:


“Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah ve Rasûlü için sizi


sevmedikçe, iman kişinin kalbine girmez. Kim amcamı incitirse, beni


incitmiş demektir. Kişinin amcası babası gibidir”50


3. Yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem birisine:


“Âişe hakkında beni rahatsız etme” demişti.51


4. Ömer b. Abdilaziz, Abdullah b. el-Hasen b. el-Huseyn’e: “Bir ihtiyacın


olduğunda bana birisini gönder veya yaz. Allah’ın, seni benim kapımda


görmesinden utanırım.” demişti.


Bu, Ömer b. Abdilaziz’in, Rasûlullah’ın âilesine duyduğu hürmet ve


saygıdan ileri geliyordu.


5. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabîleri hakkında şunu


söylemiştir:


“Benim sünnetime ve benden sonraki doğru yolda olan Hulefâ-i Raşidîn’in


sünnetine, dişlerinizle ısırır gibi sarılın”52


50 Tirmizî v.b.


51 Fethu’l-Bârî, Siyeru A’lami’n-Nübela.


52 Ebû Dâvûd.


37





6. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Sahabîlerime sövmeyin. Sizden biriniz Uhud Dağı kadar altını sadaka


olarak verse, sahabilerden birinin iki avuç sadakasına, hatta bunun


yarısına bile ulaşamaz”53


7. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ensâr hakkında şöyle demiştir:


“Kötülük edenlerinkini affedin, iyilik edenlerinkini kabul edin”54


8. Mâlik b. Enes şunu söyledi: “Rasûlullah’ın ashabını kızdıran kimse yüce


Allah’ın: “Onlar ile kâfirleri öfkelendirir” sözünün muhatabı olur.


9. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Benden sonra iki kişiyi yani Ebû Bekr’le Ömer’i örnek alın”55


Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem Salât Getirilmesi


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem anıldığında, kendisine salât getirmeleri


onun ümmeti üzerindeki haklarındandır. Yüce Allah şöyle buyurdu:


“Allah ve melekleri, peygambere salât etmektedir. Ey inananlar! Siz de ona


salât edin; içtenlikle selâm edin” (Ahzâb, 33/56).


İbn kesir bu âyeti tefsir ederken şöyle demiştir: “Yüce Allah kullarına


Peygamber’inin yücelerin yücesindeki mevkiini haber veriyor ve onu kendisine


yakın meleklerin yanında övdüğünü, meleklerin de onun için mağfiret


dilediklerini bildiriyor. Sonra da bu süflî âlemdeki insanlara, Peygamber’ine


salât ve selâm getirmelerini emrediyor ki ulvî ve süflî âlemin varlıkları ona


övgü ve senâda ittifak edip birleşsinler”.


Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e salât ve selâm getirilmesi, her


erkek ve kadın müminin üzerine farzdır. Bu yapıldığı takdirde yüce Allah


büyük ecir verecektir. Yine bu, verilen emre itaat anlamına gelir. İnsan sadece


salât veya selâmla yetinmemelidir. İkisini beraber getirir. Sadece “Allah ona


53 Bâharî, Muslim.


54 Ebû Ya’lâ, Musned.


55 Tirmizî vb.


38


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


salât etsin” ve “Ona selâm olsun” demez. en-Nevevî böyle dedikten sonra şunu


ilâve etti: Peygamber’e salât getirildiğinde, salâtla selâm bir araya getirilmelidir


yani “Salat ve selâm onun üzerine olsun” denilmelidir. Yüce Allah’ın şu sözü


bunu tasdik etmektedir:


“Siz de ona salât edin; içtenlikle selâm edin” (Ahzâb, 33/56)


Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem Salât Getirmenin


Hükmü


İbn Hacer -Rahimehullah- Fethul-Bârî’de şöyle demiştir: Peygamber’e salât


ve selâm getirmenin hükmüne gelince, âlimlerin bu konuda on görüşü vardır.


1. İbn Cerîr’in görüşü. Bu, müstehaptır. O, bu konuda ittifak olduğunu iddia etti.


2. Bu, sınırlama olmaksızın toptan farzdır. Fakat bunun en azı, bir defa


yapılmasıdır.


