ALLAH TEÂLÂ'NIN YARATTIKLARININ ÜSTÜNDE
VE YEDİ KAT SEMÂNIN ÜZERİNDE OLDUĞUNA
DÂİR DELİLLER
Bazı insanlar: 'Allah Teâlâ göklerin üstündedir', bazıları
ise:'Allah Teâlâ için herhangi bir mekân yoktur' ? demektedirler. Bu
meselede doğru olan görüş hangisidir?
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Ehl-i Sünnet, Allah Teâlâ'nın zâtıyla kullarının üstünde olduğuna
dâir Kur'an, sünnet, icmâ, akıl ve fıtrattan deliller göstermişlerdir.
Birincisi:
Kur'an-ı Kerim'den delillere gelince, Allah Teâlâ'nın
yarattıklarının üzerinde olduğunu gösteren deliller değişik şekilde
gelmiştir.
Nitekim bazen "Uluvv" kelimesi zikredilerek, bazen "Fevka"
(üstünde/üzerinde) kelimesi zikredilerek, bazen her şeyin O'nun
katından indiği zikredilerek, bazen amellerin O'na çıktığı
zikredilerek, bazen de O'nun göklerde olduğu zikredilerek gelmiştir.
Örneğin "Uluvv" kelimesinin iki şu âyette geçmesi gibi:
"Allah, O'ndan başka ilah olmayan, kendisini uyuklama ve uyku
tutmayan, Hayy, Kayyûm’dur (her an yarattıklarını gözetendir).
Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. O'nun izni olmadan katında
kim şefaat edebilir? (Hiç kimse şefaat edemez). O, onların
(kullarının) yaptıklarını da, yapacaklarını da bilir. Onlar, O'nun
dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Kürsü'sü
gökleri ve yeri kaplamıştır (kuşatmıştır), onların gözetilmesi O'na
ağır gelmez. O yücedir, büyüktür." ( Bakara Sûresi: 255 )
Allah’ın Arşı, Kürsü’ye nisbetle daha geniş ve büyüktür. Kürsü
ve Arş kavramları için sahih akide kitaplarına başvurulabilir.
3
"Rabbinin yüce adını, (şirkten ve her türlü noksanlıklardan,
O'nun azametine yaraşır bir şekilde) tenzih et." ( A'lâ Sûresi:1 )
"Fevka/Üstünde/Üzerinde" kelimesinin iki şu âyette geçmesi
gibi:
"O, kullarının üzerinde her türlü güce sahip mutlak hükümrandır.
O, (hikmeti gereği her şeyi yerli yerine koyan) hikmet sahibi, her
şeyden hakkıyla haberdâr olandır." (En'âm Sûresi:18)
"Onlar (melekler), (zâtı ve gücü ile) kullarının üstünde bulunan
Rablerinden korkarlar ve onlar, kendilerine ne emrolunursa, onu
yaparlar." (Nahl Sûresi:50)
- Şu âyetlerde olduğu gibi, her şeyin O'nun katından inmesi:
"Gökten yere kadar bütün işleri O düzenleyip yönetir.Sonra
(bütün bu işler), sizin (dünyada) saydıklarınıza (hesabınıza) göre bin
yıl tutan bir günde O’nun katına yükselir." (Secde Sûresi:5)
"Hiç şüphesiz ki o Zikr'i (Kur'an'ı) biz indirdik ve onu koruyacak
olan da biz'iz." (Hicr Sûresi:9)
Bu ve buna benzer âyetlerde olduğu gibi.
- Şu âyetlerde olduğu gibi, her şeyin O'nun katına yükselmesi:
"Kim izzet istiyorsa bilsin ki, izzet tamamiyle Allah’ındır. Güzel
sözler, O’na çıkar ve sâlih amel O'na yükselir.Kötülük için tuzak
kuranlara şiddetli bir azap vardır. Onların kurdukları bütün tuzaklar
mutlaka bozulacaktır." (Fâtır Sûresi:10)
"Melekler ve Rûh (Cebrail), O’nun arşına; miktarı (dünya yılı
ile) ellibin sene olan bir günde yükselirler (bu süre, mü'min için bir
vakit namazı süresi kadardır.)"(Meâric Sûresi:4)
4
- Şu âyetlerde olduğu gibi, O'nun semânın üzerinde olması:
"Semânın üzerinde olanın (Allah'ın) sizi yerin dibine
geçirmesinden emin mi oldunuz? İşte o zaman bir de bakarsınız ki
yer sarsılıp duruyor." (Mülk Sûresi:16)
İkincisi:
Sünnet'ten delillere gelince, Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'in söz, fiil ve ikrarından sahih olarak gelen birçok hadis
vardır.
