ŞİRKİN HAKİKATİ NEDİR? KISIMLARI NELERDİR ? Ben, pek çok defa: Bu fiil, büyük şirktir, şu fiil küçük şirktir, diye okudum. Büyük şirk ile küçük şirk arasındaki farkı bana açıklar mısınız?
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Kulun, tevhîdinin tam olması, müslümanlığının selâmette olması ve
îmânının doğru olması için şirkin anlamını, tehlikesini ve kısımlarını
bilmesi, onun için yerine getirilmesi gereken en önemli ve başlıca
görevlerden birisidir.
Allah Teâlâ'dan, doğruyu bulmada bizi muvaffak kılmasını
dileyerek deriz ki:
Bilmelisin ki -Allah Teâlâ kendisine ileten doğru yolda seni
muvaffak kılsın-, şirk kelimesinin sözlük anlamı:
"Ortak edinmek, yani birisini başka birisine ortak etmektir."
Örneğin Arapçada: O ikisinin arasında ortak edindi, denildiğinde, o
bir olan şeyi iki şey kıldı demektir.
Yine, işinde başkasını ona ortak edindi, denildiğinde o işi iki kişi
için kıldı demektir.
Terim anlamı ise:
"Rububiyet, ibâdet ve isim ve sıfatlar konusunda Allah -azze ve
celle- ile birlikte bir ortak veya benzer (eş, denk) edinmek demektir."
"Nidd" kelimesi Arapçada benzer, eş ve denk anlamlarına gelir.
Bunun içindir ki Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de birçok âyette
kendisiyle birlikte eşler edinilmesini yasaklamış ve kendisinin dışında
eşler ve ortaklar edinenleri kınamıştır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Yeryüzünü (kolay hayat sürmeniz için) döşek, gökyüzünü de sağlam bir bina şeklinde yaratan, bulutlardan yağmur yağdırıp (yerden renk renk) meyve ve (çeşit çeşit) bitkileri sizlere rızık olarak veren
3
O’dur. O halde, (Allah’ın yegâne yaratıcı, rızık veren ve ibâdete lâyık
olduğunu) bildiğiniz halde O’na hiç kimseyi denk tutmayın.” ( Bakara
Sûresi: 22 )
Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:
"İnsanları Allah’ın yolundan (İslâm'dan) saptırmak için birtakım
ortaklar uydurdular. (Ey Peygamber! Onlara) de ki: Siz, (dünya
hayatından) azıcık yararlanın bakalım, nasılsa sonunda varacağınız yer,
ateştir!” ( İbrahim Sûresi: 30 )
Hadis-i şerifte ise Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle
buyurmuştur:
"Her kim, Allah'ın dışında birisine yalvarıp yakararak O'na eş koşar
bir halde ölürse, cehenneme girer.Her kim de Allah'ın dışında birisine
yalvarıp yakararak eş koşmaz bir halde ölürse, cennete girer." ( Buhârî,
hadis no: 4497, Müslim, hadis no: 92 )
ŞİRKİN KISIMLARI:
Kur'an ve sünnetten deliller, Allah Teâlâ'ya ortak koşmanın (şirkin)
ve O'na ortak (denk) edinmenin kimi zaman dînden çıkardığına, kimi
zaman da dînden çıkarmadığına delâlet etmiştir. Bu sebeple İslâm
âlimleri şirki, büyük şirk ve küçük şirk olmak üzere iki kısma
ayırmışlardır.
Şirkin her bir kısmının kısa açıklamasına gelince, bunlar:
Birincisi: Büyük Şirk
Kulun, rububiyet, uluhiyet, isim ve sıfatlar gibi, sadece Allah
Teâlâ'ya yapılması gereken ve O'nun hakkı olan şeyleri Allah Teâlâ'nın
dışında bir yere sarfetmesidir.
Bu şirk kimi zaman, putlara tapanların (putperestler), kabirlerde
yatan ölülere ve gayptaki kimselere yalvaran kimselerin yaptıkları gibi,
açık şirk olur.
4
Kimi zaman da, Allah Teâlâ'dan başka ilahlara tevekkül eden
(onlara güvenen) kimselerin veya münâfıkların şirk ve küfrü gibi, gizli
şirk olur.
