SAHÂBE VE EBÛBEKİR'İN İMÂMETİ/HALİFELİĞİ
HAKKINDAKİ EHL-İ SÜNNET'İN İNANCI VE İZLEDİĞİ YOL
Hamd, yalnızca Allah'adır. Salât ve selâm da Peygamberimiz
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'edir.
Birincisi:
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashâbı hakkında kalpleri,
her türlü kin duyma, nefret etme, iğrenme, haset etme ve çirkin görme
gibi kötü hasletlerden, dilleri de onlara lâyık olmayan kötü sözlerden
arındırmak, Ehl-i Sünnet vel-Cemaat'in esaslarından birisidir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Onların (Ensâr ve Muhâcirlerin) arkasından gelen (mü'min)ler, Ey
Rabbimiz! Bizi ve îmânda bizi geçen kardeşlerimizi bağışla.Kalplerimizde
îmân edenlere karşı hiçbir kin (ve haset) bırakma.Ey Rabbimiz! Şüphesiz
ki sen (kullarına) çok şefkatli ve (onlara) çok merhametlisin, derler." 1
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaat etmektir.
Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Ashâbıma küfretmeyin. Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki
sizden biriniz Uhud dağı kadar altını (Allah yolunda) infak etse
(harcasa), yine de onlardan birisinin infak ettiği bir müd, hatta müddün
yarısının sevabına bile erişemez." 2
Yine, Kur'an, sünnet ve İcmâ'ın, sahâbenin fazîletleri ve dereceleri
hakkında haber verdiği şeyleri kabul etmek, Ehl-i Sünnet vel-Cemaat'in
esaslarından birisidir. Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Mekke'nin fethinden
(Hudeybiye barış antlaşmasından) önce malını Allah yolunda harcayan
ve savaşanları, Mekke'nin fethinden sonra malını Allah yolunda
harcayan ve savaşanlara tercih etmiş ve onlardan üstün tutmaktadırlar.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
1 Haşr Sûresi:10
2 Buhârî, hadis no: 3673, Müslim, hadis no: 2541
“Size ne oluyor ki Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin
ve yerin mîrası, yalnızca Allah'ındır. Sizden birisi, Mekke’nin fethinden
önce (Allah yolunda) harcayan ve (kâfirlere karşı) savaşanlarla ecirde
bir olamaz. Onlar, Mekke’nin fethinden sonra (Allah yolunda) harcayan
ve (kâfirlere karşı) savaşanlardan, Allah katında derece bakımından
daha üstündürler. Bununla birlikte Allah, her iki topluluğa da cenneti
vâdetmiştir.Allah, yaptıklarınızdan haberdârdır.” 1
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, (fazîlet ve derece bakımından)
Muhâcirlerin, Ensâr'dan önce geldiklerine inanırlar.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"(Allah'a ve Rasûlüne îmânda insanları) geçen Muhâcirler ile Ensar
ve onlara güzellikle tâbi olanlar var ya işte Allah, (Allah'a ve Rasûlüne
itaatlarından dolayı) onlardan razı olmuş, onlar da (itaat ve îmânlarına
karşılık onlara bahşettiği büyük mükafattan dolayı) O’ndan râzı
olmuşlardır.Allah, içinde ebedî olarak kalmak üzere onlara altından
nehirler akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş, budur." 2
Allah Teâlâ bu âyette, Muhâcirleri Ensâr'dan önce zikretmiştir.
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Allah Teâlâ'nın, üçyüz on üç kişi olan Bedir
Ehli için:"Ne yaparsanız yapın, ben sizleri bağışladım" dediğine inanırlar.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle
buyurmuştur:
"Belki de Allah -azze ve celle- Bedir'e katılanların durumlarına
(rahmet ve mağfiret bakışıyla) bakmış ve: (Ey Bedir Ehli!) Ne yaparsanız
yapın, ben sizleri bağışladım, demiştir." 3
1 Hadîd Sûresi: 10
2 Tevbe Sûresi: 100
3 Buhârî, hadis no:3007, Müslim, hadis no: 2494. Hadisi, Ali b. Ebî Tâlib -Allah
ondan râzı olsun- rivâyet etmiştir.
3
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, -Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-
'in haber verdiği gibi-, Hudeybiye antlaşmasında ağacın altında
kendisine bey'at eden hiç kimsenin cehenneme girmeyeceğine
inanırlar. Hatta Allah Teâlâ onlardan râzı olmuş, onlar da O'ndan râzı ve
hoşnut olmuşlardır. Mü'minler o zaman bin dört yüz kişiden fazla idiler.
Nitekim Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
"(Ey Peygamber!) Andolsun ki Allah, (Hudeybiye’de) o ağacın
altında sana biat ettikleri zaman, o mü'minlerden râzı olmuştur. (Allah)
onların kalplerinde olanı (îmânı, samimîyeti ve vefâkârlığı) ihlası bildiği
için onların üzerine güven duygusu indirmiş (ve kalplerini sâbit kılmıştır).
