PEYGAMBER -SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM-'İ NİÇİN
BAŞKASINDAN DAHA ÇOK SEVMEMİZ GEREKİR?
Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i niçin başka birisinden
daha çok sevmemiz, ona itaat etmemiz, ona uymamız ve ona saygılı olmamız gerekir?
Cevap:
Hamd, yalnızca Allah'adır.
1. Allah Teâlâ, Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmeyi bize
farz kılmıştır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"(Ey müslümanlar!) Allah’a itaat edin, Rasule itaat edin ve (Allah'a karşı gelmekten)
sakının! Eğer (O'na itaattten) yüz çevirirseniz, bilin ki Rasûlümüzün görevi, ancak apaçık
duyurmaktır (tebliğdir)."1
2. Allah Teâlâ, Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaati,
kendisine itaat olarak kabul etmiştir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Kim, Rasûl’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de (Allah'a ve Rasûlüne itaat
etmekten) yüz çevirirse,(bilmelisin ki ey Peygamber!) Biz, seni onların üzerine bir
gözetleyici olarak göndermedik."2
1 Mâide Sûresi: 92.
2 Nisâ Sûresi: 80.
4
3. Allah Teâlâ, Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaatten yüz
çevirmeyi şiddetle yasaklamış ve ona itaatten yüz çevirdiği takdirde müslümanın başına şirk
fitnesinin gelebileceğini haber vermiştir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"(Ey mü'minler!) Rasûlullah'ı, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi, (ey Muhammed!
diye) çağırmayın. (Onu, ey Allah'ın peygamberi! Ey Allah'ın elçisi! diyerek şereflendirin).
İçinizden, birini siper edinerek sıvışıp gidenleri Allah mutlaka bilmektedir.Bu sebeple
O'nun (Rasûlullah’ın) emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belânın gelmesinden veya
âhirette acıklı bir azâba uğratılmalarından sakınsınlar."1
4. Allah Teâlâ, Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e verdiği peygamberlik
makamına, mü'minlerin, ihtiram etmemelerini ve ona saygılı davranmalarını gerektirdiğini
haber vermiştir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"(Ey Peygamber!) Muhakkak ki biz seni, (ümmetine gönderdiğimiz şeyi açıklaman
için) bir şâhit, (sana itaat edeni cennetle müjdeleyen) bir müjdeleyici ve (sana karşı
geleni dünya ve âhiretteki azap ile uyaran) uyarıcı olarak gönderdik ki Allah’a ve
Rasûlüne îmân edesiniz, O'nun (Allah'ın) dînine yardım edesiniz, ona (Muhammed
-sallallahu aleyhi ve sellem-'e) saygı gösteresiniz ve Allah’ı da sabah-akşam tesbih
edesiniz."2
1 Nûr Sûresi: 63.
2 Fetih Sûresi: 8-9.
5
5. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i gereği gibi sevmedikçe, müslümanın îmânı
tamam olmaz.
Hatta müslümanın, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-i, babasından,
evlâdından, nefsinden ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, îmânı tam olmaz.
Nitekim Enes b. Mâlik'ten rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Ben, birinize babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça
(tam anlamıyla) îmân etmiş sayılmaz."1
Abdullah b. Hişâm'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle
demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Ömer b. Hattab'ın elinden tuttuğu bir
sırada biz de onunla birlikteydik. Ömer ona dedi ki:
-Ey Allahın elçisi! Yemîn ederim ki sen bana, - nefsim dışında- her şeyden daha
sevimlisin!
Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-Hayır! Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, ben, sana nefsinden daha
sevimli olmadıkça tam îmân etmiş olmazsın.
1 Buhârî, hadis no: 15, Müslim, hadis no: 44.
6
Bunun üzerine Ömer ona:
-Allah'a yemîn ederim ki şimdi sen bana her şeyden daha sevimlisin, deyince,
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:
-İşte şimdi oldu, ey Ömer! buyurdu."1
Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i herkesten daha çok sevmenin ve ona
saygı göstermenin farz oluşunun sebebine gelince, zirâ dünya ve âhiretteki hayır ve
iyiliğin en büyüğü; Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e îmân edip ona ittibâ
etmedikçe bu bize nasip olmaz. (Her türlü iyilik, bize, ancak onun elinden nasip olur.)
