İSLÂM DÎNİNİN MEZİYETLERİ
Müslümanlar, niçin dînlerinin hak olduğuna inanırlar?
Bu konuda ellerinde yeterince ikna edici delilleri var mıdır?
Cevap:
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Bu soruyu soran muhterem kardeşim,
Selâm ve iyi dileklerimden sonra;
Sorunuz, ilk bakışta, mantıksal olarak, İslâm dînine girmemiş birisinin sorusu intibaı
uyandırıyor. Zira bu dîni bilen, onun inanç esaslarına bağlı ve bu esasları hayatında
uygulayan birisi, gölgesinden istifâde ettiği dînin ve içinde bulunduğu nimetin kadrini
gerçekten bilir. Birçok sebepten dolayı...
Bunlar:
1. Müslüman, eşi ve benzeri olmayan, en güzel isimlerin kendisine âit olduğu ve
yüce sıfatlara hâiz bir tek ilaha kulluk etmektedir. Böylece, müslümanın yönelişleri ile
gâyesi birleşir, Rabbine ve yaratıcısına güvenir, O’na tevekkül eder, her türlü yardımı,
başarıyı ve desteği ondan ister. İnanır ki Rabbi,her şeye gücü yetendir, eşe, çoluk-çocuğa
ihtiyacı olmayandır, yerleri ve gökleri yaratandır. O, dirilten, öldüren, yoktan var eden,
rızık verendir... O yüzden kul, rızkı, her şeyi işiten ve icâbet eden (Allah)’tan ister. O’na
duâ eder ve tevbeleri çok kabul eden, çok bağışlayan ve Rahîm olan (Allah)’a ricâda
bulunur.Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyden haberdar olan, gizli-açık her türlü niyeti bilen
Rabbine karşı günah işlediğinde veya kulluk hususunda ihmalkârlık ettiğinde, O’na tevbe
eder. Günahının, nefsine veya başkalarının hakkına tecavüze dönüşmesinden çekinir.
Çünkü Rabbi, her şeyi görüp gözetmektedir. Yine bilir ki; Rabbi, gaybın tek bileni ve
hikmet sahibi olandır. Rabbinin, kendisi için seçtiği ve takdir ettiğine îmân eder. Zira Rabbi
ona zulmetmemiştir, hikmetini bilmese de Rabbinin kendisi için koymuş olduğu hüküm, en
hayırlı olandır.
2. Kulluğun, müslüman nefsindeki tezâhürleri... Namaz, kendisi ile Rabbi arasında
bir bağdır. Namazı, huşu içinde edâ ettiği takdirde, sükûnet, itmi’nan ve rahatlık hisseder.
4
Çünkü, aşkın bir varlık olan Allah -azze ve celle-’ye sığınmaktadır. Bu yüzden İslâm
Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-:
"Bizi namaz ile rahata kavuştur" buyururdu.
Başına kötü bir şey gelse veya endişe etse hemen namaza sığınırdı. Zira, her kimin
başına bir musibet gelse, o da namaz kılmayı denese, içinde bulunduğu sıkıntıdan ve
musibetten kurtulup, sabır ve sükunete erdiğini hissedecektir. Çünkü, namazında Rabbinin
kelâmını okumaktadır. Rabbin kelâmının etkisi, yaratılmışların sözlerinin tesiriyle mukayese
edilemez. Bazı psikiyatri doktorlarının sözleri, göreceli olarak olsa bir rahatlamaya ve
hafiflemeye etki ediyorsa, psikiyatri doktorunu yaratanın sözünün tesirini varın siz düşünün
artık!
Zekâta gelecek olursak... İslâm’ın rükünlerinden biri olarak zekât, nefsi cimrilikten ve
pintilikten temizler. Kerem sahibi olmaya, fakirlere ve muhtaçlara yardım etmeye alıştırır.
Kıyâmet gününde de, diğer ibâdetlerde olduğu gibi, sahibine fayda sağlar. Müslüman’ın
vereceği zekât; beşeri sistemlerdeki yüksek vergi miktarları gibi değil, yalnızca (malının)
1000’de 25 (% 2,5)’lik bir miktarını verir. Ama kaçarak-göçerek değil, can-ı gönülden verir.
Oruç da aynı şekilde... Allah’a ibâdet olarak, hesabı yapılamayacak kadar sevap
karşılığında... Açlık çeken kimselerin ve yemekten mahrum olanların hallerini (yüreğinde)
hissetmek ve yaratıcının kullarına olan nimetinin (yüceliğini) hatırlamak maksadıyla,
yemekten, karı-koca ilişkisinden uzak durmaktır...
