Articles




Meleklere îmân:


Allah Teâlâ'nın nûrdan yarattığı melekleri olduğuna, onları, bazı amelleri yerine


getirmek üzere görevlendirmiş olduğuna, emrini getirmeleri için onlara tam bir itaat ve


yerine getirme gücü bahşettiği varlıklar olduğuna kesin bir şekilde inanmak demektir.


Melekler,gözle görülemeyen ve Allah Teâlâ'ya ibâdet etmek için yaratılan varlıklardır.


Onların Rubûbiyet ve Ulûhiyet hususiyetlerinden yana hiçbir özellikleri yoktur. Allah Teâlâ


onları nûrdan yaratmış ve onlara, emrine tam bir teslimiyet gösterme ve emrini yerine


yetirme gücü bahşetmiştir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:


}|{zyxw vutsr q [





"Gökte ve yerde ne varsa, (hepsi) O'nundur.O'nun huzurunda bulunanlar (Allah’a


yakın melekler),O’na ibâdet etmekten kibirlenmez ve yorulmazlar.Onlar, gece-gündüz


bıkmaksızın (Allah’ı) tesbih ederler."1


Melekler, pek çoktur. Onların sayısını Allah Teâlâ'dan başka kimse bilemez. Nitekim


Buhârî ve Müslim'in sahihlerinde Enes b. Mâlik'in -Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiği


Mirâç kıssası hadisinde, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- semâda Beytu'l-Ma'mûr


denilen yere kadar yükseltilmiş ve orada her gün yetmiş bin meleğin namaz kıldığını ve


oradan çıktıkları zaman kendilerine bir daha sıra gelmediği için geri dönemediklerini


söylediği melekler de vardır.


Meleklere îmân, dört hususu içerir:


Birinci Husus:


Meleklerin varlığına îmân etmeyi içerir.


Nitekim Allah Teâlâ melekler hakkında aşağıdaki âyetlerde şöyle buyurmuştur:





1 Enbiyâ Sûresi:19-20


4


"Ey îmân edenler! Kendinizi ve âilelerinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan o ateşten


koruyun ki, onun üzerinde iri yarı, sert tabiatlı melekler vardır.Kendilerine verdiği emirlerde


Allah’a asla isyan etmezler ve emrolunduklarını yerine getirirler."1





"Onlar (melekler) Allah’a yakın kullardır. Allah, onlara birşey söylemeden veya


emretmeden onlar konuşmazlar. Onlara emrettiği zaman da hemen emrine itaat ederek


yerine getirirler."2





"Gökte ve yerde ne varsa, (hepsi) O'nundur. O'nun huzurunda bulunanlar (Allah’a


yakın melekler), O’na ibâdet etmekten kibirlenmez ve yorulmazlar. Onlar, gece-gündüz


bıkmaksızın (Allah’ı) tesbih ederler."3


İkinci Husus:


Cebrâîl -aleyhisselâm- gibi ismini bildiklerimize ismiyle îmân eder, bilmediklerimize


de icmâlî olarak îmân ederiz.


Üçüncü Husus:


Cebrâîl -aleyhisselâm- gibi vasfını bildiğimize vasfı ile îmân ederiz.


Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, Cebrâîl -aleyhisselâm-'ı, Allah


Teâlâ'nın yaratmış olduğu asıl sûretinde altı yüz tane kanadı ile ufukları kapatmış bir


halde görmüştür.


Melek, Allah Teâlâ'nın emriyle bir insan sûretine dönüşebilir.


Nitekim Allah Teâlâ, Cebrâîl -aleyhisselâm-'ı Meryem'e gönderdiği zaman ona tam


bir insan sûretinde görünmüştür.


 ZYXWVUTSRQPO N [


[ [ سورة ر م الآية: ١٧


1 Tahrim Sûresi: 6


2 Enbiyâ Sûresi: 26-28


3 Enbiyâ Sûresi:19-20


5


"(Meryem) onlarla kendisi arasına bir perde gerdi. Biz de ona Ruh'umuzu (Cebrail'i)


gönderdik de, ona tam bir insan şeklinde (sûretinde) görünüverdi." 1


Yine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, ashâbı ile birlikte otururken Cebrâîl


-aleyhisselâm- kendisine bir insan sûretinde gelmiştir.


Nitekim Ömer b. Hattab'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o


şöyle demiştir:





"Biz, birgün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanında otururken bembeyaz


bir elbise giymiş, simsiyah saçlı, üzerinde yolculuk izi bulunmayan ve içimizden de hiç


kimsenin tanımadığı bir adam ansızın yanımıza çıkageldi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve


1 Meryem Sûresi:17


6


sellem-'in önünde oturup dizlerini, O'nun -sallallahu aleyhi ve sellem-'in dizlerine dayadı,


ellerini de kendi1 uyluklarının üzerine koydu ve:


- Ey Muhammed! Bana İslâm'dan haber ver? dedi.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:


- İslâm; Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilahın olmadığına ve


Muhammed -sallalahu aleyhi ve sellem-'in Allah'ın elçisi olduğuna şâhitlik etmen, namaz


kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve yoluna güç yetirdiğin takdirde


Beytullah'ı haccetmendir, buyurdu.


O:


- Doğru söyledin, dedi.


Bunun üzerine biz, soru soranın, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e hem soru


sormasına, hem de ona doğru söyledin, demesine şaşırdık.


(Sonra devamla):


- Bana îmândan haber ver? dedi.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:


- Îmân;Allah'a,meleklerine,kitaplarına,elçilerine (peygamberlerine), âhiret gününe


ve kaderin hayrına ve şerrine îmân etmendir, buyurdu.


O yine:


- Doğru söyledin,dedi.


(Sonra devamla):


- Bana ihsandan haber ver? dedi.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:


- İhsan; Allah'a, O'nu görüyormuşçasına ibâdet etmendir. Şayet sen O'nu


görmüyorsan bile, O seni görmektedir, buyurdu.


(Sonra devamla):


- Bana, kıyâmetin ne zaman kopacağından haber ver? dedi.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:


- Kıyâmet hakkında kendisine soru sorulan kimse, soran kimseden daha bilgili


değildir, buyurdu. Bunun üzerine o:


1 İmam Nevevî, Sahîh-i Müslim'in şerhinde, Sindî de Nesâî'nin şerhinde "kendi uyluklarının üzerine koydu"


şeklinde açıklamışlardır,Fakat "Avnu'l-Ma'bûd"'da "Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in uyluklarının


üzerine koydu" şeklinde açıklanmıştır.


7


- O halde bana kıyâmetin alametlerinden haber ver? dedi.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:


- Câriyenin efendisini doğurması1, yalınayak, baldırı çıplak koyun çobanlarının bina


yükseltmekte birbirleriyle yarışmaları ve bunlarla iftihar etmeleridir, buyurdu.


