Articles




mi? Uyumak üzere yatağınıza çekildiğiniz yahut yattığınız takdirde otuzdört


defa tekbir getirin. Otuzüç defa subhanallah deyin, otuzüç defa elhamdulillah


deyin, bu sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır.”51


Sabrı ve tahammülkârlığı hususunda Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-,


bize güzel bir örnektir. O hayatta iken Fâtımâ -radıyallahu anha- dışında bütün


oğulları ve kızları vefat etti. Bununla birlikte kederinden yüzüne vurmadı,


elbisesini yırtmadı, taziye yemekleri vermedi, taziye meclisleri kurmadı.


Aksine o yüce Allah’ın kaza ve kaderine karşı sabırlı, ecrini Allah’tan bekleyen


ve Allah’ın kaderini rıza ile karşılayan bir tutum sergiliyordu.


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kederlilere teselli ve onları rahatlatan


pek büyük tavsiyelerde bulunmuş ve pek değerli hadisler bırakmıştır. Bunlardan


birisi onun şu sözüdür:


“Muhakkak biz Allah’a aitiz ve muhakkak biz O’na döneceğiz. Allah’ım, bu


musibetim dolayısıyla bana ecrimi ver, onun yerine bana ondan hayırlısını


bağışla, diyecek olursa mutlaka Allah da ona, ondan hayırlısını verir.”52


Yüce Allah, musibete uğrayan bir kimsenin istircâ’da bulunarak “innâ lillah ve


inna ileyhi râciûn (muhakkak biz Allah’a aitiz ve O’na döneceğiz)” demesini


musibetzedeler için bir sığınak kılmıştır. Sabredenlere; pek büyük mükâfatlar


ve müjdeler vermiştir.


“Sabredenlere de ecirleri hiç şüphesiz hesapsız verilir.” (ez-Zümer, 39/10)


EŞİNE KARŞI DAVRANIŞLARI


Küçük aile ocağında hanım, atın bağlandığı yer, ağacın gövdesi, huzur, sükûn


ve yakınlığın kendisidir.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:


“Dünya tamamıyla bir metâdır. Dünya metâının hayırlısı ise sâliha bir zevcedir.”53


Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- güzel ahlâkı ve hoş geçiminin bir göstergesi


51 Buhârî.


52 Müslim.


53 Sahihu›l-Camii›s-Sağir.


26


Peygamberin Evinde Bir Gün


olarak... onun mü’minlerin annesi Âişe -radıyallahu anha-’ya isminin son


harfini telâffuz etmeyerek (terhim ile) seslenip, sevinçten kalplerinin uçacağı


bir hususu haber verdiğini görüyoruz.


Âişe -radıyallahu anha- dedi ki: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir


gün bana şöyle dedi:


“Ey Âişe! İşte Cibril burada sana selam veriyor.”54


İşte bu ümmetin peygamberi! Ahlâk itibariyle ümmetin en mükemmeli, mevki


itibariyle en büyüğü olup, güzel geçim, yumuşaklık, hanımının eş olarak ruhî


ve duygusal arzularını bildiğinin en parlak örneklerini verdiğini görüyoruz. O


her bir hanımın ve dişinin sevdiği bir konuma onu yerleştiriyor. Böylelikle bu


hanımın kocası nazarında alması gereken yeri almasını sağlıyor.


Âişe -radıyallahu anha- dedi ki: Ben ay hali iken kabtan su içer, onu Peygamber


-sallallahu aleyhi ve sellem-’e verirdim. O ağzını benim ağzımı koyduğum yere


koyuyor ve kabtan içiyordu. Kemiğin üzerindeki eti sıyırırdım, o da kemiği


elimden alır. Ağzını benim ağzımı koyduğum yere koyar (öylece eti sıyırırdı).”55


Münafıkların iddia ettiği ve müsteşriklerin gülünç ithamlardan, batıl


iddialardan alabildiğine uzaktı... Aksine o eşler ile geçinmenin en güzel ve en


kolay yollarını arardı.