Nitekim "Uluvv" ve "Fevkiyye"nin zikri hakkında, Peygamber -
sallallahu aleyhi ve sellem-'in secdesinde yaptığı duâlardan birisi de
şu sözü idi:
“En yüce olan Rabbimi tüm noksanlıklardan tenzih ederim.”
(Sünen sahipleri ile İmam Ahmed rivâyet etmişlerdir.)
Başka bir hadiste Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle
buyurmuştur:
"Allah, arşın üzerindedir." (Bkz: Elbânî'nin: "Uluvv Muhtasarı",
s:70)
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in fiili sünnetine gelince,
Vedâ haccı yılında, Arefe günü en büyük topluluk insanlara hitap
ederken, işâret parmağını semâya doğru kaldırmış ve şöyle demiştir:
"Dikkat edin! Ben, tebliğ ettim mi (tebliğ görevini yerine
getirdim mi?) Sahâbe: Evet, tebliğ ettin, dediler. O tekrar: Dikkat
edin! Ben, tebliğ ettim mi (tebliğ görevini yerine getirdim mi?)
Sahâbe: Evet, tebliğ ettin, dediler. O tekrar: Dikkat edin! Ben, tebliğ
ettim mi (tebliğ görevini yerine getirdim mi?) Sahâbe: Evet, tebliğ
ettin, dediler.O her defasında: Allahım! Şâhid ol! diyerek parmağını
önce semâya doğru kaldırırıyor, sonra insanlara işâret ediyordu."
Yine, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in fiili
sünnetlerinden birisi de, onlarca hadiste geldiği üzere, o duâda
ellerini semâya kaldırırdı.İşte bu, Peygamber -sallallahu aleyhi ve
5
sellem-'in fiilî sünneti ile Allah Teâlâ'nın semânın üzerinde olduğunun isbatıdır. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in takrirî sünnetine gelince, câriye hadisinde gelmiştir. "Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- câriyeye: - Allah nerededir? diye sordu. Câriye: - Semâdadır, diye cevap verdi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-: - Ben kimim? diye sordu. Câriye: - Sen, Allah'ın elçisisin, diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- câriyenin efendisine: - Onu hürriyetine kavuştur (azad et), çünkü o, mü'minedir, buyurdu." (Müslim ve başkaları rivâyet etmişlerdir.) Bu câriye, genellikle diğer câriyelerde olduğu gibi, eğitim görmemiş, hür olmayıp köle kadın olmasına ve hürriyeti kendi elinde olmamasına rağmen, Rabbinin semâda olduğunu biliyorsa, insanlardan bazı sapık kimseleri nasıl olur da Allah Teâlâ'nın semâda olduğunu inkâr edip: Allah Teâlâ, ne yukarıda, ne aşağıda, ne sağda, ne de soldadır. Aksine O, her yerdedir! diyebilirler?! Üçüncüsü: İcmânın delil olmasına gelince, ilk müslümanlar, Allah Teâlâ'nın zâtı ile semâda olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Nitekim ilim ehlinin bu konuda görüşlerini, Zehebî -Allah ona rahmet etsin- "el-Uluvv lil-Aliyyi'l-Ğaffâr" adlı eserinde nakletmiştir. Dördüncüsü: Aklın delil olmasına gelince, diyebiliriz ki: "el-Uluvv", akıl sahiplerinin ittifakıyla kemâl sıfatıdır.Kemâl sıfatı olduğuna göre, bunun Allah Teâlâ için sâbit olması gerekir.Çünkü mutlak olan bütün kemal sıfatlar, Allah Teâlâ için sâbittir. Beşincisi:
6
Fıtratın delil olmasına gelince, bu konuda tartışma götürmediği
ve büyüklenmenin kabul edilmediği bir gerçek vardır ki o da; her
insan, -fıtratı gereği- Allah Teâlâ'nın semâda olduğunu bilir ve böyle
inanır. Bunun içindir ki savmaya gücünün yetmediği bir şey aniden
başına geldiği zaman, başından savması için hemen Allah Teâlâ'ya
yönelirsin. Çünkü senin kalbin, başka hiçbir yöne değil de, sadece
semâya yönelir.Hatta çok ilginçtir ki, Allah Teâlâ'nın, yarattıklarının
üzerinde olduğunu inkâr edenler, duâ sırasında ellerini ancak semâya
kaldırırlar.