Ve Hacc... İbrahim -aleyhisselâm-’ın inşa ettiği, Allah’ın evini, Harem-i Şerif'i ziyâret
etmek... Allah’ın emrine tâbi olmak, duâların kabulü, yeryüzünün her yerinden gelen
müslümanlarla tanışmak kaynaşmak...
3. İslâm, her hayırlı işi emretmiş, her kötü işi de yasaklamıştır. Her türlü edebi ve
ahlakî güzelliği emretmiştir. Mesela; doğruluk, yumuşak huyluluk, nezaket, tevâzu, hayâ,
sözünde durmak, vakar, merhamet, adâletli ve cesur olmak, sabır, kanaatkâr olmak, iffetli
ve iyiliksever olmak, hoşgörülü, güvenilir olmak, iyi ve güzel olana şükretmek, öfkesini
yenmek…
Ana-babaya iyiliği emreder, sıla-i rahim, muhtaca yardım etmek, komşuya iyi
davranmak, yetimin malını korumak ve kollamak, küçüklere şefkat, büyüklere hürmet
etmek, hayvanlara ve hizmetçilere yumuşak davranmak, yoldan geçişlere mâni olacak
veya zorlaştıracak olan şeyleri bertaraf etmek, güzel sözlülük, (cezalandırmaya) gücü
yettiği halde (suçluyu) bağışlamak...
5
Müslümanın, müslüman kardeşine nasihatte bulunması, müslümanların ihtiyaçlarını
karşılamak, ödeme zorluğu çeken borçluyu idâre etmek, başkasını kendi nefsine tercih
etmek,eşit davranmak, (cenâze sahibine) taziyede bulunmak, insanların yüzüne tebessüm
etmek,hasta ziyâreti, mazluma yardım etmek, arkadaşlar arasında hediyeleşmek, misafire
ikramda bulunmak, hanımına güzel davranmak, eşinin ve çocuklarının nafakasını vermek,
selâmı yaymak, ev halkının mahremiyetine muttali olmamak için, evlere girerken ev
sahiplerinden izin almak…
Bunlardan bir kısmını, müslüman olmayanlar yapıyor olsa da, genel etik kuralı gereği
olarak yapmaktadırlar. Yoksa yaptıkları (bu iyi davranışların) karşılığında sevap kazanma
veya kıyâmet gününde kurtuluşa erme arzusuyla değildir.
İslam’ın nehyettiklerine gelecek olursak; (konulan tüm yasakların) fert ve toplumun
çıkarları için olduğunu görürüz. Tüm yasaklar, Rabb Teâlâ ile kul arasındaki, kul ile kendisi
arasındaki ve nihâyet insanların birbirleri arasındaki ilişkilerin korunması içindir. Maksadın
hasıl olması için, bu misalleri ele alalım:
İslâm,Allah’a ortak koşulmasını ve O’ndan başkasına kulluk yapılmasını yasaklamıştır.
(Çünkü) Allah’tan başkasına kulluk etmek, bedbahtlık, sefillik ve perişan olmaktır.
Kâhinlere, büyücülere gitmek ve onların dediklerini tasdik etmek de yasaklanmıştır.İki
kişinin arasının açmak veya iki kişiyi birleştirmek maksadıyla yapılan sihir, olaylar ve
insanların hayatlarıyla ilgili olarak burçlara ve yıldızların (bu konulara) etkisine inanmak,
zamana sövmek, (çünkü zamanın tasarrufu Allah’ın elindedir), uğursuzluğa inanmak yasaktır.
Saygınlık, itibar kazanmak ve de gösteriş olsun diye (bile olsa) yapılan amellerin
terk edilmesi, Allah’tan başkasına boyun eğmek veya secde etmek, onlarla yakınlaşmak
veya kendisine yakınlaştırmak gâyesiyle münâfık kimselerle oturup kalkmak, Allah’ın
lâneti, gazabı veya ateş üzerine lânetleşmek yasaklanmıştır.
Duran suyun içine abdest bozmak, yolların orta yerine veya insanların oturduğu/
gölgelendiği yerlere, su yataklarına abdest bozmak, abdestini bozarken arkasını veya
önünü kıbleye dönmek, küçük abdestini bozarken, erkeklerin avret yerini sağ eliyle
tutması, hacetini yapmakta olan kimseye selâm verilmek, uykudan uyanan kimsenin,
ellerini yıkamadan önce, kabın içindeki suya daldırması yasaklanmıştır.