Zirâ onların şirki dînden çıkaran ve sahibinin cehennemde ebedi
kalmasına sebep olan büyük şirktir. Fakat bu şirk gizli şirktir.Çünkü
münâfıklar müslüman olduklarını göstermekte, küfür ve şirklerini
gizlemektedirler.Dolayısıyla münâfıklar, dış görünüşüyle değil de iç
görünüşleriyle müşrik kimselerdir.
Büyük şirk, kimi zaman şu itikadî meselelerde olur:
-Allah Teâlâ ile birlikte yaratan, dirilten, öldüren, bu kâinata sahip
olan veya bu kâinatta tasarruf hakkına sahip başka birisinin olduğuna
inanmak.
-Allah Teâlâ tarafından gönderilen peygamberlerin dînine aykırı olsa
bile, dilediğini helâl ve dilediğini de haram kılma konusunda kendisine
itaat edilen kimseler gibi, Allah Teâlâ ile birlikte mutlak anlamda itaat
edilmesi gereken başka birisinin olduğuna inanmak.
-Allah Teâlâ'yı sever gibi, O'nun yarattığı bir varlığa sevgi ve
muhabbet besleyerek sevgi ve tâzim konusunda o varlığı Allah Teâlâ'ya
ortak koşmak. Bu,Allah Teâlâ'nın asla bağışlamayacağı büyük şirktir.
Nitekim Allah Teâlâ bu şirk hakkında şöyle buyurmuştur:
"İnsanlardan kimisi Allah'ın dışında Allah'a denk ilahlar edinirler de
onları Allah'ı sever gibi severler. Îmân edenlerin Allah'a olan sevgileri
ise (onların ilahlarına olan sevgilerinden) daha büyüktür. (Çünkü
mü'minler, bütün sevgilerini Allah'a hâlis kılarlar, o kâfirler ise sevgide
Allah'a şirk koşarlar.Dünya hayatında Allah'a şirk koşarak nefislerine)
zulmedenler, keşke (âhirette) azabı gördükleri zaman bütün kuvvetin
Allah'a âit olduğunu ve Allah'ın azabının çok çetin olduğunu
anlayabilselerdi (Allah'ın dışında ilahlar edinip onlara ibâdet etmez ve
onlarla Allah'a yakınlaşmaya çalışmazlardı)." (Bakara Sûresi:165)
-Allah Teâlâ ile birlikte gaybı bilen başka birisinin olduğuna inanmak da büyük şirktir. Bu şirk, Râfizîler ile aşırı tasavvufçularda ve
5
genel olarak bâtinî tarikatları gibi, İslâm dîninden sapmış bazı fırkalarda çokça vuku bulan şirktir. Nitekim Râfizîler, imamlarının gaybı bildiklerine inanırlar. Aynı şekilde bâtinîler ve bazı tasavvufçular da evliyânın böyle olduğuna ve gaybı bildiklerine inanırlar. -Allah Teâlâ'dan başka birisinin, yalnızca Allah -azze ve celle-'ye âit olan rahmeti, O'nun gibi rahmet ettiğine ve kulların günahlarını bağışladığına, onları affettiğine ve onların günahlarını sildiğine inanmak da büyük şirktir. Büyük şirk, kimi zaman şu sözlü meselelerde olur: -Allah -azze ve celle-'den başkasının gücünün yetmediği bir konuda, Allah Teâlâ'dan başkasına yalvarıp yakarmak, O'ndan başkasından imdat ve yardım istemek ve O'ndan başkasına sığınmak. Allah Teâlâ'dan başkası, ister bir peygamber, ister bir veli, ister bir melek, ister bir cin veya isterse başka bir mahluk olsun. Bütün bunlar, insanı dînden çıkaran büyük şirktir. -İslâm dîni ile alay etmek, Allah Teâlâ'yı yarattıklarına benzetmek, Allah Teâlâ ile birlikte başka bir yaratıcının veya rızık verenin veyahut da kâinattaki işleri çekip çevirenin olduğuna inanmak. Bütün bunlar, büyük şirktir ve Allah Teâlâ'nın asla bağışlamayacağı en büyük günahtır. Büyük şirk, kimi zaman şu fiilî meselelerde olur: -Allah Teâlâ'dan başkasına kurban kesmek, O'ndan başkası için namaz kılmak, secde etmek veya Allah Teâlâ'nın hükmüne benzeterek kanunlar koymak ve insanlara bu kanunlara uymalarını ve bunlarla hüküm vermelerini onlara zorunlu kılmak. -Mü'minlere karşı, kâfirlere destek olmak ve onlara yardım etmek. Bütün bu fiiller, îmânın aslına ters düşen ve ona zıt olan davranışlar olup sahibini İslâm dîninden çıkarır. Allah Teâlâ'dan affını ve onun âfiyetini dileriz. İkincisi: Küçük Şirk Büyük şirke götüren her şey veya Kur'an ve sünnette şirk olarak bildirilen ve büyük şirk sınırına ulaşmayan şirk, küçük şirktir. Bu şirk, genellikle iki yönden olmaktadır: Birincisi:
6
İnsanı koruyacağına ve nazarı savacağına inanılan avuç içine
okumak ve boncuk asmak gibi, Allah -azze ve celle-'nin izin vermediği
birtakım sebeplere bağlanmaktır.Oysa Allah Teâlâ, bu gibi şeyleri, dîn
ve kader olarak insanı koruması ve nazarı savması için bir sebep
kılmamıştır.