Hatta Allah Teâlâ'nın düşmenı olan Firavun bile, Musa -
aleyhisselâm- ile Rabbi konusunda tartışmak istediği zaman veziri
olan Haman'a şöyle demişti:
"Firavun:
- Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule inşa et, belki yollara, göklerin
yollarına böylece erişirim de Mûsâ’nın ilâhına ulaşırım! Doğrusu
ben onun yalancı olduğunu zannediyorum, dedi.Böylece yaptığı kötü
işi, Firavun’a süslü (câzip) gösterildi ve yoldan saptırıldı.Sonuç
itibariyle Firavunun hile ve tuzağı tamamen boşa çıktı." (Mü'min
Sûresi:36-37)
Firavun, hakikatte ve kendi nefsinde Allah Teâlâ'nın varlığını
gerçekten biliyordu.
Nitekim Allah -azze ve celle- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Kendileri de bunlara kalpten inandıkları halde, zulûm ve
kibirlerinden onları inkâr ettiler.(Ey Rasûl! Allah'ın âyetlerini inkâr
ederek yeryüzünde) bozgunculuk yapanların sonlarının nice
olduğuna bir bak!" (Neml Sûresi:14)
Kur'an, sünnet, icma, akıl, fıtrattan hatta kâfirlerin sözlerinden
zikredilen bu kadar çok delil, Allah Teâlâ'nın gökte olduğuna delâlet
etmektedir.
Allah Teâlâ'dan, bizleri hidâyete ve hakka iletmesini dileriz.
Bu Kâinatı Yaratan Bir Yaratıcı Var mı ?
Sen zannediyor musun ki, bu kâinatı, çok yüce, Zekiy ve Kaviy
olan bir yaratıcı yaratmıştır?
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Böyle bir soru sorduğun için sana teşekkür ederiz. Biz bu soruna
Allah’ın Kelamından, Allah’ın kitabından ayetlerle cevap vermek
istiyoruz. Sonra sen bunu kendinle nefsin arasında düşün. Hak senin
için ortaya çıktıktan sonra ona tabi olmana hiçbir engel yoktur.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu:
«Yoksa onlar, hiçbir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar; yahutta
onlar, kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı
yarattılar? Hayır, onlar, kesin olarak îman etmiyorlar. Yoksa
Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Yahutta yegâne hâkim
onlar mıdır?» (Tûr: 35-37)
«Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri
ardınca gelişinde, insanlar için faydalı olan şeylerle denizde
yüzen gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip de kendisiyle
ölümünden sonra yeryüzüne hayal verdiği suda ve orada yaydığı her
türlü canlıda, rüzgârları dilediği yöne sevk edişinde ve gökyüzüyle
yeryüzü arasında (rüzgâra) tâbi olan bulutlarda, aklını kullanan
kimseler için deliller vardır.» (Bakara: 164)
3
«Gökten su indiren de O'dur; işte biz o su ile her çeşit nebat
çıkardık; o nebattan da bir yeşillik meydana getirdik ki, bu
yeşillikten birbiri üzerine kümelenmiş taneler, hurma
tomurcuğundan koparılması kolay salkımlar, üzüm bağları, birbirine
benzeyen ve benzemeyen zeytin ve nar (gibi meyveler) çıkarırız.