Âişe -radıyallahu anha-’dan şöyle dediği rivâyet edilmektedir: “Peygamber


-sallallahu aleyhi ve sellem- hanımlarından birisini öptü, sonra da abdest


almaksızın namaza çıkıp gitti.”56


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir çok durumda kadının kendi


nezdinde oldukça üstün bir yere sahip olduğunu açıkça belirtmekte, onların


pek büyük bir yere ve üstün bir mevkiye sahip olduklarını ifade etmektedir...


İşte Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, Amr b. el-Âs’ın sorusuna cevap


veriyor ve olgun ve dosdoğru bir adamın hanımını sevmesinin utanılacak bir


şey olmadığını ona söylüyor.


Amr b. el-Âs’dan rivâyete göre o Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e:


54 Buhârî ve Müslim.


55 Müslim.


56 Ebû Davûd ve Tirmizî.


27


Abdulmelik el-Kasim


En sevdiğin insan kimdir, diye sormuş, Peygamber: “Âişe’dir” diye cevap


vermiştir.57


Hayatında evlilik mutluluğunu canlandırmak isteyen bir kimse, mü’minlerin


annesi Âişe -radıyallahu anha-nın rivâyet ettiği hadis üzerinde iyice düşünmeli,


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona karşı nasıl davrandığını iyice


tetkik etmelidir.


Âişe -radıyallahu anha- dedi ki: “Ben ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem- aynı kabtan yıkanırdık.”58


Bu ümmetin peygamberi hanımını sevindirmek ve mübah olan her bir yolla


onu mesud etmek için adeta hiçbir fırsatı kaçırmamıştır.


Âişe -radıyallahu anha- diyor ki: Seferlerinden birisinde Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem- ile birlikte çıktım. O sırada ben henüz genç idim. Vücudum


pek et toplamamış ve fazla gelişmemişti. İnsanlara:


“Siz önden gidiniz.” dedi. Onlar önden gitti, sonra:


“Hadi yarışalım” dedi. Ben de onunla yarıştım ve onu geçtim. Ben biraz kilo


alıncaya, vücudum et toplanıp, bir parça şişmanlayıncaya kadar bana ses


etmedi. Yine bir yolculukta onunla beraber çıktım, yine beraberindekilere:


“Önden gidiniz” diye buyurdu, sonra: “Hadi yarışalım” dedi. Bu sefer o beni


geçti, gülmeye başladı ve: “Bu ona karşılıktır” diye buyurdu.59


Bu gerçekten çok güzel bir davranış, ileri derecede bir önemsemedir.


Beraberindekilere hanımıyla yarışmak ve onu sevindirmek için önden


gitmelerini emrediyor... Sonra o hanımına birisi geçmişte, diğeri az önce


cereyan etmiş güzel bir davranışı hatırlatarak: “Bu ona karşılıktır.” diyor.


Bugün Allah’ın geniş arzını dolaşıp da ileri gelenlerin hali üzerinde düşünen bir


kimse şerefli bir peygamber, muzaffer bir kumandan, Kureyş’in ve Haşimoğulları'nın


seçkini olarak Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- yaptıklarına hayret eder...


O bu yaptıklarını zafer kazandığı günlerde, pek büyük bir orduya kumandanlık


edip, zafer kazanmış olarak geri döndüğü bir günde yapıyordu. Bununla birlikte o


57 Buhârî ve Müslim.


58 Buhârî.


59 Ahmed.


28


Peygamberin Evinde Bir Gün


mü’minlerin anneleri olan hanımlarına karşı oldukça sevgi besleyen ve yumuşak


davranan birisi idi. Ordu kumandanlığı, yolun uzunluğu, savaşta zafer kazanmış


olmak, beraberinde yolun zorluklarını giderecek, meşakkatlerini ortadan kaldıracak,


şefkatli bir dokunuşa, samimi bir fısıldayışa ihtiyacı bulunan zayıf hanımlarının


beraberinde bulunduğunu ona unutturmuyordu.


Buhârî’nin rivâyetine göre Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Hayber


gazvesinden dönüp, Huyey kızı Safiye -radıyallahu anha- ile evlendiğinde


onun bindiği devenin etrafına bir örtü çektirip bu örtüyle onu setrediyordu.