Güneşin doğuşu sırasında, zeval (öğle) vaktinde ve batışı, (şeytanın iki boynuzu
arasından batarken) esnasında nâfile namazı kılmak nehyedilmiştir.
Acıkmış olduğu halde ve yemek başındayken namaza kalkmak, abdesti sıkışık
olduğu halde namaz kılmak... Bütün bunlar namaz kılan kimsenin beynini meşgul edeceği
ve istenilen huşu ortamından uzaklaştıracağı için yasak sayılmıştır.
6
Namaz kılarken, (yanındaki bir başka namaz kılan kimseyi rahatsız edecek biçimde)
sesini yükseltmek, uykusu geldiği halde ısrarla gece namazı kılmaya çalışmak (uyuyup,
istirahatını yaptıktan sonra kalkmalıdır), gecenin tamamını teheccüd ile geçirmeye
kalkışmak ve özellikle de bunu her gece arka arkaya yapıyorsa... nehyedilmiştir.
Ayrıca, yellenme sesi duymadığı veya koku hissetmediği halde, abdesti bozuldu
zannıyla namazdan çıkmak...
Camilerin içinde alış-veriş yapmak, yüksek sesle yitiğini aramak da yasaklanmıştır.
Çünkü camiler, Allah’ın zikredildiği mekânlardır, oralarda dünyevî işlerle meşgul olmak,
ibâdethanelerin şanına yakışmaz.
Namaz başladı diye, koşturmak da nehyedilen davranışlardandır. Bilakis, sükûnet ve
vakar içinde yürünmesi gerekir. Yine, namaz kılanın kafasını meşgul edecek derecede
camilerin içinde yapılan her tür süsleme de nehyedilmiştir.
Orucunu hiç açmadan ve ara vermeksizin iki günü birleştirmek. Eşi yanında olduğu
halde kadının, eşinin onayını almadan nâfile oruç tutması yasaklanmıştır.
Kabirlerin üzerine bina yapılması veya (duvarlarının) yükseltilmesi, üzerlerine oturulması,
kabirler arasında ayakkabıyla dolaşılması, kabirlerin aydınlatılması, üzerlerine yazı
yazılması ve kabirlerin eşilmesi (Nebbaşlık) kabirlerin namazgâh olarak kullanılması
yasaklanmıştır.
Ölülerin arkasından yüksek sesle ağlamak (ağıt yakmak), elbisesini yırtmak, saçınıbaşını
dağıtmak, câhiliye âdetlerinden olan (ölen kişinin özelliklerini sayarak) cenâze
selası vermek yasaklanmıştır. Vefat haberini duyurmak maksadıyla yapılan ilâna ise cevaz
verilmiştir.
Fâiz yemek, kandırmaya, yanıltmaya dayalı her türlü alış-veriş şekli yasaktır. İçki ve
kanın satılması, domuz eti, putlar ve Allah’ın haram kıldığı her şeyin satılması ve satın
alınması sonucu elde edilen paralar da haramdır. Satın alma niyeti olmadığı halde, açık
artırmalarda (mezatta) yapıldığı gibi malın fiyatını artırmak, malın satışı sırasında var olan
özrünü saklayıp gizlemek, kendisine âit olmayan malı satmak, elinde olmayan (daha satın
almadığı malı) satmak, bir başkasının satın aldığı/alacağı malı almak, sattığı/satacağı
malın yerine kendi malını teklif etmek, başkası yaptığı sırada, pazarlık üzerine pazarlığa
girişmek, meyveyi olgunlaşmadan veya bozulmuşken satmak, tartarken veya ölçerken
cimrilik etmek, tekel oluşturmak, ortağı olduğu arsadaki veya meyve bahçesindeki
hissesini, ortağına teklif etmeden önce başkasına satmak, yetimlerin mallarını haksız
olarak yemek, kumar kazancını yemekten çekinmemek, fal okları, gasp, rüşvet almak ve
rüşvet vermek, insanların mallarını yağmalamak, haksız yere başkalarının mallarını yemek
7
veya telef etmek üzere alınmış malı yemek, insanlarının mallarının değerini düşürmeye
çalışmak, bulduğu şeyi gizlemek ve yok etmek, buluntu malı almak (sahibi veya sahibini
bilen hariç) dolandırıcılığın her çeşidi, geri ödeme niyeti olmadığı halde, (ödeme va'diyle)
borç almak, sahibinin gönül rızâsını almadan malını almak... nehyedilmiştir. Kılıç zoruyla
alınan her şey haramdır, aracılık etmek gâyesiyle alınan hediye de yasaklanmıştır.