3. Ömürde, bir namazda veya başka bir durumda farzdır. Bu, kelime-i


tevhide benzemektedir.


4. Namazın sonundaki oturmada (Ka’de’de) farzdır.


5. Teşehhüdde farzdır.


6. Yer belirlenmeden namazda farzdır


7. Sayı belirlemeden onu çoğaltmak gerekir.


8. Her anıldığında salât ve selâm getirilmelidir.


9. Defalarca anılsa bile, her mecliste bir defa salât getirilir.


10. Her duada.


Bazı âlimler, ömürde bir defa -ki doğru olan budur- farz olduğunu söylediler.


Salat ve selâm getirilmesi gereken yerlerde de böyledir.


Aşağıdakiler salât getirmenin farz olduğunu bildiren delillerdendir!


Yüce Allah şöyle buyurdu:


“Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salât getirirler. Ey inananlar! Siz de


39





ona salât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin” (Ahzâb, 33/56).


Abdullah b. Amr b. el-Âs radıyallahu anh Rasûlullah’tan şunu duydu:


“Kim bana bir salât getirirse, Allah ona on salât getirir”56


İbn Mes’ud’un radıyallahu anh rivayet ettiğine göre Rasulullah sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Kıyamet günü, bana en yakın insan bana en çok salât getirendir.”57


Fedâle b. Ubeyd şunu rivayet etti: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazında


dua edip Rabbini temcid etmeyen (övmeyen) ve peygamber’e salât getirmeyen


birisini duydu ve: “Bu adam acele etti” dedi. Sonra onu yanına çağırıp şöyle dedi:


“Sizden birisi namaz kılınca, önce Rabbini övmekle başlasın, sonra


Peygamber’ine salât getirsin. Daha sonra dilediği gibi dua etsin”58


Ebu Hureyre’nin radıyallahu anh rivayet ettiğine göre Rasûlullah sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Yanında anıldığımda bana salât getirmeyen kimsenin burnu yere sürtülsün”59


İmam Ahmed’in Musned’inde, Ali b. el-Huseyn’in babasının Rasûlullah’tan


sallallahu aleyhi ve sellem rivayet ettiği şöyle bir hadis vardır: Cimri, yanında


anıldığımda bana salât getirmeyen kimsedir”.


Ebu Hureyre’nin radıyallahu anh rivayet ettiğine göre, Rasûlullah sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Bir grup bir mecliste oturup da Allah’ı anmadan ve bana da salât getirmeden


dağılırsa, kıyamet günü onların üzerine bir hasret ve üzüntü çöker. Allah


dilerse onlara azap eder, dilerse bağışlar”60


Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem Salât Gereken Yerler


1. En önemlisi budur. Müslümanlar bunun meşru olduğunda ittifak ettiler.


Bu, namazda son teşehhüdde getirilen salâttır. Son teşehhüd namazın on


dört rüknunden biridir. Bunu kasten terkedenin namazı batıl olur. Beyhakî,


56 Muslim.


57 Tirmizî v.b.


58 Ahmed, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Huzeyme, İbn Hıbbân. Hadis sahihtir.


59 Tirmizî, Hadis Sahihtir.


60 Tirmizî, Hadis sahihtir.


40


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


büyük tabiî Şa’bi’den güçlü bir senetle, Peygamber’in sallallahu aleyhi


ve sellem şu hadisini rivayet etti:


“Teşehhüdde peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem salat getirmeyen


namazını iade etsin”.


Bu konuda, daha önce geçen Fedâle’nin rivayeti de vardır. Hadis sahihtir.


Ona başvurulmalıdır.


2. Cenaze namazında, ikinci tekbirden sonra. Sünnette şöyledir: Birinci,


tekbirden sonra Fatiha’yı okur. İkinci tekbirden sonra, Peygamber’e salât


getirir. Üçüncü tekbirden sonra, ölüye dua okur, dördüncü tekbirden sonra,


biraz bekler, sonra bir defa sağa selâm verir.