Sonra devesinin yanında kendisi oturuyor, dizini koyuyor, Safiye de ayağını


deveye binmek üzere Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- dizi üzerine


koyuyordu... Bu tablo onun alçak gönüllülüğünü gösteren oldukça etkileyici bir


manzaradır... Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- muzaffer bir kumandan,


Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olarak ümmetine şunu bildiriyordu:


Hanımlarına karşı alçakgönüllü davranması, hanımına tevazu göstererek ona


yardım etmesi, onu mutlu kılması, onun kadrini kıymetini asla eksiltmez.


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ümmetine tavsiyelerinden birisi de şudur:


“Dikkat edin, kadınlar hakkında birbirinize hayırlı tavsiyelerde bulunun...”60


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onbir hanımla evlendi... Bunlar


“mü’minlerin anneleri” adını aldılar... Vefat ettiğinde dokuz hanımı vardı...


Bu şerefli hanımların sahip olduğu pek büyük şeref ve pek üstün mevki ne


kadar da yücedir! Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yaşlı, dul, boşanmış,


güçsüz kadınlarla evlendi. Bu kadınlar arasında Âişe -radıyallahu anhadışında


bakire kimse yoktu.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- mü’minlerin anneleri ile evlendi ve onları


aynı anda nikâhı altında tuttu. O adaletli uygulamasında ve paylaştırmasında bir


örnekti. Âişe -radıyallahu anha-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- bir yolculuğa çıkmak istediği takdirde hanımları


arasında kura çekerdi. Kura hangisine çıkarsa onunla birlikte yola çıkardı. O


hanımlarının her birisine özel bir gün ve bir gece ayırırdı.”61


Uyguladığı adalet şekillerinden birisini de Enes b. Malik -radıyallahu anh-


60 Müslim.


61 Tirmizî.


29


Abdulmelik el-Kasim


şöylece rivâyet etmektedir: “Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- dokuz


hanımı vardı. Onlar arasında günlerini paylaştırıp, ilk hanıma ancak dokuz


günde bir sırası gelirdi. Her gece, Peygamber efendimizin yanında kalacağı


hanımın evinde toplanırlardı. Âişe’nin evinde oldukları bir sırada Zeyneb


geldi, elini ona uzattı. Âişe: Bu Zeyneb’tir, dedi. Peygamber -sallallahu aleyhi


ve sellem- elini geri çekti...”62


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu pek büyük evi, eğer Rabbinin


Rasûlüne verdiği muvaffakiyet ve ilham olmasaydı, kesinlikle bu durumda


olamazdı... Onun hem sözleriyle, hem davranışlarıyla Rabbine şükrettiğini


görüyoruz... O hanımlarını ibadete teşvik ediyor ve bu hususta onlara yardımcı


oluyordu. Bunu yaparken de yüce Allah’ın: “Sen aile halkına namazı emret,


kendin de sabırla ona devam et! Senden rızık istemeyiz. Sana rızkı biz veririz.


Güzel âkıbet ise takvâ sahiplerinindir.” (Taha, 20/132) (şeklindeki Allah’ın


emrini yerine getiriyordu.)


Âişe -radıyallahu anha-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Peygamber


-sallallahu aleyhi ve sellem- ben onun önünde ve yatağı üzerinde boylu


boyunca uyuduğum halde namaz kılıyordu. Vitir namazını kılmak istediği


vakit beni uyandırıyordu.”63


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- gece namazını kılmaya, eşlerin bu


hususta birbirlerine yardımcı olmasına çokça teşvikte bulunmuştur. O kadar ki


bu maksatla hanım kocasının yahut koca hanımının yüzüne su serpecek kadar


güzel bir uygulamaya kadar işi götürüyordu... Ebu Hureyre -radıyallahu anhdedi


ki: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:


“Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını uyandıran ve (böylece) hanımı(nın)


namaz kıl(masını sağlay)an, uyanmak istemezse yüzüne su serpen bir adama


Allah rahmet eylesin. Yine geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını uyandıran


ve kocası(nın) namaz kıl(masını sağlay)an, kocası uyanmak istemezse yüzüne


su serpen hanıma da Allah rahmet eylesin.” 64


Müslüman bir kimsenin kalbinin temizliğini, arı ve duruluğunu tamamlamak


62 Müslim.


63 Buhârî ve Müslim.


64 Buhârî ve Müslim.


30


Peygamberin Evinde Bir Gün


amacı ile dış görünüşüne itina göstermesi de müslümanın olgunluğundan ve


dinine bağlılığından kaynaklanır.