Hayatını, toplumdan uzak, münzevi idâme ettirmek, evlenmemek, erkekliğini (bilinçli
olarak) yok ettirmek, aynı anda iki kız kardeşle birden evlenmek, bir kadını halasıyla veya
teyzesiyle (ilişkilerin kopması korkusuyla, hangisi küçük veya büyük olursa olsun fark
etmez) aynı anda nikâhı altına almak, berdel evliliği (mesela; beni kızınla veya kız
kardeşinle evlendir, bende seni kızım veya kız kardeşimle evlendireyim demek suretiyle,
biri diğerinin karşılığı olması ki, bu zulüm ve haramdır) yapmak, mut’a nikâhı (iki tarafça
üzerinde anlaşılan belli bir süre içinde son bulan evlilik) yapmak, hayızlıyken (temizlenme
dönemi bitmeden) hanımıyla ilişkiye girmek, hanımıyla meşru yol dışında birleşmek,
müslüman kardeşi tarafından nişanlanan kızı (terk etmedikçe veya ona izin vermedikçe)
kendisi nişanlamak, emri olmaksızın dul kadını, izni olmadan da bekâr kızı evlendirmek,
evlenenleri; câhiliye dönemi âdetlerinden olan (erkek evladınız olsun! gibi) ifâdelerle
tebrik etmek, çünkü câhiliye dönemi Arapları kız çocuklarından nefret ederlerdi.Dul kadının,
hâmile olduğunu gizlemesi, karı-kocadan herhangi birinin aralarında geçen özel şeyleri
başkalarıyla paylaşmaları, kadının, kocasını fesada âlet etmesi, boşanmayı oyuncak
haline dönüştürmek, kadının kız kardeşinin (evli olsun, nişanlı olsun) eşi tarafından
boşanması için talepte bulunması. Mesela, bir kadının, bir başka erkekten, eşini boşayıp
kendisiyle evlenmesini istemesi gibi...Kadının, izni olmadan, eşinin malından infakta
bulunması, kadının, eşinin yatağını terk etmesi, (eğer meşru bir özrü olmaksızın bunu
yaparsa, meleklerin lânetine uğrar) bir kimsenin, babasının hanımıyla evlenmesi, başkası
tarafından hâmile kalmış bir kadınla (evlenmek ve hamileyken) ilişkide bulunmak, eşinin
rızâsı olmaksızın hür bir kadına eşi tarafından azil uygulamak, bir kimsenin geceleyin
seferden dönüşte, haber vermeden âilesinin kapısını çalması ve onları korkutması (!)
gelişini haber verirse mahzuru yoktur. Hanımının gönül rızâsı olmadan mihrinden almak,
eşine verdiği zarar karşılığında yasaklanmıştır.
Kadınların açık-saçık dolaşmaları, kadınların sünnet edilmesi konusunda aşırılığa
kaçmak, kadınların, kocalarının izni olmadan başka birisini evine alması.Eğer gelmelerinde
mahzur bulunan kimseler değillerse genel bir izin yeterlidir.Anası ile evlâdını ayırmak,
erkeğin pezevenklik (deyyusluk) yapması, bakılması haram olan namahrem kadınlara
ısrarla bakmak ve bakışını tekrarlamak yasaklanmıştır.
İster suda boğularak ölmüş olsun, isterse de başka şekilde boğulmuş olsun veya
yüksek bir yerden düşerek ölmüş olsun, murdar hayvanın etini yemek yasaklanmıştır.
8
Yine; kan, domuz eti, Allah’ın adından başkasının adıyla veya putlara adanmak
suretiyle kesilen (hayvanın etini yemek) de yasaklanmıştır.
Leş yiyerek beslenen hayvanların etinin yenmesi ve sütünün içilmesi, yırtıcı
hayvanlardan ve kuşlardan pençeli olanlar, ehil eşeklerin etleri, aç-susuz bırakılmak veya
başka şekillerde ölüme terk edilerek telef olan hayvanların etlerini yemek yasaklanmıştır.