İkincisi:
Birtakım şeylere -rububiyet makamına iletmeyecek şekilde- tâzim
göstermek.
Örneğin Allah Teâlâ'dan başkasın adına yemîn etmek ve Allah Teâlâ
ve falanca kimse olmasaydı bu iş olmazdı, demek gibi.
Nitekim İslâm âlimleri, Kur'an ve sünnetten naslar vârid olduğu
zaman, büyük şirki küçük şirkten ayırt edebilmek için birtakım ölçüler
ve kurallar koymuşlardır.
Bu ölçülerden bazıları şunlardır:
1. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bu fiilin (davranışın),
küçük şirk olduğunu açıkça belirtmesidir.
Nitekim Mahmud b. Lebîd'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet
olunduğuna göre, Rasûlulllah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda
şöyle buyurmuştur:
"Sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirktir. Sahâbe: Ey Allah'ın
elçisi! Küçük şirk nedir? dediler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve
sellem-: Küçük şirk, riyâdır (gösteriştir) buyurdu. Şüphesiz ki Allah
Tebârake ve Teâlâ, kullara amellerinin karşılığının verileceği günde
(kıyâmet gününde), şöyle diyecektir: Dünyada iken, kendileri görsün
diye gösteriş yaptığınız kişilerin yanına gidin, bakın, onların yanında
herhangi bir karşılık bulacak mısınız?” ( Ahmed b. Hanbel, hadis no:
27742, Elbânî de "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha", hadis no: 951'de hadisin
sahih olduğunu belirtmiştir.)
7
2. Şirk lafzının Kur'an ve sünnette nekire (el takısız) gelmesidir. Şirk
lafzı nekire geldiği zaman genellikle bununla küçük şirk kastedilir.
Bunun pek çok örnekleri vardır.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle
buyurmuştur:
"(Arapça yazılmayan ve içerisinde Allah'ın adı anılmayan) rukyeler,
nazarlıklar[1] ve (kadını kocasına sevdiren) muhabbet muskalarının her
biri, ya açıktan ya da gizli olarak şirke götürür." ( Ebû Dâvûd, hadis no:
3883, Elbânî de "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha", hadis no: 331'de hadisin
sahih olduğunu belirtmiştir.)
Hadiste geçen "et-Temâim" lafzı, birtakım insanların, çocukların
boyunlarına asılan ve onları nazardan koruduğunu iddiâ ettikleri boncuk
gibi şeylerdir.
Hadiste geçen "et-Tivele" lafzı ise, birtakım insanların, kadını
kocasına, kocasını da karısına sevdirdiklerini iddiâ ederek yaptıkları
muhabbet muskalarıdır.
3. Sahâbe'nin -Allah onlardan râzı olsun-, Kur'an ve sünnette
bildirilen naslardan kastın, büyük şirk değil de küçük şirk olduğunu
anlamış olmalarıdır.Hiç şüphe yok ki sahâbenin şirki bu şekilde
anlaması, bizim için geçerli bir sebeptir. Çünkü onlar, insanlar
içerisinde, Allah -azze ve celle-'nin dînini en iyi bilen, Allah ve
Rasûlünün maksadını en iyi anlayan kimselerdi. Bunun örnekleri pek
çoktur.