(Ömer b. Hattab) dedi ki:


- Sonra adam oradan hızla ayrıldı.Bunun üzerine ben uzun bir süre (üç gece) öyle


bekledim. Sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana:


- Ey Ömer! Soru soranın kim olduğunu biliyor musun? diye sordu. Bunun üzerine ben:


- Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler, dedim.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:


- Şüphesiz ki O, size dîninizi öğretmek üzere gelen Cebrâil'dir, buyurdu."2


Yine Allah Teâlâ'nın, İbrahim -aleyhisselâm- ile Lût -aleyhisselâm-'a gönderdiği


melekler de insanlar sûretinde idiler.


Dördüncü Husus:


Tesbih etmek ve gece-gündüz bıkmadan ve durmadan Allah Teâlâ'ya ibâdet etmek


gibi, Allah Teâlâ'nın emriyle bildiğimiz bazı amelleri yerine getirdiklerine îmân ederiz.


Meleklerin isimleri:


Meleklerin isimleri vardır. Fakat bizler pek azının isimlerini bilmekteyiz. Bu sebeple


Kur'an ve sünnette isimleri belirtilen meleklere detaylı bir şekilde îmân etmek (tafsilî


îmân), isimleri belirtilmeyen meleklere ise, özet olarak îmân etmek (mücmel îmân) gerekir.


Bu ise, kulun meleklere genel olarak îmân etmesi konusuna girer. Meleklerin kimisinin özel


bir görevi olabilir.


Örneğin:


1. Cebrâîl -aleyhisselâm-:


Allah Teâlâ'nın peygamberlere gönderdiği vahyi onlara götürmek üzere görevlendirdiği


vahiy emînidir.


2. Mîkâîl -aleyhisselâm-:


Allah Teâlâ'nın izniyle yağmur yağdırmak ve bitkileri yeşertmekle görevli melektir.


1 İmam Hattâbî, "Câriyenin efendisini doğurması"nın anlamı hakkında şöyle demiştir: "İslâm'ın yeryüzünde


yayılmasıyla savaşlarda çokça kadın köleler ele geçirilmesinin ardından müslümanların onları câriyeler


edinecekler ve onlardan doğacak kız çocukları annelerine efendiler olacaktır."


"Câriyenin efendisini doğurması" şöyle de açıklanmıştır: "Kız çocuğunun, annesine çokça itaatsizlik etmesi


sonucu, kadın efendinin, câriyesine hükmetmesi gibi, kız çocuğu da annesine hükmedecektir."


2 Müslim; hadis no: 8.


8


Nitekim Allah Teâlâ, Cebrail ve Mikail -aleyhisselâm- hakkında şöyle buyurmuştur:





"(Ey Peygamber! Meleklerden Cebrail bizim düşmanımızdır, diyen Yahudilere) De ki:


Kim, Cebrâil’e düşman ise iyi bilsin ki, bu Kur’ân’ı daha önce inen kitapları tasdik etmek,


mü'minleri (hakka ileten) bir rehber ve (dünya ve âhirette her türlü iyiliği onlara)


müjdeleyici olmak üzere, Allah’ın izniyle senin kalbine o indirmiştir. Kim, Allah’a,


meleklerine, elçilerine, (özellikle de şu iki meleğe) Cebrâil ve Mikâil’e düşman ise, iyi


bilsin ki Allah da kâfirlerin düşmanıdır."1


3. İsrâfîl -aleyhisselâm-:


Hesaba çekilmek üzere canlıların tekrar diriltilecekleri kıyâmet gününde sûra üflemekle


görevli melektir.


Nitekim Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf'tan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet


olunduğuna göre o şöyle demiştir:





"Mü'minlerin annesi Âişe'ye -Allah ondan râzı olsun-:


- Allah'ın Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem- gece namaz kılmaya (teheccüde)


kalktığında, namazına hangi duâ ile başlardı, diye sordum.


Âişe -Allah ondan râzı olsun- dedi ki:


- Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- gece namaz kılmaya kalktığında


namazına şu duâ ile başlardı:


1 Bakara Sûresi:97-98


9


- Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil’in Rabbi, göklerin ve yerin yaratanı, gizli ve âşikârı bilen


Allahım! Ayrılığa düştükleri şeylerde kulların arasında sen hüküm verirsin. İhtilafa


düşüldüğünde beni izninle hakka ilet. Şüphesiz, sen dilediğini doğru yola iletirsin."1


4. Ölüm meleği -aleyhisselâm-:


Ölüm anında canlılarının ruhlarını çekip almakla görevli melektir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"(Ey Peygamber! O müşriklere) de ki: Canlarınızı almakla görevlendirilen ölüm


meleği, (eceliniz geldiğinde bir an bile gecikmeksizin) sizi vefat ettirip ruhlarınızı alacak,


sonra da siz Rabbinizin huzuruna götürüleceksiniz (O da bütün yaptıklarınızın karşılığını


verecektir.Eğer iyilik işlemişseniz karşılığında iyilik, kötülük işlemişseniz karşılığında kötülük


göreceksiniz.)" 2


Ölüm meleğinin yardımcıları da vardır.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Kullarının üstünde tek hâkim O'dur. O, üzerinize, amellerinizi kaydeden Hafaza


Melekleri'ni gönderir.Nihayet sizden birinize ölüm vakti geldiğinde elçilerimiz (Ölüm


Meleği ve yardımcıları) hiç aksatmadan onun ruhunu (kendilerine emredileni) alırlar."3


Ölüm meleğinin "Azrâil" diye adlandırıldığına dâir, Peygamber -sallallahu aleyhi


ve sellem-'den sâbit olan herhangi bir sahih hadis yoktur.


5. Mâlik -aleyhisselâm-:


Cehennemde görevli olan meleklerin başı ve cehennem bekçisidir.


Nitekim Allah Teâlâ, Cehennem bekçisi Mâlik hakkında şöyle buyurmuştur:





1 Müslim; hadis no: 270


2 Secde Sûresi: 11


3 En'am Sûresi: 61


10


"(Günahkârlar, Allah Teâlâ onları Cehenneme girdirdikten sonra Cehennem bekçisine


feryad ederek şöyle) seslenirler: Ey Mâlik! Ne olur, tükendik artık Rabbin canımızı alsın ki


(içerisinde bulunduğumuz durumdan) rahata kavuşalım! O (Mâlik onlara cevap olarak


şöyle) der: Size ölüp kurtulmak yok, orada ebedî kalacaksınız." 1


6. Rahim melekleri -aleyhimusselâm-:


Ana karnındaki ceninlerin ecellerini,rızıklarını,cennetlik ya da cehennemlik olduklarını


yazmakla görevli meleklerdir. İnsan anne karnında dört ayı tamamlayınca, Allah Teâlâ ona


bir melek gönderir ve ona, o ceninin rızkını, ecelini, amelini ve cehennemlik mi yoksa


cennetlik mi olduğunu, yazmasını emreder.