3. Hutbelerde: Cuma, bayram hutbeleri ve yağmur duası gibi.


4. Müezzin’in sesini duyunca: İmam Ahmed’in Musned’inde, Abdullah b.


Amr b. el-Âs’ın rivayet ettiği şöyle bir hadis vardır: “Müezzini duyunca,


onun söylediğinin aynısını söyleyin, sonra bana salât getirsin. Çünkü kim


bana salât getirirse, Allah da ona salât getirir..”61


5. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem anılınca: Çünkü Rasûlullah


sallallahu aleyhi ve sellem: “Cimri, yanında anıldığımda bana salât


getirmeyen kimsedir”62 buyurmuştur. İbn Hacer Fethu’l-Bârî’de Ebu


Hureyre’nin rivayet ettiği şu hadisi nakletmiştir:


“Yanında anıldığımda bana salât getirmeyen kimse, öldüğünde cehenneme


girer ve onu Allah rahmetinden uzaklaştırır”63


6. Cum’a günü ve gecesi: Şeddâd b. Evs’in rivayet ettiğine göre Peygamber


sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Cuma günü, en faziletli günlerinizdendir. Âdem o gün yaratıldı. Ruhu


da o gün alındı. Nefâ (Sûr’a üfürülme) o gün olacak. O gün bana, bol


bol salât getirin. Çünkü salâtınız bana sunulur”. Sahabîler şöyle dediler:


Allah’ın Rasûlü! “Senin vücudun çürümüş haldeyken bizim salâtımız


sana nasıl sunulur?” Dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu


soruya şöyle cevap verdi: “Yüce Allah yere peygamberlerin cesetlerini


yemeyi yasaklamıştır”64


61 Sahihtir.


62 Tirmizî, Hasen sahih hadistir.


63 Tirmizî, Hâkim.


64 Nesâî, el-Albânî sahîh olduğunu söylemiştir.


41





7. Camiye girerken ve çıkarken: Fâtıme şöyle dedi: Rasûlullah sallallahu


aleyhi ve sellem camiye girerken Muhammed’e salât ve selâm getirir


ve: “Rabbim! Günahlarımı bağışla ve bana lütuf kapılarını aç” derdi. Ve


çıkarken de aynı duayı yapardı.65


8. Anıldığında ve her zaman, Peygamber’e salât getirilmesi: Peygamberimiz


sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:


“Allah’ın yeryüzünde seyahat eden melekleri vardır, onlar ümmetimden


bana selâm tebliğ ederler.”66


9. Duadan önce ve sonra: Dua eden kimse duasına Allah’a hamd ve senâ


(övgü) ile başlar, sonra Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e salât


getirir, dünya ve ahiret iyilikleri diler, duasını Peygamber’e sallallahu aleyhi


ve sellem salâtla bitirir. Çünkü şöyle bir rivayet vardır: “Bana yapılan iki


salât arasındaki dua, geri çevrilmez”. Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd’un


radıyallahu anh şöyle bir rivayeti vardır: “Sizden birisi Allah’tan bir şey


istediğinde, Allah’a hamd ve ona lâyık bir şekilde övgüyle başlar, sonra


Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem salât getirir”.


Şu hadis yukarda geçmişti: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem duasında


Allah’a övgüde bulunmayan ve Peygamber’e salât getirmeyen birisini


duydu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu kişi acele etti” dedikten


sonra onu çağırdı ve şöyle dedi:


“Sizden birisi namaz kılınca, Allah’a hamd ve senâya başlasın, sonra


Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem salât getirsin, daha sonra da


dilediği sayıda dua etsin”67


10. İsmi yazıldığında ve okunduğunda: Çünkü Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve


sellem’e namazların teşehhüdünde ve başka yerlerde salât getirmek meşrudur.


Bu Rasûlullah’ın adı, bir kitaba, mektuba, makale vb. şeye yazılırken de


gerçekleşir. Meşru olan, Allah’ın bize emrettiğini gerçekleştirmek için salât’ın


tam yazılmasıdır. Okuyucu, görünce onu hatırlamalıdır. Salâtın (s.), (s.a.s.)


(a.s.) gibi kısaltılarak yazılması uygun değildir. Bunda yüce Allah’ın “Ona


salât getirin ve samimi bir şekilde selâm edin” emrine aykırı davranma vardır.