Nitekim Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet
olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda
şöyle buyurmuştur:
“Uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir,
uğursuzluk çıkarmak şirktir. Bizden, (istemeden kalbine uğursuzluk
vehmi gelip de içinde bazı şeylere karşı nefret duyandan) başka, hiç
kimsede bu olmasın. Fakat Allah onu (uğursuzluk çıkarmayı) tevekkülle
giderir.” (Ebu Davud, hadis no: 3910; Tirmizi, hadis no:1614 ).
8
Hadiste geçen ( وَمَا مِنَّا إِلاَّ ): "Bizden, (istemeden kalbine uğursuzluk
vehmi gelip de içinde bazı şeylere karşı nefret duyandan) başka, hiç
kimsede bu olmasın." cümlesi, Abdullah b. Mes'ud'un -Allah ondan râzı
olsun- sözü olduğunu büyük hadis âlimleri açıklamışlardır.
Bu da Abdullah b. Mes'ud'un -Allah ondan râzı olsun- burada
zikredilen şirkten kastın küçük şirk olduğunu anladığına delâlet
etmektedir.Çünkü onun, "Bizden, (istemeden kalbine uğursuzluk vehmi
gelip de içinde bazı şeylere karşı nefret duyandan) başka, hiç kimsede
bu olmasın"dan, büyük şirk olduğunu kastetmesi mümkün
değildir.Çünkü Allah Teâlâ büyük şirki tevekkül ile gidermez, aksine
büyük şirkten tevbe edilmesi gerekir.
4. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şirk veya küfür
lafzından kastının büyük şirk değil de küçük şirk olduğuna delâlet eden
bir şeyle açıklamasıdır.
Nitekim Zeyd b. Hâlid el-Cuhenî'den -Allah ondan râzı olsunrivâyet
olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlulllah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hudeybiye'de, bize sabah
namazını geceleyin yağan yağmurdan sonra kıldırdı. Namazı bitirdikten
sonra insanlara dönerek: Rabbiniz size ne buyurdu bilir misiniz? diye
sordu.
Sahâbe: Allah ve Rasûlü daha iyisini bilirler, dediler.
Rasûlulllah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
Kullarımdan kimisi bana îmân etmiş, kimisi de beni inkâr etmiş
olarak sabahladı.Kim; Allah'ın fazîlet ve rahmetiyle yağmura kavuştuk,
demişse, işte o bana îmân etmiş, yıldızı inkâr etmiş demektir. Kim de,
filân ve filân yıldızın doğması veya batmasıyla yağmura
kavuştuk,
demişse, işte o beni inkâr etmiş, yıldıza îmân etmiş demektir." ( Buhârî,
hadis no: 1038; Müslim, hadis no: 71 )
9
Bu hadiste geçen küfrün açıklaması, Ebu Hureyre'den -Allah ondan
râzı olsun- nakledilen başka bir rivâyette Rasûlulllah -sallallahu aleyhi
ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Rabbinizin ne buyurduğunu görmediniz mi? O buyurdu ki: Ben
kullarıma hiçbir nimet (yağmur) ihsan etmemişimdir ki, onlardan bir
gurup o nimeti inkâr etmiş
olmasın. Onlar: (Onu) yıldız (verdi); yıldız
sayesinde (oldu) derler." ( Müslim, hadis no: 105 )
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- burada, yağmuru yağdırma
işini yıldızlara nisbet eden kimsenin küfrünü, -gerçekte Allah Teâlâ,
yağmurun yağmasını yıldızlara bağlamamıştır- Allah'ın nimetine
nankörlük etmek olarak açıklamıştır. Bilindiği gibi, nimete nankörlük
etmek, küçük küfürdür (dînden çıkarmayan ameli küfürdür).Fakat
yıldızların kâinatta tasarruf hakkına sahip olduğuna ve yağmuru onların
yağdırdığına inanılırsa, bu büyük şirk olur.
Küçük şirk kimi zaman, söz ve fiillerden halka takmak, ip bağlamak
ve boyuna nazarlık takmak gibi, açık olur.