Nitekim Abdullah b. Mes'ud -Allah ondan râzı olsun- şöyle demiştir:





"(Bütün fiillerinde, hatta peygamberlikten önceki fiillerinde bile) Sâdık (doğru sözlü)


olan ve (kendisine gelen vahiyle) tasdik edilmiş (doğrulanmış) Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem- bize şunu anlatmıştır:


-Şüphesiz, sizden birinizin annesinin karnındaki (rahmindeki) yaratılışı, kırk gün nutfe


olarak kalır (spermin yumurtayla birleşip döllenmesi kırk günde olur.) Sonra (birinizin


yaratılışı) o kadar bir sürede (kırk günde) kan pıhtısı olur. Sonra o kadar bir sürede


(çiğnemlik) bir et parçası haline gelir. Derken melek gönderilir ve ona ruh üflenir. Meleğe


dört kelimeyi: Rızkını (az mı yoksa çok mu olacağını), ecelini (ne kadar süre yaşayacağını


ve ne zaman öleceğini), amelini (ne kadar hayır ve şer işleyeceğini) ve cennetlik mi yoksa


cehennemlik mi olacağını yazması emrolunur. Kendisinden başka hakkıyla ibâdete lâyık


1 Zuhruf Sûresi: 77


11


hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki, sizden biriniz cennetliklerin amelini işler, hatta


cennetle kendisi arasında ancak bir arşınlık mesafe kalır, fakat kitap (ezelde onun


hakkında takdir edilmiş olan kader) kendisini geçer de cehennemliklerin amelini işler ve


cehenneme girer. Ve yine şüphesiz sizden biriniz, cehennemliklerin amelini işler, hatta


cehennemle kendisi arasında ancak bir arşınlık mesafe kalır, fakat kitap (ezelde onun


hakkında takdir edilmiş olan kader) onu geçer de cennetliklerin amelini işler ve cennete


girer."1


6. Dağ melekleri:


Dağlarla görevli meleklerdir.


Nitekim Âişe'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e şöyle sormuştur:


(


"Ey Allah'ın Rasûlü! Uhud savaşı gününden daha zor, daha çetin bir gün yaşadın mı?


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şu cevabı verdi:


- Evet Âişe, senin kavmin Kureyş´ten gelen birçok zorlukla karşılaştım.Fakat onların


bana Akabe günü revâ gördükleri eziyet hepsinden daha ağırdı. Ben Kureyş´ten


gördüğüm eza ve cefa üzerine Tâif´e gidip hayatımın korumasını Abdi Kulâl'in oğlu İbn-i


Abdi Yâliyl´e teklif ettiğimde dileğime cevap vermemiş, (aksine beni kavminin ayak


1 Buhârî:"Peygamberlerin Haberleri Kitabı,Âdem ve Zürriyetinin Yaratılışı Bâbı."Hadis no:3332. Müslim:


"Kader Kitabı, İnsanın Annesinin Karnında Nasıl Yaratıldığı Bâbı." Hadis no: 1 ve 2643


12


takımına taşlatmıştı da ayaklarım kanlar içinde kalmıştı).Ben de kederli bir şekilde Mekke´ye


doğru yola koyulmuştum. Bu üzüntü ve hayret içinde Karn-ı Seâlib (Karn-ı Menâzil)


denilen yere kadar geldim.Bu arada başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda bir bulutun


beni gölgelendirmekte olduğunu gördüm.Dikkatlice baktığımda bulutun içinde Cebrail´i


fark ettim.


Cebrail bana seslenerek şöyle dedi:


- Şüphesiz Allah Teâlâ, kavmin tarafından senin için söylenenleri işitti ve ötekilerin


seni korumayı reddettiklerini de gördü. Şimdi o sana şu Dağlar Meleğini gönderdi, melek


senin emrindedir. Kavmin hakkında ne dilersen ona emret, yerine getirsin.


Bunun üzerine Dağlar Meleği bana seslenerek selâm verdi, sonra da şöyle dedi:


- Ey Muhammed! Cebrail´in söylediği gibidir. (Ben dağlarla görevli meleğim ve senin


emrindeyim.) Ne istersen emret.Eğer, Ebu Kubeys ve karşısındaki şu dağı Mekkelilerin


üzerine çökerek onları tamamen ezmesini istersen onu bile emredebilirsin. Dileğin hemen


yerine gelecektir.


Bu söz üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle dedi:


- Hayır! (Ben onu istemiyorum.)Ben,Allah Teâlâ'nın onların neslinden yalnızca Allah´a


ibâdet eden ve hiçbir şeyi ona ortak koşmayan nesiller çıkarmasını ümit ederim."1


7.Âdemoğullarını korumakla görevli melekler -aleyhimusselâm-:


Mukimlik ve yolculuk hallerinde, uykusunda uyurken ve bütün hallerinde insanı


muhafaza etmekle görevli melekler vardır ki bunlar, "el-Muakkibât" yani nöbetleşerek


görevlendirilen meleklerdir.


Nitekim Allah Teâlâ bu melekler hakkında şöyle buyurmuştur:


mlkjihgfedcb a [





"Sizden sözünü gizleyenle, açıkça söyleyen, geceleyin (yaptıklarını) gizleyenle


gündüzün onları açıktan yapan, O’nun bilgisi (ilmi) bakımından aynıdır. O'nun (Allah


Teâlâ'nın), insanın önünde ve ardında devamlı sûretle nöbetleşerek görevlendirilen


1 Buhârî; hadis no: 3231. Fethu'l-Bârî şerhi.d Sûresi:10-11


13


melekleri vardır.Onlar, Allah’ın emriyle onu koruyup kollarlar.Bir toplum kendinde olan


durumu değiştirmedikçe (Allah'ın kendilerine bahşettiği nimete nankörlük edip O'na karşı


gelerek O'nun emrettiklerini değiştirmedikçe), şüphesiz Allah da o toplumda olan hali


(onlara bahşettiği nimeti) değiştirmez.Allah bir toplum için de bir kötülük isterse, ondan


kaçış yoktur. Artık Allah’ın dışında onları himâye edecek (onların işlerini üstlenecek,


sevdikleri şeyleri onlara getirecek ve istemediklerini de onlardan savacak) kimse yoktur."1


8.Kirâmen Kâtibîn (amelleri kaydedenmelekler) -aleyhimusselâm-:


Âdemoğlunun amellerini muhafaza etmek ve her insanın amelini ayrı ayrı yazmakla


görevli iki melektir.