Bunun sebebi ise; hiç kimse, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e îmân etmeden, onu
sevmeden, ona dostluk beslemeden ve ona ittibâ etmeden, Allah Teâlâ'nın azabından
kurtulması ve O'nun rahmetine kavuşması mümkün değildir. Allah Teâlâ, bu kimseyi, onun
vesilesiyle dünya ve âhiret azabından kurtarır. İnsanı, dünya ve âhiret iyiliğine ulaştıran
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'dir. Bu sebeple nimetlerin en büyüğü ve en
faydalısı, îmân nimetidir.Bu nimet ise, ancak onun vesilesiyle olur. Muhammed -sallallahu
aleyhi ve sellem- herkese, kendi nefsinden ve malından daha faydalıdır.Çünkü Allah
Teâlâ, onun vesilesiyle insanları küfür ve şirk karanlıklarından îmân nûruna çıkarır.Bunun
için ondan başka bir yol yoktur. Kişinin kendi nefsine ve malına gelince, kendisini Allah
Teâlâ'nın azabından hiçbir şey kurtaramaz."2
Bazı âlimler de bu konuda şöyle demişlerdir:
"Kul, Allah Teâlâ'nın kendisini küfrün karanlıklarından îmân nûruna Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- vesilesiyle çıkararak, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellemtarafından
kendisi için hâsıl olan faydayı iyice düşündüğü zaman, kendisinin sürekli olan
cennet nimetlerinde ebedî olarak kalacak oluşunun sebebini anlamış olur. Yine, kendisinin
yararlanacağı bu faydanın bütün dünyevî faydalardan daha büyük olduğunu anlamış olur.
Bu sebeple Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmesinden dolayı o,başkasından
daha fazla pay olmaya hak kazanmış olur. Fakat insanlar, bunu düşünmeleri ve bundan
habersiz olmaları sebebiyle bu muhabbet konusunda farklıdırlar. Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'e gerçek anlamda îmân eden hiç kimsenin vicdanında Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem-'in muhabbeti eksik olmaz. (Çünkü bu O'na îmânın gereğidir).
Ancak insanlar ona muhabbet konusunda birbirlerinden farklı konumdadırlar. Kimisi, bu
mertebeden daha çok, kimisi de -çoğu zaman şehevî duyguları kendisine sevimli gelen ve
1 Buhârî, hadis no: 6257.
2 Mecmû'u'l-Fetâvâ, cilt: 27, sayfa: 246.
7
gaflete dalan kimse gibi- daha az nasip alır.Fakat pek çok kimse, Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in adı anıldığı zaman onu görmeye özlem duyar, onu kendi âilesine,
çocuklarına, malına ve babasına tercih eder, onlardan üstün tutar.Ancak bu durum,
gafletlerin birbiri ardınca gelmesi sebebiyle hızla kaybolur gider.Bu durumu Allah'a havâle
ederiz."1
Nitekim Allah Teâlâ'nın şu sözü bu anlama işâret etmiştir:
"Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha yakındır.Onun eşleri de onların
(mü'minlerin) anneleri (gibi)dir. (Bu sebeple Peygamberden sonra onlarla evlenmek
haramdır). Akraba olanlar, miras bakımından Allah’ın kitabında, birbirlerine diğer
müminlerden ve muhâcirlerden daha yakındırlar. Ancak (ey müslümanlar! Vârislerin
dışındaki) dostlarınıza bir iyilik yaparsanız, bu kitapta (Levh-i Mahfuz'da) yazılmış ve
takdir edilmiştir."2
Müfessir İbn-i Kesir -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Allah Teâlâ, elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ümmetine olan
şefkâtini ve onlara olan nasihatını bildiğinden dolayı, onu, mü'minlere nefislerinden daha
yakın ve onun hükmünü onların tercihlerine üstün kılmıştır."3
Değerli âlim Abdurrahman b. Nâsır es-Sa'dî de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda
şöyle demiştir:
"Allah Teâlâ, o hâle göre hareket etsinler diye, elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi
ve sellem-'i tanıyacakları hâlini ve mertebesini mü'minlere haber vermektedir.
Nitekim şöyle buyurmuştur:
1 Fethu'l-Bârî, cilt: 1, sayfa: 59.
2 Ahzâb Sûresi: 6.
3 İbn-i Kesir Tefsiri, cilt: 6, sayfa: 380.