(Bütün bu bitkiler) meyve verdikleri ve bir de olgunlaştığı zaman
meyvesine bir bakın. İşte bütün bunlarda îman eden kimseler için
(ibret alınacak) deliller vardır.» (Enâm: 99)
«Rahmetinin önünden müjdeci olarak rüzgârları gönderen
O’dur. (Öyle ki bu rüzgârlar) yağmur yüklü bulutları yüklendiği
zaman, biz onu ölü bir memlekete sevk ederiz; sonra o bulutlarla
suyu indiririz; sonra da o su ile her çeşit meyveyi çıkarırız. İşte
ölüleri de böyle çıkaracağız. Herhalde düşünüp ibret alırsınız.»
(Araf: 57)
«Şu küfredenler bilmezler mi ki gökler ve yer, (bir zamanlar)
bitişik idi de, biz onları ayırdık ve bütün canlı şeyleri sudan yarattık.
(Yine de bunlardan ibret alıp) îman etmezler mi?» (Enbiyâ: 30)
«"(Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa gökleri ve yeri yaratan ve
sizin için gökten bir su indiren mi?' İşte biz o su ile sizin bir ağacını
bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel bahçeler bitirmişizdir,
Allah ile birlikte bir de ilah mı? Hayır, onlar doğru yoldan sapan bir
kavimdir."» (Neml: 60)
«Gördüğünüz gibi, gökleri direksiz yaratmış, sizi sarsmasın diye
de, yeryüzüne sabit dağlar atmış ve orada her çeşit hayvanı
yaymıştır. Gökten bir su indirip orada her güzel çifti bitirmişizdir.»
(Lokman: 20)
«Hiç görmüyor musunuz, Allah, göklerde ve yerde olan her şeyi
sizin emrinize vermiş, açık ve gizli bütün nimetlerini size ihsan
etmiş? Buna rağmen insanlar arasında Allah'a karşı bilgisiz, delilsiz
ve aydınlatıcı kitapsız mücadele eden kimseler vardır.» (Lokman:
20)
«İki deniz bir değildir: Biri, suyu tatlı, doyurucu ve içimi
kolaydır; diğeri tuzlu ve acıdır. Fakat siz her birinden de taze bir et
yersiniz ve takınacağınız kolyelik süs eşyası çıkarırsınız. Ayrıca
orada gemilerin, Allah'ın lûtfunu aramak için ve şükredesiniz diye,
suyunu yararak gittiğini görürsün.» (Fâtir: 12)
«Görmüyor musun Rabbın, gölgeyi nasıl uzatıyor; eğer dileseydi
onu sabit kılardı. Sonra güneşi ona delil kılmışızdır. Sonra da onu
kendimize yavaş yavaş çekmişizdir. Geceyi örtü, uykuyu dinlenme
ve gündüzü de dirilip çalışma zamanı yapan Allah'tır. Rahmetinin
önünden rüzgârları müjdeci olarak gönderen de Allah'tır. Nitekim
gökten, ölü bir beldeye hayat vermek ve yarattığımız birçok hayvan
ve insanı sulamak için tertemiz bir su indirmişizdir.» (Lokman: 45-
49)
«Birinin suyu son derece tatlı, birinin suyu da son derece tuzlu
iki denizi salıveren, buna rağmen aralarına sanki birbirine
karışmalarını önleyici bir engel koyan Allah'tır. Sudan bir insan
yaratan , s on ra d a o na s o y s op veren d e A llah 'tır. R abbın h er ş eye
kadirdir.» (Furkan: 53-54)
«İşte, ölü yeryüzü onlar için bir delildir: Onu diriltir ve oradan
bir takım hububat çıkarırız da ondan yerler. Ayrıca orada,
meyvelerinden ve ellerinin yetiştirdiklerinden yemeleri için hurma
ve üzüm bahçeleri yaratmış ve içlerinde pınarlar fışkırtmışızdır.
Yine de şükretmeyecekler mi? Yerin yetiştirdiklerinden,
kendilerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan
Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. Gece de onlar için bir
delildir. Gündüzü ondan sıyırıp alırız da karanlık içinde kalıverirler.
Güneş, kendine âit bir yer çevresinde akar gider. Bu, dâima gâlib
olan v e h er ş eyi h ak kyıle b ilen A llah'ın t ak diridir. A ya d a, e sk i
hurma salkımının eğri dalı haline gelinceye kadar konaklar tayın
etmişizdir. Ne güneşin aya yetişip onunla birleşmesi mümkündür, ne
de gecenin gündüzü geçmesi. Hepsi de bir yörüngede yüzerler.