Nitekim Allah Teâlâ, insanın amellerini yazan bu iki melek hakkında şöyle buyurmuştur:





"İki melek insanın sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazarlar.2 İnsan hiçbir söz


söylemesin ki, yanında onu gözetleyip yazmaya hazır bir melek bulunmasın."3


Allah Teâlâ'nın şu sözleri de bu melekleri kapsamaktadır:





"Kullarının üstünde tek hâkim O'dur. O, üzerinize, amellerinizi kaydeden Hafaza


Melekleri'ni gönderir.Nihayet sizden birinize ölüm vakti geldiğinde elçilerimiz (Ölüm


Meleği ve yardımcıları) hiç aksatmadan onun ruhunu (kendilerine emredileni) alırlar."4


Yine, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:





1 Ra'd Sûresi:10-11


2 Sağındaki melek, insanın sevaplarını yazmakla, solundaki melek ise günahlarını yazmakla görevlidir.


3 Kâf Sûresi:17-18


4 En'am Sûresi: 61


14


"Yoksa onlar (müşrikler), bizim, kendilerinin sırlarını (içlerinde gizlediklerini) ve kendi


aralarında konuştuklarını (gizli konuşmalarını) işitmediğimizi mi sanırlar? Hayır! Biz işitir (ve


bilir)iz, yanlarındaki elçilerimiz (Hafaza Melekleri) de onların yaptıkları her şeyi yazarlar." 1


Yine, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:





"Şüphesiz ki üzerinizde (bütün) yaptıklarınızı bilen şerefli kâtipler, Hafaza Melekleri


vardır." 2


Ey müslüman!


Sakın ola ki bu iki melek, kıyâmet günü seni üzecek şeyler yazmasın! Söylediğin ve


telaffuz ettiğin her şey, senin lehine veya aleyhine yazılacaktır. Kıyâmet günü olunca da


kulun amel defteri ortaya çıkarılacaktır.


9-10. Münker ve Nekir (kabir melekleri) -aleyhimesselâm-:


Ölü, kabrine konulduktan sonra kendisine gelen ve ona, Rabbi, dîni ve peygamberi


hakkında soru sormakla görevli iki melektir.


Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:





"Ölü veya sizden biriniz mezara konulduğu zaman, ona siyah ve mavi iki melek gelir.


Birine Münker, diğerine ise Nekir denir.


İki melek ona:


Bu adam (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-) hakkında ne dersin? diye


sorarlar.


Bunun üzerine o, (dünyada) söylediğini söyler ve şöyle der: O, Allah'ın kulu ve


elçisidir. Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına ve Muhammed'in


O'nun kulu ve elçisi olduğuna şâhitlik ederim, der.


Bunun üzerine iki melek:


Senin (ölmeden önce) böyle söylediğini (Allah'ın birliğini ve Muhammed'in Allah'ın


elçisi olduğunu ikrar ettiğini) zaten biliyorduk, derler.


Sonra onun kabri, eni ve boyu yetmiş arşın genişletilir, sonra kabri ona aydınlatılır


ve kendisine: Uyu, denilir.


O (gördüğü büyük sevinçten dolayı): Dönüp âileme haber vereyim mi? (yani


sevinmeleri için hâlimin güzel olduğunu ve benim için üzüntü ve keder olmadığını onlara


haber vereyim mi?) der.


Bunun üzerine iki melek:


Ona: Âilesinden en çok seven kişiden başka kimsenin uyandırmadığı gelin-güvey


gibi uyu,derler.(Onun kabrindeki hayatı yeni bir gelinin hayatı gibi olur.Rahat uykusundan


kendisini sadece âile fertleri uyandırır. Yatağından kalkınca da uykusuna doyamamış gibi


mahmur olur.)


O, Allah onu yatağından mahşere kaldırıncaya kadar (bu şekilde uyur).


Şayet münâfık ise:


İnsanların, "Muhammed Allah'ın elçisidir” dediklerini işittim ve ben de onlar gibi


söyledim. Ama gerçekten onun peygamber olup olmadığını bilmiyorum? der.


Bunun üzerine iki melek:


Senin (ölmeden önce) böyle söylediğini (Allah'ın birliğini ve Muhammed'in Allah'ın


elçisi olduğunu ikrar etmediğini) zaten biliyorduk, derler.


16


(Sonra toprağa): Onu sıkıştır, denilir. Bunun üzerine toprak onu öyle bir sıkıştırır ki,


kaburga kemikleri birbirine geçer. Allah, kıyâmette onu yattığı yerden diriltinceye kadar


ona böyle azap edilir."1


11-12. Hârût ve Mârût:


Nitekim Allah Teâlâ, Hârût ve Mârût hakkında şöyle buyurmuştur:





"(Yahûdiler) Süleymân’ın hükümrânlığı zamanında şeytanların sihirbazlara


söylediklerine uydular. Oysa Süleymân (-aleyhisselâm- sihri öğrenerek) kâfir olmadı.


Ancak şeytanlar, insanlara sihri öğretip (dînlerini ifsâd etmek sûretiyle) kâfir oldular. (Yine


Yahûdiler, insanları sınamak için Allah tarafından) Bâbil’de Hârût ve Mârût adlı iki meleğe


indirilene uydular.O iki melek; ‘Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da


kâfir olmayasın diyerek (nasihat edip uyarmadıkça) hiç kimseye sihir ilmini öğretmezlerdi.


İnsanlar, iki melekten karı ile kocanın arasını açacak şeyleri öğrenirlerdi. Oysa sihirbazlar,


Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Sihirbazlar kendilerine fayda değil de


zarar vereni öğrenirler.Sihri satın alanlar (sihri tercih edip hakkı terkeden Yahûdiler)


âhirette (hayırdan yana) nasiplerinin olmadığını çok iyi bilmektedirler. (Allah ve Rasûlü’ne


îmâna karşılık) kendilerini sattıkları şey (sihir), ne kötüdür.Keşke bunu anlasalardı."2


13. Cennet ehlinin melekleri:


Cennet kapılarından cennet ehlinin yanına gelerek onları selâmlamak ve onları


cennet nimetleriyle müjdelemekle görevli meleklerdir.


1 Tirmizî;hadis no:1071. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Hadis, Hasen Garib'tir. Elbânî de "Silsiletu'l-


Ehâdîsi's-Sahîha", hadis no: 1391'de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.


2 Bakara Sûresi:102


17


Nitekim Allah Teâlâ bu melekler hakkında şöyle buyurmaktadır:





"Adn cennetleridir; oraya girerler. Babalarının, eşlerinin, çocuklarının iyi olanları da


oraya girerler. Melekler, (cennete girişlerini tebrik etmek için) her kapıdan onların (cennet


ehlinin) yanına gelerek onlara; ‘Sizlere selâm olsun. Son yurt (cennet), ne güzeldir’


(derler)."1


Yine, Allah Teâlâ bu melekler hakkında şöyle buyurmuştur:





"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete sevk edilirler. Nihayet


oraya varıp da kapıları açılınca cennet bekçileri onlara: Selâm olsun size! Güzel hallerde


olasınız! Haydi, ebedî kalmak üzere girin buraya! derler."2


13. Cehennem ehlinin melekleri:


Meleklerin içerisinde cehennem bekçileri olanları vardır ki, bunlar Zebânîlerdir.


Zebânîlerin başları 19 tane olup önde geleni Mâlik -aleyhisselâm-'dır.