65 Tirmizî, el-Albânî sahih olduğunu söyledi.


66 Ahmed, Nesâî, Hadis sahihtir.


67 Hâkim vb. Hadis sahihtir.


42


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


İbnu’s-Salâh “Mukadimetu ibni’s-Salâh” diye bilinen “Ulûmu’l-hadis”te


şöyle der: “Dokuzuncusu: Anıldığında, “Allah’ın Rasulü’ne salât ve selâm


olsun” diye yazmaya dikkat etmesi ve tekrar tekrar yazmaktan usanmaması.


Çünkü bu, hadis öğrencilerinin peşinen elde ettikleri kazançların en


büyüklerindendir. Bunu ihmal eden, büyük bir kısmetten mahrum olur .


Bununla ilgili bazı salih rüyalar da vardır.


İbnu’s-Salah şöyle der: Yazarken şu husustan sakınmalıdır.


“Ve sellem= selâm etsin”i yazmamak sûretiyle, onu eksik olarak


yazması, Hamza el-Kınanî şunu anlattı: Hadisi yazıyordum. Peygamberin


adı geçtiğinde kısaltmak için “ve sellem”i yazmıyordum. Rüyamda


Peygamber’i sallallahu aleyhi ve sellem gördüm. Bana: “Niçin bana salâtı


tamamlamıyorsun?” dedi. Ondan sonra “Ve sellem”siz hadis yazmadım.


İbnu’s-Salâh şunu ilave etti: “Aleyhi’s-Selâm” yazılması mekruhtur.


Allâme es-Sehâvî, Fethu’l-muğhis Şerhu Elfiyyeti’l-hadîs li’l-Irâkî adlı


kitabında şöyle der: Ey yazıcı! “Allah’ın Rasûlü’ne salât ve selâm olsun”u


yazarken kısaltma yoluna gitmekten sakın.


Es-Suyûtî de Tedribur-râvî fî şerhi Takrîbi’n-Nevâvî adlı kitabında


şöyle der: “Salât ve selâmı yazarken kısaltma yapmak mekruhtur. Tam


yazılmalıdır”.


Her erkek ve kadın müminin görevi, her zaman Peygamber’e salât ve


selâm getirmeye devam etmek, en iyiyi, ecir ve sevabı arttıranı istemek,


Peygamber’in ümmeti üzerindeki en önemli haklarından olan bunun gibi


şeylerde, şeytanı ve onun aldatma ve küçümsemesini bırakmaktır.


Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem salât getirilecek yerler yukarda


yazılanlardan daha çoktur. Bunları âlimler kitaplarında belirttiler.


Bazılarını özetleyeceğim:


11. Kunutun sonunda,


12. Safâ ile Merve’de, meclislerde bir araya gelindiğinde.


13. Telbiye bitirildiğinde.


14. Tavafta Hacer-i Esved’e dokunulduğunda.


15. Ders, konferans ve seminerlerde.


43





16. Kur’ân hatmedildikten sonra.


17. Meclisten kalkıldığında


18. Camilerin yanından geçildiğinde ve onlar görüldüğünde.


19. Üzüntü, keder ve sıkıntılarda


20. Yüce Allah’tan mağfiret ve rahmet dilendiğinde,


21. Günün başında ve sonunda


22. Günah işleyen, Allah’ın onu bağışlaması için günahtan hemen sonra.


23. Erkek kadınla nişanlandığında


24. Eve girilince


25. Allah’ı her zikrettiğinde


26. Bir şeyi unutup hatırlamak istediğinde


27. Yatarken


28. Namazlardan sonra


29. Kulak çınladığında


Bunlar, âlimlerin belirttiği yerlerin bir kısmıdır. Ancak sen, Peygamber’i her


zaman an. Muslim’in Sahih’inde, Hz. Peygamber’in şu hadisi vardır: “Kim,


Peygamber’e bir defa salât getirirse, Allah da ona on defa salât getirir”.


Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e Salât


Getirmenin Yararları


1. Yüce Allah’ın emri yerine getirilmiş olur. Çünkü yüce Allah şöyle


buyurmuştur:


“Allah ve melekleri Peygamber’e salât etmektedir. Ey inananlar! Siz de


ona salât edin, içtenlikle selâm edin” (Ahzâb , 33/56)


2. Kıyamet gününde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e yakın olma.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Kıyamet günü, insanların bana en yakın olanı, bana en çok salât getirenidir”68


68 Tirmizî, Hadis, hasen sahihtir.


44


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


3. Bir defa salât getirene Allah’tan on salât gelmesi: Peygamber sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle demiştir:


“Kim bana bir defa salât getirirse, Allah ona on defa salât getirir”69


4. Salât getirenin on derece yükseltilmesi.


5. Salât getiren için on sevap yazılması.


6. Salât getirenden on günahın silinmesi. Bunun delili, Ebu Berde’nin rivayet


ettiği şu hadistir:


“Ümmetimden kim kalpten, içtenlikle bana salât getirirse, Allah ona on


salât getirir, onun derecesini on kat artırır. Onun için on sevap yazar ve


on günahını siler”70


Benzeri Teysiru’l-aliyyi’l-kadîr'de71 de zikredildi.


7. Allah’ın, insanın sıkıntı ve üzüntüsünü gidermesi:


Bir sahabi Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e: Devamlı sana


salât getirmeme ne dersin? dedi de, o şöyle cevap verdi: “O zaman Allah


senin dünya ve ahiret sıkıntılarını giderir”72


8. Duadan önce ve sonra salât getirdiğinde, o duanın kabul edileceğinin


umulması. Bunun delilini daha önce gördük: “Allah’a hak ettiği şekilde


hamd ve senada bulunduktan ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve


sellem’e salât getirdikten sonra; “İstediği şekilde dua etsin” Bir başka


rivayet de şöyledir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, namaz kılan,


Allah’a hamdeden, senâda bulunan ve Peygamber'e sallallahu aleyhi ve


sellem selât getiren birisini duyunca: “Dua et ki icabet edilsin. İste ki,


sana verilsin” buyurdu.


9. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e salât getirme, onun şefaat


etmesine sebeptir. Abdullah b. Amr b. el-Âs’ın rivayet ettiğine göre


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Müezzini duyunca, onun söylediğinin aynısını söyleyin, sonra bana


salât getirin. Çünkü kim bana salât getirirse, Allah da ona on salât getirir.


69 Muslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî.


70 Nesâî. İbn Hıbbân sahih olduğunu söyledi.


71 III/514.


72 Ahmed, Hadis sahihtir.


45





Allah’tan bana vesile vermesini isteyin. O, cennette, Allah’ın kullarından


sadece birine uygun olan bir derecedir. Benim o kişi olacağımı umuyorum.


Kim, Allah’tan benim için vesileyi isterse, şefaatı hak eder”73


10. Peygamberimize salât günahların affına sebeptir. Birisi Peygamberimiz


sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle sordu:


“Bütün salâtım/duamı sana ayırayım mı?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve


sellem da şöyle cevap verdi:


“O zaman, Allah da senin bütün günahını affeder”74


11. Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem salât, ihtiyaçların yerine getirilme


sebebidir. Abdullah b. Amr b. el-Âs’ın rivayet ettiğine göre, bir adam: Ey


Allah’ın Rasûlü! Müezzinler bizi geçiyorlar, dedi. Rasûlullah sallallahu


aleyhi ve sellem da şöyle cevap verdi:


“Sen de onların dediği gibi, de, ezanı bitirince (bana salât et, sonra) iste


ki sana verilsin”75


12. Meclisin iyi olması ve kıyamet gününde, o mecliste oturanların üzerinde


bir hasret ve üzüntü olmamasına sebeptir. Peygamberimiz sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Bir grup bir mecliste oturup da Allah’ı anmadan, bana da salât getirmeden


dağılırsa, üstlerine Allah’tan bir hasret çöker. Dilerse onlara azap eder,


dilerse onları bağışlar”76


13. Anıldığı zaman Peygamber’e salât getirince kuldan cimrilik adını siler.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Cimri, yanında anıldığımda bana salât getirmeyen kimsedir”77


14. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem anıldığında, salât getirmeyenin


burnunun yere sürtülmesi için yapılan bedduadan kurtulması, Peygamber


sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Yanında anıldığımda bana salât getirmeyenin burnu yere sürtülsün”78


73 Ebû Dâvûd vb. Hadis sahihtir.


74 Sahîh.


75 Ebû Dâvûd, el-Albânî: Hasen sahihtir, dedi.


76 Tirmizî, Hadis sahihtir.


77 Tirmizî. Hadis, hasen sahihtir.


78 Tirmizî, Hadis, sahihtir.


46


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


15. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e salât, onu getirene cennetin


yolunu gösterir ve onu terkedene, cennetin yolunu şaşırtır. Peygamber


sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Kim bana salât getirmeyi unutursa, ona cennetin yolu unutturulur”79


16. Kul, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e salât getirdiğinde


şakilikten (bedbahtlıktan yani ahirette kötü durumda olmaktan) kurtulur.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Şakî, yanında anıldığımda bana salât getirmeyen kuldur”80


17. Peygamber’e salât getirilmesi, kulu kabalıktan kurtarır, Peygamber


sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Birisinin yanında anılıp da onun bana salât getirmemesi kabalıktır”81


18. Salât getirme, salât getirenin adının Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem


sunulma sebebidir. Bu konuda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle


buyurmuştur:


“Salâtınız bana arzedilir”82


19. Salât, meleklerin kula salât etmelerine83 sebeptir. Peygamber sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Bir Müslüman yoktur ki bana salât getirsin de melekler ona o süre içinde


salât getirmesin. Öyleyse her kişi bunu söylesin ve çoğaltsın”84


20. Salât, yoksulluğu sebebiyle sadaka veremeyen kimse için sadaka yerine geçer.


21. Salât, ölümünden önce kula, cennetin müjdelenmesine sebeptir.


22. Salât, salât getiren için tezkiye ve temizlik demektir.


23. Salât, kıyamet günündeki korkulardan kurtuluş sebebidir.


24. Salât, Peygamberimizin kendisine salât ve selâm edenin cevap vermesine


sebeptir.


25. Salât, kula unuttuğunu hatırlatır.


26. Salât, yoksulluğun gitmesine sebeptir.


79 İbn Mâce. Hasen sahih bir hadistir.


80 Tabâranî.


81 Abdurrezzak, Musannef.


82 Ebû Dâvûd.


83 Meleklerin salâtı, dua ve istiğfardır. (çevirenin notu)


84 İbn Mâce.


47





27. Salât, içinde Allah ve Rasûlünün zikredilmediği meclisin kötü havasını


giderir.


28. Sıratta kulun nurunun artmasına sebeptir.


29. Salât, salât getirene bereket sebebidir.


30. Salât, yüce Allah’ın rahmetine erişme sebebidir.


31. Salât, salât getirenin Peygamber’i sallallahu aleyhi ve sellem sevme sebebidir.


32. Salât, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in salât getireni sevme


sebebidir.


33. Salât, kulun hidayetine ve kalbinin yaşamasına sebeptir.


Peygamberimize salât getirmenin faydaları pek çoktur. Ben bunların bir


kısmı hakkında sözü uzattım, bir kısmında da kısa konuştum.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e Nasıl Salat Getirilir?


Peygamber’e salât getirme şekilleriyle ilgili pek çok hadis vardır. Ben bunları


kaynaklarıyla birlikte zikredeceğim:


1. Buhârî, Sahih’inde Ka’b b. Ucre’den şunu rivayet etti: Rasûlullah


sallallahu aleyhi ve sellem bizim yanımıza geldi. Biz de O Allah’ın Rasûlü!


Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik. Peki sana nasıl salât getireceğiz?


dedik. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:


“Şöyle deyin: Allah’ım! Muhammed’e ve ailesine, İbrahim’e ve ailesine


salât ettiğin gibi salât et. Sen Hamîd ve Mecîd'sin. Allah’ım! İbrahim’i ve


ailesini mübarek kıldığın gibi, Muhammed’i ve ailesini mübarek kıl. Sen


Hamîd ve Mecîd'sin.”