Zürriyetlerini dolu gemide taşımamız ve kendileri için onun gibi,
bindikleri nice şeyler yaratmamız da onlar için bir âyettir. Dilesek,
onları suda boğarız da, ne kendileri için bir koruyucu bulunur; ne de
kendileri kurtulabilirler. Ancak bizden bir rahmet ve bir süreye
kadar da yaşatma olmak üzere onları koruruz.» (Yasin: 33-44)
«Akşamı ettiğiniz ve sabaha erdiğiniz vakitlerde Allah'ı tesbih edin. Göklerde ve yerde, yatsı vaktinde ve öğleye eriştiğinizde hamd O'na mahsustur. O, ölüden diriyi çıkarır; diriden de ölüyü çıkarır. Ölümünden sonra da yeryüzüne hayat verir, işte siz de böyle çıkarılacaksınız. Sizi topraktan yaratması, O'nun (kudretinin) delillerindendir. Sonra siz, birer insan olur, yeryüzünde yayılırsınız. Size, kendi nefsinizden, kendisiyle huzura kavuşabileceğiniz eşler yaratıp aranıza sevgi ve merhamet koyması da O'nun delillerindendir. Bunda, hiç şüphesiz düşünen kimseler için ibretler vardır. Keza gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O'nun âyetlerindendir. Bunda da, şüphesiz âlimler için ibretler vardır. Geceleyin uyumanız, gündüzün O'nun lutfundan rızık aramanız da O'nun delillerindendir. Bunda da, şüphesiz dinleyen kimseler için ibretler vardır. Size korku ve ümid veren şimşeği göstermesi, gökten su indirmesi, bu su ile ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesi, hep O'nun delillerindendir. Aklını kullanan kimseler için bunlarda da ibretler vardır. O'nun emriyle göğün ve yerin ayakta durması da keza O'nun (kudretinin) delillerindendir. Sonra sizi kabirlerinizden bir defa çağırdı mı, hemen çıkar gelirsiniz. Göklerde ve yerde olan herkes O'nundur; hepsi O'na boyun eğmiştir. Mahlûkatı ilk defa yaratan, ölümünden sonra onu tekrar var edecek olan O'dur. Bu, O'na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek sıfatlar O'nundur. O, dâima gâlibtir; hikmet sahibidir.» (Rûm: 17-27)
"(Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa gökleri ve yeri yaratan ve
sizin için gökten bir su indiren mi?" İşte biz o su ile sizin bir ağacını
bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel bahçeler bitirmişizdir,
Allah ile birlikte bir de ilah mı? Hayır, onlar doğru yoldan sapan bir
kavimdir." (Onlar mı daha hayırlıdır,) yoksa yeryüzünü karargâh
yapan, aralarına ırmaklar koyan, üzerine sabit dağlar diken ve iki
deniz arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte bir de ilâh mı?
Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. "(Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa
kendisine duâ ettiği zaman, darda kalana yardım eden, sıkıntıyı
gideren ve sizi yeryüzünün halîfeleri yapan mı? Allah ile birlikte bir
de ilâh mı? Ne kadar az düşünüyorsunuz? (Onlar mı daha hayırlıdır)
yoksa karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren ve
rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen mi?
Allah ile birlikte bir de ilâh mı? Allah, sizin ortak koştuğunuz
şeylerden çok yücedir. (Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa mahlûkatı
yaratan, sonra onu iade edecek olan ve size hem gökten, hem de
yerden rızık veren mi? Allah ile birlikte bir de ilâh mı? (Ey
Muhammed! Onlara) de ki: "Eğer söylediklerinizde doğru iseniz,
delilinizi getirin" Yine de ki: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka hiç
kimse gaybı bilmez. Ne zaman diriltileceklerinin de farkına
varmazlar."» (Neml: 60-65)
Bu apaçık âyetlerde sorunun cevabı vardır. Biz seni,
Müslümanların yoluna uymaya ve Allah’ın âlemler için razı olduğu
İslam dinine girmene davet ediyoruz.
Allah’ın selamı, hidayete tabi olanlara olsun.