Dişleyerek veya tırnaklayarak öldürülen hayvanların etini yemek, birden fazla
hayvanın aynı mekânda, birbirlerinin gözü önünde boğazlanması ve hayvanın gözünün
önünde satır bilemek... yasaklanmıştır.
Elbise ve süs eşyalarında:
Elbisede israf yasaklanmıştır. Erkeklerin altın takı kullanması, çıplaklık, açık-saçık
dolaşmak ve erkeklerin diz kapaklarını açıkta bırakacak şekilde (giyinmeleri)
yasaklanmıştır. Elbisesini yerleri süpürecek şekilde uzatmak, böbürlenerek yürümek ve
gösterişli (şöhret elbisesi) giymek.
Yalancı şâhitlik yapmak, iffetli kadınlara iftira atmak, suçsuz insanları zan ve töhmet
altında bırakmak. Dil ve hareketleriyle insanları taklit etmek, isimlerin yerine lakap
kullanmak, gıybet ve dedikodu yapmak, müslümanlarla alay etmek, mensubu olduğu
kabilesi ile övünmek, soy-sop ile alay etmek, sövgü, yerme, çirkin sözlülük, taklitçi bir eda
ile konuşmak, müstehcenlik, kendisine yönelen bir saldırı olmadıkça sesini yükseltmek,
yasaklanmıştır.
(Müslümanlar), yalan söylemekten men edilmişlerdir. Yalanın en şiddetli olanı da,
uykuyla ilgili olanıdır. Mesela; rüyasında gördüğü iddiâsını kullanarak veya kendisiyle
başkaları arasındaki husumetten korkarak kendisine manevî veya maddi makam-mevki
sağlamak
Bir kimsenin kendisini temize çıkarması, fısıltı halinde konuşmak yasaklanmıştır.Üç kişi
bir aradayken, (diğerini üzecek şekilde) aralarından ikisinin kendi arasında fısıldaşmaları
yasaklanmıştır. Mümine lânet etmek ve lânet edilmeyi hak etmeyene lânet etmek de
yasaktır.
Ölülere sövmek, ölümü talep etmek için duâ etmek veya uğradığı bir zarar
dolayısıyla ölmeyi temenni etmek, kendisi aleyhine, çoluk-çocuğuna, hizmetçilere veya
mallarına bedduâda bulunmak yasaklanmıştır.
Başkasının önündekinden yemek, yemeğin ortasından yemek yasaklanmıştır. Kendi
tarafından ve önünden yemesi gerekir. Zira bereket, yemeğin ortasına iner. Kırık bir
9
bardağın gediğinden su içmek suretiyle, kendisine eziyet etmek, kabın içine üfürmek,
yüzükoyun yatmış olduğu halde yemek ve içki içilen sofrada bulunmak, yasaklanmıştır.
Ocağı evde terk edip uykuya dalmak, eline yağ gibi kokulu veya başka bir madde
bulaşmış olduğu halde gecelemek. Yüzüstü yatmak, rüyâsında gördüğü kötü şeyleri
anlatmak veya yorumlamak yasaklanmıştır. Çünkü bunlar şeytanın oyunlarındandır.
Haksız yere adam öldürmek, fakirlik korkusuyla çocuklarını öldürmek, intihar etmek,
zinâ yapmak, livata, alkollü içki içmek, üretimini yapmak, taşımak ve satmak, Allah’a karşı
gelmek suretiyle insanların rızâsını kazanmaya çalışmak. Ana-babasını öfkelendirmek ve
onlara “öff size” demek, çocuğu, babasından başkasına âit saymak, ateş ile dağlayarak
eza etmek,canlıları ve ölüleri ateş ile yakmak, ölülerin cüsseleri üzerinde işkence yapmak,
bâtıla yardım etmek, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmak, Allah’a isyan olan bir
konuda başkasına itaat etmek, yalan yere yemin etmek, başkalarının izni olmadan
konuşmalarını dinlemek, insanların avret yerlerine bakmak, kendisine âit olmayan şeyin
sahibi olduğunu iddiâ etmek, yapmadığı işin ecrini almayı ve övgüsüne mazhar olmayı
beklemek, insanların, rızâsı olmadığı halde evlerini dikizlemek, israf ve savurganlık etmek;
sahibine günahtan başka bir şey kazandırmayan yemin, casusluk yapmak, salih erkek ve
saliha kadınlar hakkında kötü zanda bulunmak, karşılıklı hasetleşmek, birbirinden nefret
etmek, bâtılda ısrar etmek, kibir, böbürlenme, büyüklük taslamak, kendisini beğenmek,
şımarıklık ve taşkınlık ederek eğlenmek, işçiye söz verdiği ücreti ödemekten vazgeçmek,
çocuklarına verdikleri hakkında aralarında adâletsizlik yapmak, malının tamamını vasiyet
edip, vârislerini fakir bırakmak yasaklanmıştır. Böyle bir vasiyetin, üçte birinden fazlası
tatbik edilmez. Kötü komşuluk, meşru bir gerekçe olmaksızın 3 günden fazla bir
müslümanla küs kalmak, gözünü çıkarmak ve dişini kırmak gibi olumsuzluklara sebebiyet
verme ihtimali sebebiyle iki parmağı arasına aldığı taşı fırlatmak, miras ehli olan kimseye
terekesinden pay verilmesini vasiyet etmek. Çünkü Allah, vârisler için haklarını vermiştir.