8
"Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha yakındır."1
İnsana daha yakındır ve nefsinin sahip olduğu şeye daha hak sahibidir.Dolayısıyla
Rasûl, ona, kendi nefsinden daha hak sahibidir.Çünkü Muhammed -sallallahu aleyhi ve
sellem- onlara nasihat, şefkât ve acımak için bütün gücünü harcamıştır. Ondan daha
rahmetli ve daha acıyan hiçbir yaratılmış yoktur. Bu sebeple Rasûlullah -sallallahu aleyhi
ve sellem- yaratılmışlar içerisinde herkesten daha büyük bir minnete sahiptir.Çünkü
yaratılmışlara bir zerre ağırlığınca iyilik ulaşmış ve bir zerre ağırlığınca onlardan şerri
uzaklaştırmışsa, bu ancak onun ellerinden ve onun sebebiyle olmuştur. Bunun içindir ki bir
kimsenin nefsinin veya insanlardan birisinin isteği ile Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve
sellem-'in isteği çakışırsa, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in isteğini öne alması ve
kim olursa olsun, hiç kimsenin sözünü, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sözüne
karşı koymaması ve ona itiraz etmemesi gerekir. Mü'minlerin canlarını, mallarını ve
çocuklarını, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e fedâ etmeleri, onun sevgisini, bütün
yaratılmışların sevgisine tercih etmeleri ve onu üstün tutmaları, o bir konuda bir şey
söylemeden, hiçbir şey söylememeleri ve onun huzurunda öne geçmemeleri gerekir."
Kısacası ilim ehlinin zikrettiği şey; Allah'ın gazabı ile cehennem ateşi, kulu korkutan
en büyük unsurdur. Bundan kurtuluş, ancak Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in
eliyledir. Allah'ın rızâsı ile cenneti, kulun en büyük gâyesidir. Allah'ın rızâsı ile cennetini
kazanmak ise ancak Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in eliyledir.
Allah Teâlâ'nın gazabı ile cehennem ateşine işâret eden şey, Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in şu hadisidir:
Câbir b. Abdullah'tan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Benim misâlim ile sizin misâliniz, büyük bir ateş yakan kimsenin misâli gibidir. (Ateş
etrafı aydınlatınca,) çekirgeler ve kelebekler, ateşe düşmeye başlayınca o kimse, bu
hayvanların ateşe düşmelerine engel olmaya çalışıyor, ben sizin kuşağınızdan tutmuş
ateşe düşmenize engel olmaya çalışıyorum. Siz ise, elimden kurtulup kendinizi ateşin içine
atıyorsunuz."2
1 Ahzâb Sûresi: 6.
2 Müslim, hadis no: 2285.
9
Buhârî'nin Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiği hadis ise buna
yakındır.
Müslim'in diğer rivâyetinde ise, şöyle buyurmuştur:
"Benim misalim, büyük bir ateş yakan kimsenin misali gibidir. Ateş etrafı aydınlatınca,
kelebek ve ateşe düşen şu hayvanlar, ateşe düşmeye başlayınca o kimse, hayvanların
ateşe düşmelerine engel olmaya çalışırken, hayvanlar ona üstün gelip şiddetle ateşe
düşerler. İşte bu, benimle sizin misaliniz gibidir. Ben sizin kuşağınızdan tutmuş ateşe
düşmenize engel olmaya çalışıyor ve ateşten uzaklaşın, ateşten uzaklaşın, diyorum, siz
ise, bana üstün gelerek kendinizi ateşin içine atıyorsunuz."1
İmam Buhârî, Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- buna yakın bir hadis rivâyet
etmiştir.2
"Hadisten kastedilen şey; Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, bilmeyenleri ve
emrine aykırı hareket ederek günah işleyenler ve şehevî duygularına itaat edenleri, âhiret
ateşine düşmelerini, kelebeklerin dünya ateşine düşmelerine benzetmiştir. Kendisi onlara
engel olmaya çalışmasına ve engel olunması gereken yerlerde onları tutmasına rağmen,
onların bu ateşe düşmeye gayret ettiklerini belirtmiştir. Kendi hevâsına uyması, iyi ile
kötüyü birbirinden ayırt edememesi ve bilgisizliği sebebiyle her iki tâife de kendisini helâk
eden şeylere yönelmekte gayretlidirler."3
Allah Teâlâ'nın rızâsı ile cennetine işâret eden şey ise, Peygamber -sallallahu aleyhi
ve sellem-'in şu hadisidir:
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -
sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
1 Müslim, hadis no: 4235.
2 Hadis no: 3427
3 İmam Nevevî; Müslim'in Şerhi.
"Emir ve yasaklarımı kabul etmeyip onlardan yüz çevirenlerden başka, ümmetimin
hepsi cennete girecektir.
Sahâbe:
-Ey Allah’ın elçisi! Emir ve yasaklarını kabul etmeyen kim olabilir? dediler.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-Bana itaat eden cennete girer, emir ve yasaklarımı kabul etmeyip bana isyan eden
de benden yüz çevirmiş demektir."1
Muvaffakiyet, Allah Teâlâ'dandır.
1 Buhârî, hadis no: 7280.