2. Yine Buhârî’de şöye bir rivayet vardır: Ebû Saîd el-Hudrî: “Allah’ın Rasûlü!


Bu sana selam! (Onu öğrendik). Sana nasıl salât getireceğiz?” dedik.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi: “Allah’ım! Kulun


ve elçin olan Muhammed’e, İbrahîm’e salât ettiğin gibi salât et. İbrahîm ve


âilesini mübarek kıldığın gibi, Muhammed ve ailesini mübarek kıl, deyin.”


48


PEYGAMBERİMİZİN Sallallahu aleyhi vesellem ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ HAKKI


3. Yine Buhârî’de Ebû Humeyd es-Sa’idî’nin şu rivayeti vardır: Sahabîleri:


“Allah’ın Rasûlü! Sana nasıl salât getireceğiz?” diye sordular. Rasûlullah


sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi.


“Şöyle deyin: “Allah’ım! Muhammed’e, eşlerine ve çocuklarına,


İbrahim’in ailesine salât ettiğin gibi salât et. İbrahim’in ailesini mübarek


kıldığın gibi, Muhammed’i, eşlerini ve çocuklarını mübarek kıl. Sen


Hamîd ve Mecîd'sin.”


4. Ebû Dâvûd’da el-Albânî’nin de sahîh dediği bir rivayet vardır: Ebû


Mes’ûd el-Ensâri şunu anlattı: Sa’d b. Ubâde’nin meclisinde, Rasûlullah


sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Beşir b. Sa’d ona şunu sordu:


“Ey Allah’ın Rasûlü! Allah bize sana salât getirmemizi emretti. Ama


sana nasıl salât getireceğiz?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sustu.


“Keşke ona böyle bir şey sormasaydık” dedik. Sonra Rasûlullah sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Allah’ım! İbrahim’e salât ettiğin gibi, Muhammed’e ve ailesine salât et.


İbrahim’i mübarek kıldığın gibi, Muhammed’i ve ailesini mübarek kıl.


Sen Hamîd ve Mecîd'sin, deyin”.


5. El-Hakem şunu rivayet etti:


“Allah’ım! İbrahim’e salât ettiğin gibi, Muhammed’e ve Muhammed ailesine


salât et. Sen Hamîd ve Mecîd'sin. Allah’ım! İbrahim’i mübarek kıldığın gibi,


Muhammed’i ve ailesini iki âlemde mübarek kıl. Sen Hamîd ve Mecîd'sin.”85


6. Ukbe b. Amr’ın rivayetine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem


şöyle buyurdu:


“Şöyle deyin: Ümmî Peygamber Muhammed’e ve onun ailesine salât et”86


7. İbn Mâce’de Ebu Humeyd es-Sâidî’nin rivayet ettiği şu sahîh hadis


vardır: Sahabîler:


“Ey Allah’ın Rasûlü! Bize sana salât getirmemiz emredildi. Ama biz sana


nasıl salât getireceğiz?” Diye sordular. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem


“Şöyle deyin: Allah’ım! Muhammed’e, eşlerine ve çocuklarına, İbrahim’e


salât ettiğin gibi salât et. İbrahim’in ailesini mübarek kıldığın gibi,


Muhammed’i, eşlerini ve çocuklarını, iki cihanda mübarek kıl. Sen Hamîd


ve Mecîd'sin.”, buyurdu.


85 Ebû Dâvûd. Sahih hadistir.


86 Ebû Dâvûd. Sahîh hadistir.



Son G?nderiler

MÜSLÜMAN BİR VAZİDEN ...

MÜSLÜMAN BİR VAZİDEN HIRİSTİYAN BİR KİŞİYE MESAJ

ALTI GÜN ŞEVAL orucun ...

ALTI GÜN ŞEVAL orucunun fazileti

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A ...

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A DAVETTE OLUMSUZ ETKİLERİ...

KURAN-I KERİM'DEN FAY ...

KURAN-I KERİM'DEN FAYDALANMANIN ŞARTLARI