Komşuya eziyet etmek, müslüman kardeşine silah doğrultmak, eza endişesiyle kılıcını
kınından sıyırıp dolaşmak, iki kişi arasında rızâları olmaksızın ayrımcılık yapmak, meşru bir
gerekçe olmaksızın hediyeyi geri çevirmek, israf ve savurganlık, malını sefih-serkeş
kimselere vermek, kadın ve erkeklerden bazılarını diğerlerine üstün kılması için Allah’a duâ
etmesine engel olmak, verilmiş olan sadakalarının minnet ve başa kakmak gibi
yöntemlerle geçersiz kılınması, şâhitlikten kaçınmak, yetimi zora sokmak ve dilenciyi
terslemek, necis (hükmündeki) ilaçlarla tedavi olmak. Çünkü Allah, bu ümmetin devâsını
haram kıldığı şeylerde yaratmamıştır. Savaş sırasında kadın ve çocukların öldürülmesi, bir
kimsenin, bir başkasına üstünlük taslaması, verdiği sözden caymak, emânete hıyânet
etmek, ihtiyacı olmadığı halde dilencilik yapmak, korkutarak şaka veya ciddî olarak
müslüman kardeşinin malını almak, babanın oğluna bağışladığı hariç, bir kimsenin hibe
ettiği veya bağışladığı şeyden vazgeçmesi, bilgisi olmadığı halde doktorluğa yeltenmek,
10
karınca, arı ve hüdhüd (kuşunu) öldürmek, erkeklerin ve kadınların birbirilerinin avret
yerlerine bakmaları, izinleri olmaksızın iki kişinin arasına oturmak ve selâmı sadece
tanıdığı kimseye vermek, yasaklanmıştır. Zira selâm tanıdık olsun veya olmasın herkese
verilmelidir. Yeminin, yemin eden için çıkar sağlama aracı yapılması, halbuki ondan daha
hayırlısı gelir ve yeminine kefâret olur. Sinirli olduğu bir anda, iki hasım arasında
arabulucuk yapmaya kalkışmak veya diğerinin söyleyeceklerini dinlemeden, birisi
aleyhine/lehine hüküm vermek, yanında kesici aletler gibi,insanlara eziyet verecek
şeylerle çarşı-pazardan (gibi kalabalık yerlerden) geçmek, oturduğu yerden birini kaldırıp,
onun yerine oturmak, (bir müslüman) kardeşinin yanında (otururken) izin almadan gitmek
için ayağa kalkmak, yasaklanmıştır.
Bu ve benzeri birçok emir ve yasak, insanların mutluluğu ve insanlığın huzuru için
gelmiştir. Ey bu soruyu soran kız kardeşim, hiç böyle bir dîn gördün veya tanıdın mı?
Cevabı okumayı tekrarla, sonra kendine sor:
Seninde bu dîne tâbi olanlardan biri olmaman büyük bir kayıp değilmi?
Allah Teâlâ Kur’an-ı Azim’inde şöyle buyurmuştur:
"Kim, İslâm'dan başka bir dîn ararsa, o dîn ondan asla olunmayacaktır ve o, âhirette
hüsrana uğrayanlardan olacaktır."1
Son olarak, sana ve bu cevabı okuyan herkese, doğruya ulaşma ve hakka tabi olma
yolunda muvaffakiyet temenni ediyorum. Allah, bizi ve sizi her türlü kötülükten korusun.
1 Âl-i İmran Sûresi: 85.