Nitekim Allah Teâlâ bu melekler hakkında şöyle buyurmuştur:





"İnkâr edenler (kâfirler), bölük bölük (zorla) cehenneme sürülürler. Nihayet oraya


vardıklarında kapılar (cehennemin yedi kapısı) açılınca, cehennem bekçileri (onları


azarlayarak) onlara şöyle derler: Size Rabbinizin âyetlerini okuyan ve Allah’ın huzuruna


çıkacağınız bu günü (n korkunç dehşetini) bildiren ve sizi uyaran sizden elçileriniz


(peygamberleriniz) size gelmediler mi? (Onlar, suçlarını itiraf ederek:) Evet (Rabbimizin


1 Ra’d Sûresi: 23-24


2 Zümer Sûresi: 73


18


elçileri) geldiler (ve bugün için bizi uyardılar), fakat kâfirler hakkında (Allah'ın) azap


hükmü kesinleşti, derler."1


Yine, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:





"(Bu azgın) istediği kadar grubunu yardıma çağırsın! Biz de Zebanîleri (azap


meleklerini) çağıracağız."2


Yine, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:





"Sekar (cehennem) nedir bilir misin? Nereden bileceksin! O, içine atılanı yer, bitirir.


(ne deri, ne de kemik bırakır, hepsini yakar). Yine de bırakmaz, eski haline çevirip bu işi


tekrar eder, sürekli derileri kavurur. Üzerinde on dokuz görevli (çetin ve acımasız zebânî)


vardır. Biz cehennem görevlilerini sadece meleklerden kıldık. Onların sayısını da kâfirler


için imtihan sebebi yaptık ki Ehl-i kitap, (Kur'an'da cehennem hakkında gelen bilgilerin


hak olduğuna) kesin inansınlar ve mü’minlerin de (Allah'a ve Rasûlüne) îmânları artsın..." 3


14. Bıkmadan, usanmadan ayakta duran, dâima rükû hâlinde


olan ve başlarını secdeden kaldırmadan sürekli secde edenmelekler:


Nitekim Ebu Zer'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna


göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur





1 Zümer Sûresi: 71


2 Alak Sûresi: 17-18


3 Müddessir Sûresi: 27-31


19


"Şüphesiz ben, sizin görmediğiniz şeyleri görürüm ve işitmediğiniz şeyleri işitirim.


Gök (âdeta) gıcırdadı ve gıcırdaması da hakkıdır.Zirâ gökte dört parmak yeri yoktur ki, bir


melek Allah’a secde etmek üzere (o yere) alnını koymuş olmasın.Allah'a yemin olsun ki,


şayet siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az gülerdiniz, çok ağlardınız, yataklarda eşlerinizle


cinsel ilişkiye girmekten zevk almazdınız ve (evlerinizden) yollara çıkarak (başınıza gelen


belâyı gidermesi için seslerinizi yükselterek) Allah'a yalvarırdınız."1


15. Yeryüzünde zikir (ilim) meclislerini takip eden gezici


melekler:


Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:





1 Tirmizî; hadis no: 2312.


20


"Şüphesiz Allah’ın yollarda gezip dolaşan ve zikir (ilim) ehlini arayan (insanlari


korumakla görevli olan Hafaza Meleklerinin dışında) birtakım melekleri vardır.Allah’ı


zikreden bir topluluk buldukları zaman: Aradığınız (istediğiniz) şey buradadır, hemen


gelin, diye birbirlerini çağırırlar. (Melekler gelip) onların etrafını kanatlarıyla kuşatarak


(birbirlerinin üstünde) dünya semasına (ulaşıncaya) kadar arayı (yerle gök arasını)


doldururlar.


Rab Teâlâ, -kullarının durumlarını, meleklerden daha iyi bildiği halde- meleklere


sorar:


- Kullarım ne diyorlar?


Melekler:


- Seni tesbih ediyorlar (seni her türlü noksanlıktan tenzih ediyorlar), senin için: Allah


en Büyük'tür diyorlar, sana hamd ediyorlar ve sana tazim gösteriyorlar, derler.


Rab Teâlâ:


- Onlar (kullarım) beni gördüler mi? diye sorar.


Melekler:


- Hayır! Allah'a yemin ederiz ki onlar seni görmediler, diye cevap verirler.


Rab Teâlâ:


- Ya beni görselerdi ne yaparlardı (zikirdeki halleri nice olurdu)? Diye sorar.


Melekler:


- Eğer seni görselerdi, sana daha çok ibâdet ederler, sana daha çok tazim


gösterirler, sana daha çok hamd ederler ve seni daha çok tesbih ederlerdi, diye cevap


verirler.


Rab Teâlâ:


- Onlar benden neyi istiyorlar? Diye sorar.


Melekler:


- Onlar, senden cenneti ıstiyorlar, diye cevap verirler.


Rab Teâlâ:


- Onlar, cenneti gördüler mi? diye sorar.


Melekler:


- Hayır! Ey Rabbimiz! Allah'a yemin ederiz ki onlar cenneti görmediler, diye cevap


verirler.


21


Rab Teâlâ:


- Ya onlar cenneti görselerdi ne yaparlardı? Diye sorar.


Melekler:


- Eğer onlar cenneti görselerdi, onu elde etmek için daha çok gayret ederler, onu


daha çok isterler ve ona daha çok rağbet gösterirlerdi, diye cevap verirler.


Rab Teâlâ:


-Onlar hangi şeyden (bana) sığınıyorlar? Diye sorar.


Melekler:


- Cehennemden (sana sığınıyorlar), diye cevap verirler.


Rab Teâlâ:


- Onlar, cehennemi gördüler mi? diye sorar.


Melekler:


- Hayır! Ey Rabbimiz! Allah'a yemin ederiz ki onlar cehennemi görmediler, diye


cevap verirler.


Rab Teâlâ:


- Ya onlar cehennemi görselerdi ne yaparlardı? Diye sorar.


Melekler:


- Eğer cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar ve ondan daha çok


korkarlardı, diye cevap verirler.


Bunun uzerini Rabb Teâlâ şöyle buyurur:


- Sizi şâhit kılıyorum ki, ben onların hepsini bağışladım!


- Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sözüne devam ederek şöyle buyurdu:


- İçlerinden bir melek: Onların arasında onlardan olmayan falanca (çok günah


işlemiş) bir kul da var. O başka bir maksatla, dünyalık bir ihtiyacı için onlara uğrayıp,


yanlarına oturuverdi, der.