Küçük şirk kimi zaman, riyânın azı gibi, gizli olur.
Küçük şirk kimi zaman da itikâdî meselelerde olur:
- Allah Teâlâ'nın sebep kılmadığı halde bir şeyin fayda sağladığına
veya zararı savdığına inanmak veya Allah Teâlâ'nın bereketli kılmadığı
bir şeyde bereket olduğuna inanmak gibi.
Küçük şirk kimi zaman şu sözlü meselelerde olur:
-Yıldızların tek başına yağmur yağdırdığına inanmamakla birlikte
filanca ve filanca yıldızın sayesinde bize yağmur yağdırıldı demek veya
adına yemîn edilen şeye tâzim göstermeden ve o şeyin Allah Teâlâ ile
eşit olduğuna inanmadan Allah Teâlâ'dan başkasına adına yemîn etmek
veyahut da Allah Teâlâ ve falanca diledi de bu iş oldu demek gibi.
Küçük şirk kimi zaman şu fiilî meselelerde olur:
- Belâ ve musibeti kaldırması veya savması için boyuna nazarlık
takmak, halka veya ip takmak gibi.
Zirâ Allah Teâlâ'nın, dîn ve kader olarak belâ ve musibeti kaldırması
veya savması için bir sebep kılmadığı her bir şeyin sebebi olduğunu
söylemek, Allah Teâlâ'ya ortak koşmak demektir.
10
-Aynı şekilde Allah Teâlâ'nın bereketli kılmadığı bir şeyi, bereket
ummak ümidiyle ona el-yüz sürmek gibi.
Örneğin câmi ve mescitlerin kapılarını öpmek, kapı eşiklerine el-yüz
sürmek, şifâ amacıyla bu câmi ve mescitlerin topraklarından alıp-yemek
gibi fiiller, küçük şirktir.
Bu özet olarak saydığımız şeyler, şirkin büyük ve küçük olmak
üzere ayırdığımız kısımlarıdır.Burada özet olarak zikrettiğimiz cevapta
bunları detaylı bir şekilde açıklamak mümkün değildir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki:
Müslümanın büyük olsun, küçük olsun, her türlü şirkten şiddetle
sakınması gerekir. Çünkü yeryüzünde Allah Teâlâ'ya karşı gelinmiş en
büyük masiyet, O'na ortak koşmak ve O'nun hakkı olan şeye tecâvüz
etmektir. O şey ise, yalnızca O'na ibâdet ve itaat etmek ve O'na hiçbir
şeyi ortak koşmamaktır.
Bunun içindir ki Allah Teâlâ, cehennemde ebedî olarak kalmayı
müşriklere gerekli kılmış, onları asla bağışlamayacağını ve onlara
cenneti haram kıldığını haber vermiştir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasını (ve küfrü) asla
bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları dilediğine bağışlar.Her kim,
Allah'a şirk koşarsa, büyük bir günahla iftirâ etmiş olur." ( Nisâ Sûresi:
48 )
Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki her kim Allah'a ortak koşarsa, Allah cenneti ona haram
kılmıştır. Onun barınağı cehennemdir. Zâlimler için (onları
cehennemden kurtaracak) yardımcılar da yoktur." (Mâide Sûresi: 72)
Bu sebeple akıl ve dîn sahibi herkesin şirke düşmekten korkması ve
Rabbine sığınarak O'ndan kendisini şirkten kurtarmasını dilemesi
gerekir.
Nitekim İbrahim -aleyhisselâm- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"(Ey Peygamber!) Bir de, İbrahim'i (oğlu İsmâil ile annesi Hâcer'i
Mekke'ye yerleştirdikten sonra Rabbine yalvararak) şöyle dediğini
hatırla! Ya Rabbi! Burayı emîn (güvenilir) bir belde kıl, beni ve
evlatlarımı da putlara tapmaktan uzak tut.” (İbrahim Sûresi: 35)
İlk müslümanlardan bazı kimseler şöyle demişlerdir:
"İbrahim -aleyhisselâm-'dan sonra şirk belâsından kim emîn olabilir
ki!"
Bundan dolayı sâdık bir kul için şirkten korkmaktan, kendisini
şirkten kurtarması için Rabbine sığınmaktan ve Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in ashâbına öğrettiği büy.