Onları hemen yakında gerçekleşen bir zaferle ve alacakları birçok
ganimetle mükafatlandırmıştır." 1
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle
buyurmuştur:
"Ağacın altında bey'at edenlerden hiç kimse, -inşaallahcehenneme
girmeyecektir." 2
Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali -Allah onlardan râzı olsun-
Hudeybiye'de ağacın altında Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e
bey'at eden sahâbeden idiler.
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Aşere-i Mübeşşere (cennetle müjdelenen
on sahâbî), Sâit b. Kays b. Şemmâs ve başka sahâbîler gibi, Rasûlullah -
sallallahu aleyhi ve sellem-'in cennetle müjdelediği kimselerin cennetlik
olduklarına şâhitlik ederler.
Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle
buyurmuştur:
1 Fetih Sûresi: 18
2 Müslim, hadis no: 2496
"Ebu Bekir cennettedir. Ömer cennettedir. Osman cennettedir. Ali
cennettedir. Talha (b. Ubeydullah) cennettedir. Zubeyir (b. Avvam)
cennettedir.Abdurrahman b. Avf cennettedir. Sa'd (b. Ebî Vakkas)
cennettedir. Saîd (b. Zeyd) cennettedir. Ebu Ubeyde b. Cerrâh
cennettedir." 1
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Ali b. Ebî Tâlib ve başka sahâbenin:"Bu
ümmetin, Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'den
sonra en hayırlı ve en fazîletlisi, önce Ebu Bekir, sonra Ömer'dir" diye
haber verdiği mütevâtir kaynağı kabul ederler.
Nitekim Muhammed b. Hanefiyye'den rivâyet olunduğuna göre o,
şöyle demiştir:
"Babama (Ali b. Ebî Tâlib'e): Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-
'den sonra insanların en hayırlısı kimdir? diye sordum. O: Ebu Bekir'dir,
buyurdu. Sonra kimdir? diye sordum. O: sonra Ömer'dir, buyurdu. Ben,
onun Osman demesinden korktum ve sonra sen misin? diye sordum.O:
Ben, müslümanlardan ancak bir kimseyim, diye buyurdu." 2
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Ebu Bekir ve Ömer'den sonra üçüncü en
hayırlsının Osman, dördüncüsünün de Ali -Allah onlardan râzı olsunolduğunu
kabul ederler.3
1 Ebû Dâvûd, hadis no: 4649, Tirmizî, hadis no: 3747, Elbânî de hadisin sahih
olduğunu belirtmiştir.
2 Buhârî, hadis no: 3671
3 Bu konuda daha detaylı bilgi için, Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye'nin, "el-Akîdetu'l-
Vâsıtiyye" adlı eserine bakınız.
5
İkincisi:
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-
'den sonra hilâfete en lâyık ve hak sahibi olanın, Ebu Bekir es-Sıddık -
Allah ondan râzı olsun- olduğu görüşündedir.
Ebu Bekir'in -Allah ondan râzı olsun- imâmete/hilâfete en lâyık ve
hak sahibi olduğunu gösteren delillere gelince bunlar:
1. Muhammed b. Cubeyr b. Mut'im'in babasından rivâyet ettiğine
göre, o şöyle demiştir:
"Bir kadın Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gelince,
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona daha sonra kendisine
tekrar gelmesine emretti.Kadın: Eğer tekrar sana geldiğimde seni
bulamazsam (seni ölmüş bulursam) ne yapayım? (Cubeyr b. Mut'im
şöyle dedi:) Kadın, sanki ölümü kastediyordu. Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem- buyurdu ki: Beni bulamazsan, Ebu Bekir'e git." 1
2. Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet
olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle
buyurmuştur:
"(Güzel ahlâklı ve doğru sözlü olmalarından dolayı) benden sonra
gelecek (ve benim görevimi yerine getirecek olan) iki halifeye:Ebu Bekir
ve Ömer'e uyun."2
3. İbn-i Ömer'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna
göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
1 Buhârî, hadis no: 3659
2 Tirmizî, hadis no: 3805, Elbânî de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
6
"Ben, (uyuduğum sırada rüyâmda) bir kuyunun başında kovayla su
ondan çekiyordum.Derken yanıma Ebu Bekir ve Ömer geldiler.Ebu Bekir
(beni rahatlatmak için elimden) kovayı aldı ve kuyudan bir veya iki
kova su çekti. Su çekişinde bir yavaşlık ve yumuşaklık vardı.Allah ona
mağfiret etsin.Sonra Ebu Bekir'in elinden kovayı Ömer b. Hattab alır
almaz o kova, onun elinde olduğundan daha büyük bir kova haline
dönüştü. Artık ben, insanlardan Ömer'in gördüğü işi yapabilecek
kuvvette güçlü ve mükemmel bir kimseyi görmedim. Nihâyet insanlar,
orayıı develerin sulak ve eylek yeri edindiler." 1
Hâfız İbn-i Hacer -Allah ona rahmet etsin- bu hadisin şerhinde şöyle
demiştir:
: Yâni:"Uyurken rüyâmda bir kuyunun
başındaydım."