Bunun üzerine Rab Teâlâ:


- (Onu da bağışladım), onlar öyle (kâmil) bir topluluktur ki, onlarla birlikte oturan


kimse de o topluluk sebebiyle (ve onların bereketiyle) bedbaht olmaz, buyurur."1


1 Buhârî; hadis no: 6408. Fethu'l-Bârî şerhi.


22


16. Allah Teâlâ'nın arşını taşımakla görevli melekler:


Nitekim Allah Teâlâ bu melekler hakkında şöyle buyurmuştur:








"Arş'ı taşıyan, bir de onun (Arş'ın) çevresinde bulunan melekler, Rablerine hamd


ederek O'nu her şeyden tenzih ederler. O’na gerçekten îmân ederler ve mü'minler için


şöyle mağfiret dileyerek duâ ederler: Ey Yüce Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi


kuşatmıştır! O halde (şirk ve günahlardan) tevbe eden ve senin (emretmiş olduğun)


yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru!"1


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Allah'ın meleklerinden olan Hametu'l-Arş'tan (Allah'ın arşını taşıyan) bir meleğin


yaratılışının büyüklüğü hakkında (ashâbıma veya insanlara) konuşmam için (Allah Teâlâ


tarafından) bana izin verildi. Şüphesiz bir meleğin kulak memesi ile omuzu arası, (iyi bir


atla yapılan) yediyüz yıllık yol mesâfesi kadardır. (Peki boyunun uzunluğu ve vucûdunun


büyüklüğü hakkında ne dersiniz!)."2


Melekler ne zaman yaratılmışlardır?


Bu konuda Kur'an ve sünnetten herhangi bir nas gelmediğinden dolayı meleklerin ne


zaman yaratıldıklarına dâir belirli bir vakit tayin etme bilgisine sahip değiliz.Fakat melekler,


Kur'an'ın şu âyeti gereği, insanın yaratılmasından önce yaratılmış oldukları kesindir:





1 Ğâfir/Mü'min Sûresi:7.


2 Ebu Dâvud;Kitabu's-Sunne,Cehmiyye Hakkındaki Bâb. hadis no: 4727..


23


"(Ey Peygamber! İnsanlara hatırlat!) Hani Rabbin meleklere: Ben, yeryüzünde (onu


imâr edecek) bir halife yaratacağım, dediğinde onlar: Bizler sana hamd ederek seni


tesbih ve takdir edip dururken, yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve orada kan dökecek


birisini mi yaratacaksın? (Ey Rabbimiz! Onu yaratmandaki hikmetini bize öğretir ve onu


bize gösterir misin?) dediler. Allah: Ben, sizin bilemediğiniz pek çok şeyi bilirim, dedi." 1


Allah Teâlâ'nın insanı yaratmak istediğini haber vermesi, meleklerin insandan önce


var olduklarına delâlet etmektedir.


Meleklerin yaratılış bakımından azamet ve büyüklükleri:


Nitekim Allah Teâlâ cehennemdeki melekler hakkında şöyle buyurmuştur:





"Ey îmân edenler! Kendinizi ve âilelerinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan o ateşten


koruyun ki, onun üzerinde iri yarı, sert tabiatlı melekler vardır.Kendilerine verdiği emirlerde


Allah’a asla isyan etmezler ve emrolunduklarını yerine getirirler."2


Meleklerin en büyüğü ise, istisnasız Cebrâil -aleyhisselâm-'dır.


Cebrâil -aleyhisselâm-'ın vasfı hakkında gelen delillerden bazıları şunlardır:


Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle


demiştir:





"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Cebrâil -aleyhisselâm-'ı gerçek sûretinde


altıyüz kanadı olduğu halde görmüştür. Bu kanatların her birisi, ufuğu (yerle gök arasını)


kapatmıştı. Kanadından, Allah'tan başka hiç kimsenin bilemeyeceği kadar çok olan, çeşitli


renklerde inci ve yakut dökülüyordu."3


1 Bakara Sûresi: 30


2 Tahrim Sûresi: 6


3 İmam Ahmed Müsnedi'nde rivâyet etmiştir. İbn-i Kesîr; el-Bidâye ve'n-Nihâye; c: 1, s: 47'de isnadının


ceyyid olduğunu söylemiştir.


24


Yine, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Cebrâil -aleyhisselâm-'ı vasfederken


şöyle buyurmuştur:





"Ben, O'nu gökten inerken, yüce bir yaratılışa sahip olmasından dolayı gök ile yer


arasını kapatmış olarak gördüm." 1


Büyük yaratılışlı meleklerden kimisi de Allah Teâlâ'nın Arş'ını taşıyan 'Hameletu'l-


Arş'tır. Bu meleklerin vasıfları hakkında gelen delillerden bazıları şunlardır:


Nitekim Câbir b. Abdullah'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet


olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:





"Allah'ın meleklerinden olan Hametu'l-Arş'tan (Allah'ın arşını taşıyan) bir meleğin


yaratılışının büyüklüğü hakkında (ashâbıma veya insanlara) konuşmam için (Allah Teâlâ


tarafından) bana izin verildi. Şüphesiz bir meleğin kulak memesi ile omuzu arası, (iyi bir


atla yapılan) yediyüz yıllık yol mesâfesi kadardır. (Peki boyunun uzunluğu ve vucûdunun


büyüklüğü hakkında ne dersiniz!)."2


Meleklerin kanatları vardır:


Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:


zyxwvutsrqp o [





"Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı (dilediği kullarına


göndermek üzere) elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yarattığında dilediğini arttırır.


Şüphesiz ki Allah, her şeye gücü yetendir."3


1 Müslim; hadis no:177.


2 Ebu Dâvud;Kitabu's-Sunne,Cehmiyye Hakkındaki Bâb.


3 Fâtır Sûresi: 1


25


Meleklerin güzellikleri:


Allah Teâlâ, Cebrâil -aleyhisselâm-'ı vasfederken şöyle buyurmuştur:





"Onu, kendisine (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e) pek güçlü ve güzel


görünümlü (en yüksek ufukta gerçek sûretinde ona gözükmüş olan melek) Cebrail


öğretmiştir."1


İbn-i Abbas -Allah ondan ve babasından râzı olsun- Necm Sûresi: 6. âyetini tefsir


ederken şöyle demiştir:


: Yani "güzel görünümlü" demektir.


Katâde -Allah ona rahmet etsin- ise şöyle demiştir:


: Yani "uzun ve güzel yaratılışlı" demektir.


Meleklerin, bütün insanlar tarafından güzel vasıflarda oldukları kabul edilmiştir.


Bunun içindir ki insanlar, güzel kimseleri, meleklere benzetirler.


Nitekim kadınlar, Yusuf -aleyhisselâm- hakkında şöyle demişlerdi:





"Kadınlar onu görünce ona hayran kaldılar, onun güzelliğine dalıp gittiklerinden,


farkında olmadan kendi ellerini kestiler ve: Hâşâ! Allah için, bu bir insan olamaz. Bu,


ancak pek kıymetli bir melektir! (Başka bir şey olamaz!) dediler."2


Meleklerin hızları:


Günümüzde insanın bildiği en büyük hız, ışık hızıdır. Meleklerin hızı ise, bu hızın çok


üzerindedir. Öyle ki, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e soru soran kişi, sorusunu


bitirir bitirmez, Cebrail -aleyhisselâm- Allah Teâlâ katından cevabını anında getirirdi.