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kalbi temiz, bedeni temiz, kokusu


hoş bir kimseydi. Misvâk kullanmayı sever ve kullanılmasını emrederdi.


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:


“Şâyet ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namazdan önce misvâk


kullanmalarını emrederdim.”65


Huzeyfe -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- geceleyin kalktı mı ağzını misvâk ile ovalardı.”66


Şureyh b. Hâni’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ben Âişe -radıyallahu


anha-’ya sordum: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- evine girdiği vakit


ilk iş olarak ne yapardı? O: Misvak kullanırdı, dedi.67


Bu, ne güzel bir temizlik, aile halkı ile karşılaşmak için ne mükemmel bir


hazırlık!


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- eve girdiğinde: “Allah’ın adıyla


girdik, Allah’ın adı ile çıktık. Rabbimize tevekkül ettik.” der, sonra da aile


halkına selam verirdi. 68


Temiz bir şekilde girmek ve selâm vermekle aile halkını mutlu et! Müslüman


kardeşim! Sen bunun yerine evine girerken sitemle, kınayarak, azarlayarak


başlayan bir kimse olma!


RASÛLULLAH -sallallahu aleyhi ve


sellem-’iṅ ŞAKALAŞMASI


Önder Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ümmetinin işleriyle, askerleriyle,


kumandanlarıyla, aile halkıyla ilgilendiği gibi, kimi zaman vahiyle, kimi zaman


65 Ahmed.


66 Müslim.


67 Müslim.


68 Müslim.


31


Abdulmelik el-Kasim


ibadetle meşgul olurdu. Onun ilgilenmesi gereken daha başka işler de vardı...


İlgilenmesi gereken işler o kadar çoktu ki, hayatın gereklerini yerine getirmeye ve


bunlarla kalpten ilgilenmeye adeta insanı âciz bırakırdı. Fakat o yüce Peygamber


her hak sahibine hakkını verirdi. Bir kesimin hakkını diğerinin nam-ı hesabına


kısmazdı. Yüklerinin ve işlerinin çokluğuna rağmen o küçüklere de kalbinde özel


bir yer ayırmıştı... Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kimi zaman büyüklerle


şakalaştığı gibi, küçüklerle oynar, onlarla şakalaşır, onlara yakınlık gösterirdi.


Ebu Hureyre -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ey Allah’ın


Rasûlü! Sen bizimle şakalaşıyorsun, dediler. O şöyle buyurdu: “Evet, fakat şu


kadar var ki, ben haktan başka bir şey söylemem.”69


Onun şakalaşmalarından birisini de Enes b. Mâlik şöylece rivâyet etmektedir:


“Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kendisine: “Yâ ze’l-uzuneyn: Ey iki


kulaklı” diye seslenmişti.70


Yine Enes -radıyallahu anh-’dan dedi ki: Um Suleym’in, Ebu Umeyr adında bir


oğlu vardı. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- yanına geldiğinde, onunla


şakalaştığı olurdu. Bir gün onun yanına girdi, onunla şakalaşmak istedi. Üzgün


olduğunu gördü. Şöyle dedi: “Acaba Ebu Umeyr’i üzgün görmemin sebebi nedir?”


Ey Allah’ın Rasûlü, dediler. Onun oynadığı bir kuşu vardı, öldü. Peygamber ona


şöyle seslenmeye başladı: “Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı o nuğayr (kuş)”71


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin büyüklerle de benzeri


konumları olurdu. Bunların birisini Enes b. Malik şu sözleriyle rivâyet ediyor: Çöl


halkından Zâhir b. Haram adında bir adam vardı. Peygamber -sallallahu aleyhi


ve sellem- onu severdi. Çirkin birisi idi. Bir gün Peygamber -sallallahu aleyhi


ve sellem- onun yanına gitti. O sırada kendisine ait bazı malları satıyordu. Zâhir


görmeden Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- arkadan onu kucaklayıverdi.