Yâni:"Kuyudan kovayla su çekiyordum."
Yâni:"Zenûb, içerisinde su olan büyük
kovadır. Bana görünen odur ki, burada Ebu Bekir'in zamanındaki büyük
fetihlere işâret edilmektedir ki bunlar üç tanedir. Bundan dolayı
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Ömer'in kaç kova su çektiğini
zikretmemiştir.Sadece onun kuyudan güçlü ve kuvvetli bir şekilde su
çekmekle vesfetmiştir.Bu da onun hilâfeti zamanında meydana gelen
sayısız fetihlere işâret etmektedir. Yine de en doğrusunu Allah bilir.
İmam Şâfiî de bu hadisin açıklaması hakkında "el-Um" adlı
eserinde, hadisi zikrettikten sonra şöyle demiştir:
Yâni:"Su çekişinde bir yavaşlık ve yumuşaklık
vardı."
"Sözü, onun hilâfetinin kısa süreceğine, ölümünün erken
geleceğine ve Ömer'in uzun süre hilâfette kalmasından dolayı ulaştığı
fetihlere ve genişliğe, onun dînden dönenlerle savaşmakla meşgul
olmasından dolayı ulaşamayacağına işâret edilmiştir."
Yâni:" Allah ona mağfiret etsin."
İmam Nevevî şöyle demiştir:
"Bu, konuşan (Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-) tarafından
sadece bir duâdır. Yani bu sözün hiçbir mefhumu yoktur (yani
1 Buhârî, hadis no: 3676
7
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, Ebu Bekir herhangi bir günah
işlediğinden veya hata ettiğinden dolayı bu sözü söylememiştir.Aksine
ona duâ etmiştir.)"
Başka âlimler ise şöyle demişlerdir:
"Burada Ebu Bekir'in ölümünün yaklaştığına işâret edilmiştir.Bu duâ,
Allah Teâlâ'nın Peygamber Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellemhakkında
buyurduğu şu sözü gibidir:
"(Ey Peygamber! Kureyş'in kâfirlerine karşı üstün gelip Mekke'nin
fethi gerçekleşmek sûretiyle) sAllah'ın yardımı geldiğinde ve insanlar
bölük bölük Allah'ın dînine (İslâm'a) girdiklerini görünce, Rabbine hamd
ederek O'nu çokça tesbih et ve O'ndan mağfiret dile(yerek Rabbinin
huzuruna çıkmak ve O'nunla buluşmak için hazırlık yap). Çünkü O,
tevbeleri çok kabul edendir." 1
Bu sûre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ölümünün
yaklaştığına işâret etmiştir.
(İbn-i Hacer) dedim ki: Ebu Bekir'in hilâfeti zamanında fetihlerin az
olmasının sebebi; kendi isteğiyle olmadığına işâret edilmiş olabilir.Çünkü
bunun sebebi, hilâfet süresinin kısa olmasıdır. Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in ona Allah Teâlâ'dan mağfiret dilemesi, onun
yerilmemesi ve ayıplanmaması içindir.
Yâni:"Kova onun elinde büyük bir
kovaya dönüştü."
Yâni:" Artık ben,
insanlardan onun gördüğü işi yapabilecek kuvvette güçlü ve
mükemmel bir kimseyi görmedim."
4. Âişe'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet
olunduğuna göre o şöyle demiştir:
1 Nasr Sûresi:1-3
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hastalığında bana şöyle
buyurdu:(Ey Âişe!) Bana, baban Ebû Bekir'i ve kardeşini
(Abdurrahman'ı) çağır. Bir vasiyyetimi yazdırayım. Çünkü benden sonra
birisi çıkıp: (Hilâfete) ben daha lâyıkım, söyleyecek olmasından endişe
ediyorum.Halbuki Allah ve mü'minler, Ebû Bekir'den başkasının (halife)
olmasından istemezler, buyurdu." 1
5. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ölmeden önceki
hastalığında Ebu Bekir es-Sıddık'ı namaz kıldırması için müslümanlara
imam olarak tayin etmiş ve onun yerine başka birisine râzı olmamıştır.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in onu kendisinin yerine namaz
kıldırması için müslümanlara imam olarak tayin etmesi, büyük imâmete
(halifeliğe) tayin edeceğine delâlet eder.
Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir.
1 Müslim, hadis no: 2387