1 Necm Sûresi: 5-6


2 Yusuf Sûresi: 31


26


Melekler, yaratılış ve azamet bakımından birbirlerinden


farklıdırlar:


Melekler, fazîlet ve üstünlük bakımından birbirlerinden farklı oldukları gibi, yaratılış


ve hacimleri bakımından da aynı derecede olmayıp birbirlerinden farklılık arzederler.


Örneğin meleklerin en fazîletlileri, Bedir savaşına katılanlardır.


Nitekim Muâz b. Rifâa b. Râfi' ez-Zurakî'nin -Allah ondan râzı olsun- babasından


rivâyet ettiğine göre, -ki babası Bedir savaşına katılanlardan birisiydi- o şöyle demiştir:





"Cebrail -aleyhisselâm-, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gelerek:


- Siz, sizden Bedir savaşına katılanlar hakkında dersiniz (onları nasıl bilirsiniz)? Diye


sordu.


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:


- Müslümanların en fazîletlisidir veya buna yakın bir söz, (söyledi).


Bunun üzerine Cebrail -aleyhisselâm- şöyle dedi:


- Bizde de Bedir savaşına katılan melek, meleklerin en fazîletlisidir."1


Melekler, yemezler ve içmezler:


Rahmân'ın dostu İbrahim -aleyhisselâm- ile kendisini ziyârete gelen melekler


arasında geçen olay, meleklerin yemeyip içmediklerine delâlet etmektedir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"(İbrahim -aleyhisselâm-) onlara yemek getirmek için gizlice âilesinin yanına giderek


semiz bir danayı kesip ateşte kızarttıktan sonra getirmiş. Onların önlerine koyup: Yemez


misiniz? demişti. O sırada (onların yemediklerini görünce) onlardan yana içine bir korku


düşmüştü. (Bunun üzerine onlar:) Korkma! (Biz Allah'ın elçileriyiz) dediler ve ona (eşi


1 Buhârî; hadis no: 3992.


27


Sâra'nın, Allah'ı ve onun dînini bilen) âlim olacak bir çocuğu (İshâk'ı) doğuracağını


müjdelediler."1


Allah Teâlâ başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





"(İbrahim -aleyhisselâm-) misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce,


onların bu hali kendisinin hoşuna gitmedi ve onlardan kuşkulandı, kalbine bir korku girdi.


(Bunun üzerine melekler ona:) Korkma! Zirâ bizler, (Rabbinin melekleriyiz ve) Lût kavmini


helak etmek için gönderildik, dediler."2


Melekler, Allah Teâlâ'yı anmaktan ve O'na ibâdet etmekten hiç


bıkıp usanmazlar ve yorulmazlar:


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Onlar, gece-gündüz bıkmaksızın (Allah’ı) tesbih ederler."3


Allah Teâlâ başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





"... şunu bilsinler ki, Rabbinin nezdinde olan melekler, gece gündüz, bıkmadanusanmadan


O’nu tesbih ederler (O'nu her türlü noksanlıklardan tenzih etmekten asla


kibirlenmezler)."4


Meleklerin sayıları:


Melekler, pek çoktur. Onların sayısını, Allah Teâlâ'dan başka hiç kimse bilemez.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





1 Zâriyât Sûresi: 26-28


2 Hud Sûresi: 70


3 Enbiyâ Sûresi: 20


4 Fussilet Sûresi: 38


28


"...Rabbinin ordularını (meleklerinin sayısını), kendisinden başka hiç kimse bilemez.


Bu cehennem (sekar), insanlara bir öğütten başka bir şey değildir." 1


Nitekim Peygamber -sallallau aleyhi ve sellem- gökte bulunan "Beytu'l-Ma'mur"u


vasfederken şöyle buyurmuştur:





"(Mirac olayında) gökte Beytul-Ma'mur denilen yere yükseltildiğimde Cebrail'e onu


(Beytul-Ma'mur'u) sordum.


Cebrail dedi ki:


- Bu Beytu'l-Ma'mur'da her gün yetmiş bin melek namaz kılar. Melekler dışarı


çıktıklarında da bir daha oraya geri dönmezler (çok olduklarından dolayı onlara bir daha


sıra gelmez)."2


Yine, Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:





"O gün (Kıyâmet günü), yetmiş bin dizgini olan ve her bir dizgininden yetmiş bin


meleğin çektiği cehennem getirilir."3


Meleklere îmân, mü'mine, pek kıymetli faydalar sağlar. Bu


faydalardan bazıları şunlardır:


1. Allah Teâlâ'nın azametini, kuvvet ve hükümranlığını bilmeyi sağlar. Çünkü yaratılan


şeyin azameti, yaratanın azametine delâlet eder.


2. Âdemoğluna verdiği değerden dolayı Allah Teâlâ'ya gereği gibi şükretmeyi sağlar.


Öyle ki ki Allah Teâlâ, kullarını korumak, amellerini yazmak ve bunun dışında kullarının


yararına olan şeyler için meleklerini görevlendirmiştir.


3. Allah Teâlâ’ya sürekli ibâdet etmelerinden dolayı melekleri sevmeyi sağlar.


1 Müddeessir Sûresi: 31


2 Buhârî; hadis no: 3207


3 Müslim; hadis no: 2842.


29


Kalplerinde eğrilik olan bazı topluluklar, meleklerin cisimler olduklarını inkâr etmişler


ve meleklerin,mahlûkatın içerisindeki iyilik kuvvetlerinden ibâret olduklarını iddiâ etmişlerdir.


Bu iddiâ,Allah Teâlâ'nın kitabını,Elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetini


ve müslümanların bu konudaki oybirliğini yalanlamak demektir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:


zyxwvutsrqp o 


"Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı (dilediği kullarına


göndermek üzere) elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yarattığında dilediğini arttırır.


Şüphesiz ki Allah, her şeye gücü yetendir."1


CİNLER:


Cinler,ateşten yaratılan görünmeyen varlıklardır.Cinlerin yaratılışı,insanların yaratılışından


önce olmuştur.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:





"Andolsun ki biz insanı, kurumuş çamurdan, şekillenmiş siyah balçıktan2 yarattık.


Cinleri de (Âdem'i yaratmadan) önce zehirli (dumanı olmayan şiddetli) bir ateşten yarattık."3


Cinler de -insanlar gibi-, Allah Teâlâ'nın kendilerine tevcih buyurduğu emir ve yasaklara


karşı sorumludurlar.