Adam: Beni bırak, bu kim? dedi. Geri döndüğünde Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem-’i görüp tanıdı. Onu tanıyınca, Peygamber -sallallahu aleyhi


ve sellem- göğsüne sırtını yapıştırmaktan geri kalmadı. Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem- da: “Acaba bu köleyi kim satın alır?” diye seslenmeye başladı.


69 Ahmed.


70 Ebû Davûd.


71 Buhârî ve Müslim.


32


Peygamberin Evinde Bir Gün


Zâhir: Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’a yemin ederim, beni alacak kimse bulamazsın,


dedi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ise: “Fakat sen Allah’ın yanında


değeri yüksek birisisin” diye buyurdu.72


Şüphesiz ki bu, onun üstün karakteri ve oldukça şerefli hasletlerinin neticesi


olan güzel bir ahlâktır.


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- aile halkı ve çevresindekilere karşı


güler yüzlü ve güzel geçimli olmakla birlikte, gülmesinin de bir sınırı vardı.


O, ancak Âişe -radıyallahu anha-’ın şu sözlerinde ifade ettiği gibi gülümser


halde görülmüştür: “Ben Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’i küçük


dili görülünceye kadar ağzını büsbütün açıp güldüğünü görmedim. O ancak


tebessüm ederdi.”73


Bu güler yüzlülüğü ve güzel geçinmesi ile birlikte Allah’ın haramları çiğnendiği


takdirde Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- yüzü değişirdi. Âişe -radıyallahu


anha- dedi ki: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir seferden dönmüştü.


Üzerinde çeşitli resimler bulunan bir örtü ile bir rafımın üzerini örtmüştüm.


Rasûlullah o örtüyü görünce, onu parçaladı, yüzünün rengi değişti ve şöyle dedi:


“Ey Âişe! Kıyamet gününde Allah nezdinde insanlar arasında azabı en şiddetli


kimseler, Allah’ın yarattıklarının benzerini yapmaya çalışanlardır.”74


İşte bu, eğer bariz ve görülür bir şekilde iseler evde suretler edinmenin haram


kılınışına delildir. Duvara asılı resimler ile köşelere rafların üzerine yahut


masalara yerleştirilmiş heykellerin haramlığı ise daha ağırdır. Şüphesiz bunlar


günahla birlikte, o evi rahmet meleklerinin girmesinden de mahrum bırakır.


PEYGAMBER -sallallahu aleyhi ve sellem-


’İN UYUMASI


Ubeyy -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem- şöyle buyurmuştur:


“Sizden herhangi bir kimse yatağına çekildiği vakit elbisesinin bir tarafını


72 Ahmed.


73 Buhârî ve Müslim.


74 Buhârî ve Müslim.


33


Abdulmelik el-Kasim


tutarak onunla yatağını süpürsün ve Allah’ın adını ansın. Çünkü o kendisinden


sonra yatağı üzerinde Allah’ın neler yarattığını bilemez. Yatmak istediği


takdirde sağ yanı üzerine yatsın ve: Rabbim olan Allah’ım! Seni her türlü


eksiklikten tenzih ederim. Senin lütfunla yanım üzere yatıyorum, senin


lütfunla kalkarım. Eğer canımı alacak olursan, ona mağfiret buyur. Eğer onu


salıverirsen salih kullarını ne ile koruyorsan, onu da öylece koru, desin.”75


Hür müslüman erkek ve kadına yönelttiği irşadlarından birisi de şudur:


“Yatağına çekileceğin vakit namaz için abdest alır gibi abdest al, sonra sağ


yanına yat!”76


Âişe -radıyallahu anha-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- yatağına çekileceği vakit her gece ellerini birlikte


açar, onlara üfler ve: Kul huvallahu ehad, kul eûzu bi Rabbi’l-felak ve kul


eûzu bi Rabbi’n-nâs (surelerini) okur, sonra ellerini vücudunun ulaşabildiği


yerlerine sürerdi. Bunu yaparken başından, yüzünden ve vücudunun ön


taraflarından başlardı. O bu işi üç defa tekrarlardı.” 77


Enes b. Malik’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi


ve sellem- yatağına çekildiğinde şöyle derdi:


“Bize yediren, içiren, bizi başkasına muhtaç etmeyen, bizi barındıran Allah’a


hamdolsun. Nice kimseler var ki, onu ihtiyaçtan kurtaracak, onu barındıracak


kimsesi yoktur.” 78


Ebu Katade’den rivâyete göre Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellemyolculuğu


sırasında geceleyin konaklamak istediği vakit sağ yanı üzere yatardı.


Sabah namazından önce eğer konaklarsa, kolunu diker ve başını avucunun


üstüne koyardı. 79


Yüce Allah’ın bize bol bol ihsan ettiği nimetleriyle birlikte... Sevgili kardeşim!


Rasûllerin efendisi, peygamberlerin sonuncusu, bütün insanların, ayağı


toprağa basmış herkesin en faziletlisinin yatağını hatırlayalım.


75 Müslim.


76 Buhârî ve Müslim.


77 Buhârî


78 Müslim.


79 Müslim.


34


Peygamberin Evinde Bir Gün


Âişe -radıyallahu anha- dedi ki: “Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellemüzerinde


yattığı döşeği içi hurma lifi ile doldurulmuş, yüzü deri bir yataktı.” 80


Bir seferinde ashabından birkaç kişi yanına girdi. Ömer de girdi. Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- döşeğinin üzerinden biraz kenara çekildi, Ömer


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- yattığı hasır ile kendi arasında bir


yaygı serilmiş olmadığını gördü. Hasır, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem- böğründe iz yapmıştı. Ömer ağladı. Peygamber -sallallahu aleyhi ve


sellem- ona:


“Ne diye ağlıyorsun, ey Ömer” diye sordu. Şu cevabı verdi:


“Allah’a yemin ederim ki bunun tek sebebi benim, senin hiç şüphesiz Kisrâ’dan


da, Kayser’den de Allah’ın nezdinde daha değerli olduğunu bilmemdir. Oysa


onlar dünyalık içerisinde bu şekilde boşuboşuna uğraşıp duruyorlar. Sense


Allah’ın Rasûlü olarak seni gördüğüm şu yerde (yatıyor)sun.” Peygamber


-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:


“Dünyanın onlara, âhiretin de bizlere olması seni razı etmez mi?” Ömer:


“Eder” deyince, Peygamber:


“İşte böyledir” dedi.81


GECE NAMAZI


Gece Medine’yi bastırmış, karanlığı ile her tarafını örtmüş, fakat Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- her tarafı namaz ile apaydınlık, o Allah’ı anıyor,


gecesini teheccüdle geçiriyor, göklerin ve yerin Rabbine sesleniyor, bütün


işlerin anahtarı elinde bulunana dua ediyor. Bunu yaparken kendisini yoktan


var edenin emrine uyuyor:


“Ey sarınıp bürünen (Peygamber)! Birazı müstesnâ geceleyin kalk! Yarısı


kadar yahut ondan biraz eksilt, yahut ona (biraz) ekle. Kur’ân’ı da tane tane


oku.” (el-Müzzemmil, 73/1-4)


Ebu Hureyre -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem- ayakları şişene kadar namaz kılardı. Ona: Ey


Allah’ın Rasûlü, Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışladığı


80 Müslim.


81 Ahmed.


35


Abdulmelik el-Kasim


halde mi böyle yapıyorsun, denilince, o: “Ben şükreden bir kul olmayayım


mı?” diye cevap veriyordu.82


el-Esved b. Yezid’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Âişe -radıyallahu anha-’ya


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- gece namazına dair soru sordum.