Cinlerin kimisi mü'min, kimisi kâfirdir.Kimisi Allah Teâlâ'nın emirlerine itaat eder, kimisi


de emirlerine karşı gelir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





1 Fâtır Sûresi: 1


2 Siyah balçık olması; çok uzun süre kaldığı için rengi ve kokusunun değişmesinden dolayıdır.


3 Hicr Sûresi: 26-27


30


"İçimizden (Allah'ın emirlerine itaat ederek) teslim olanlar da vardır, kendilerine


zulmederek (hak yoldan sapan) kimseler de vardır. Kim (Allah'ın emirlerine itaat ederek)


teslim olursa, işte onlar, doğru yolu arayan kimselerdir. Kendilerine zulmeden kimselere


gelince, onlar da cehenneme odun oldular."1


Başka bir âyette şöyle buyurmaktadır:





Gerçekten bizden kimimiz iyiler (ve muttakîler), kimimiz de bundan aşağı (kâfirler ve


fâsıklar) olmak üzere türlü yollar tutmuştuk."2


Cinlerin kâfir olanları, -insanlarda olduğu gibi-, cehenneme girecekler, mü'min


olanları da insanlar gibi icmâ ile cennete gireceklerdir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Rabbinin huzurunda durmaktan (dünyada itaat ederek O'na karşı gelmekten)


korkan kimselere iki cennet vardır. Öyleyken (Ey cinler ve insanlar!) Rabbinizin


nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?"3


Cinlerle insanlar arasında zulûm ve haksızlık vukû bulmuştur.


Nitekim bir kudsî hadiste Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:





"Ey kullarım! Ben, zulmü kendi nefsime haram kıldım.Sizin aranızda da onu haram


kıldım. Bu nedenle birbirinize zulmetmeyin."4


Bununla birlikte bazen cinler insanlara, bazen de insanlar cinlere zulüm ve haksızlık


yapabilmektediler. İnsanların cinlere yaptığı zulüm ve haksızlıklardan birisi de, insanın


kemik ve hayvan dışkısıyla taharetlenmesidir.


1 Cin Sûresi: 14-15


2 Cin Sûresi: 11


3 Rahmân Sûresi: 46-47


4 Müslim


31


Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre cinler,


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e azıklarının ne olduğunu sorduklarında,


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- onlara şöyle buyurmuştur:





"(Ey Cinler! Hayvanın boğazı kesilirken) üzerine Allah'ın adı anılan (Bismillah


denilen) her kemik, sizin için bir azıktır.Elinize geçen her kemik de (üzerine Allah'ın adı


anıldığında) et olur. Her hayvan dışkısı da sizin hayvanlarınız için bir yemdir."1


Cinler:


"Ey Allah'ın Rasûlü! Âdemoğlu kemiği taharetlenmek sûretiyle kirletiyorlar" diye


şikâyet ettiklerinde, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:





"Bu ikisi (kemik ve hayvan dışkısı) ile taharetlenmeyin. Çünkü bu ikisi (cinlerden)


kardeşleriniz olanların yiyeceğidir (kemik cinlerin yiyeceği, hayvan dışkısı da cinlerin


hayvanlarının yiyeceğidir.)"2


Cinlerin insanlara beslediği düşmanlıklardan bazıları:


1. Cinler, kalplerine vesveseler vererek insanlara musallat olurlar.


2. Cinler, özellikle kendilerine sığındıklarında insanları korkutup kalplerine korku verirler.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





"Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da,


(insanların onlara sığınmaları) onların taşkınlıklarını arttırırlardı."3


3. Cin, bir insanı çarparak onu yere serebilir.


Sara iki kısma ayrılır:


a) Cinin sarası.


1 Müslim


2 Müslim


3 Cin Sûresi: 6


32


b) Vücûtta herhangi bir uzvun hastalanması sonucu meydana gelen sara.


İblis cinlerden mi, yoksa meleklerden midir?


İblis -Allah'ın lâneti onun üzerine olsun- cinlerdendir. Bir gün bile, hatta göz açıp


kapayıncaya kadar bile, meleklerden bir melek olmamıştır. Çünkü melekler, Allah Teâlâ


katında kıymetli yaratıklardır.


Onlar, Allah Teâlâ'nın da buyurduğu gibi:





"(Melekler) kendilerine verdiği emirlerde Allah’a asla isyan etmezler ve sadece


emrolunduklarını yerine getirirler."1


İblis'in cinlerden olduğu ve meleklerden olmadığı konusunda


Kur'an ve sünnetten açık deliller gelmiştir.


Bu delillerden bazıları şunlardır:


1. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:





"(Ey Peygamber! Hatırlar mısın) hani biz meleklere: (Selâm vermek amacıyla)


Âdem'e secde edin, dediğimizde, cinlerden olan İblis dışında herkes secde etmişti de


İblis Rabbinin emrinden çıkmıştı. (Ey insanlar!) Onlar sizin azılı düşmanınız olduğu halde


şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz (onlara itaat ediyor


ve bana itaat etmeyi bırakıyorsunuz)? Zâlimlerin, Rahman'a itaat etmek yerine şeytana


itaat etmeleri ne kötüdür!."2


2. Allah Teâlâ, cinleri ateşten yarattığını açıklamıştır.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:





1 Tahrim Sûresi: 6


2 Kehf Sûresi: 50


33


"Cinleri (n babası olan İblis'i) de (Âdem'i yaratmadan) önce dumansız alevli ateşten


yarattık."1


Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:





"O (Allah), cinleri dumansız hâlis ateşten yarattı."2


Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- gelen sahih hadiste, o Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem-'in şöyle dediğini rivâyet etmiştir:





"Melekler,nurdan yaratılmışlardır.Cinler, dumansız hâlis ateşten


yaratılmışlardır.Âdem ise size anlatılan topraktan yaratılmıştır."3


Meleklerin özelliklerinden birisi de onların nurdan yaratılmış olmalarıdır. Cinler ise,


ateşten yaratılmışlardır.


Nitekim âyetlerde geldiği üzere, İblis -Allah'ın lâneti onun üzerine olsun- ateşten


yaratılmıştır. Allah Teâlâ, Âdem'e secde etmesini emrettiği zaman, İblis'in ona secde


etmeyi reddetmesinin sebebini sorduğunda İblis ona şöyle demişti:





"Allah buyurdu ki: Ben sana emrettiğimde seni secde etmekten alıkoyan nedir? İblis:


Ben (yaratılış olarak) ondan daha üstünüm. Çünkü sen beni ateşten yarattın, onu ise


çamurdan yarattın." 4


Bu ise, İblis'in cinlerden olduğunu göstermektedir.


3. Allah -azze ve celle-, Kur'an-ı Kerim'de melekleri şu özelliklerle nitelendirmiştir:


1 Hicr Sûresi: 27


2 Rahman Sûresi: 15


3 Müslim, hadis no: 2996, İmam Ahmed, hadis no: 24668 Beyhakî 'Sünen-i Kübrâ', hadis no:18207, İbn-i


Hibban, hadis no:6155


4 A'râf Sûresi: 12



Son G?nderiler

KÂİNATI KİM YARATTI? ...

KÂİNATI KİM YARATTI? BENİ KİM YARATTI? NİÇİN? Ben doğru yol üzere miyim?

İslam Fıtrat, akıl ve ...

İslam Fıtrat, akıl ve saadet dinidir

İSLAM, ALLAH'IN GÖNDE ...

İSLAM, ALLAH'IN GÖNDERDİĞİ RASÛLLERİN DİNİDİR