Şöyle dedi: O gecenin ilk saatlerinde uyur, sonra kalkardı. Eğer ihtiyaç duyarsa


hanımına yaklaşırdı. Ezanı duyunca kalkardı. Şâyet cünub ise üzerine su döker


(gusleder)di. Değilse abdest alır, namaza çıkardı.”83


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- gece namazında hayret edilecek


hususlar vardır. Bizim o namazın uzunca kılınışı, üzerinde iyice düşünmemiz


ve onun o şekilde namaz kılışını kendimize örnek edinmemiz gerekir.


Ebu Abdullah Huzeyfe b. el-Yeman -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet


edilmiştir: “Bir gece Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte namaz


kıldım. Bakara suresini okumaya başladı. Kendi kendime yüz âyeti okuduktan


sonra rük’ûya varır dedim, fakat devam etti. Bir rekâtte surenin tamamını okur


dedim, yine devam etti. Âl-i İmran suresine başladı, o sûreyi okudu. Bu sureyi


bitirince rukûya varır dedim, sonra Nisâ sûresine başlayıp, o sureyi de okudu.


Ağır ağır, tane tane okuyordu. Tesbih ihtiva eden bir âyet okudu mu kendisi de


tesbih getirir, dua ihtiva eden bir âyet okudu mu dua ederdi. Allah’a sığınmayı


(istiâzeyi) ihtiva eden bir âyet okudu mu Allah’a sığınırdı. Sonra rukûya vardı,


rukûda: Subhâne Rabbiye’l-Azim demeye başladı. Rukûu(nun uzunluğu)


kıyamına yakındı. Sonra: Semilallahu limen hamideh Rabbena leke’l-hamd


dedi. Sonra rukûuna yakın uzunlukta durdu, sonra secdeye varıp subhane


Rabbiye’l-a’lâ dedi. Sucudu da (uzunluğu itibariyle) kıyamına yakındı.”84


FECİRDEN SONRA


Medine’nin gece sessizliğinden sonra ve sabah aydınlığı ile birlikte mescidde


sabah namazı cemaatle birlikte edâ edildikten sonra Peygamber -sallallahu


82 İbn Mâce.


83 Buhârî.


84 Müslim.


36


Peygamberin Evinde Bir Gün


aleyhi ve sellem- güneş doğana kadar Allah’ı zikretmek için namazdan sonra


namazı kıldığı yerde oturur, daha sonra iki rekat namaz kılardı.


Câbir b. Semura -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:


“Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- sabah namazını kıldıktan sonra


namaz kıldığı yerinde güneş iyice yükselinceye kadar oturur, kalırdı.”85


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu pek büyük sünneti yerine getirmeye


çokça teşvik etmiş ve bundaki ecir ve sevabı hatırlatmış bulunmaktadır.


Enes -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem- buyurdu ki: “Kim sabah namazını cemaatle birlikte kıldıktan


sonra oturup güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikreder, sonra iki rekat namaz


kılarsa bu onun için eksiksiz, eksiksiz, eksiksiz bir hac ve umre ecri gibi olur.”86


KUŞLUK NAMAZI


Gün yarılanıyor, güneşin harareti oldukça arttı... Yakıcı rüzgârlar sıcak


alevleriyle yüzleri yalayıp geçiyor... İşte bu kuşluk vaktidir. İhtiyaçların


görüleceği ve çalışma zamanıdır. Risaletin ağır yükleri, heyetlerin karşılanması,


ashabın öğretimi, aile halkının hukuku ile birlikte... Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem- yine de yüce Allah’a ibadet ediyordu...


Muâze dedi ki: Âişe -radıyallahu anha-’ya dedim: Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem- kuşluk namazını kılar mıydı? Âişe: “Evet, dört rekat olarak


kılardı. Yüce Allah’ın dilediği kadar fazlasını da kılardı.” 87


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu namazın kılınmasını tavsiye etmiştir.


Ebu Hureyre -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Can


dostum (Allah’ın salât ve selâmı ona olsun) bana her (kamerî) aydan üç gün


oruç tutmayı, kuşluk namazının iki rekatini ve uyumadan önce vitir namazını


kılmayı tavsiye etti.”88


85 Müslim.


86 Tirmizî.


87 Müslim.


88 Buhârî ve Müslim.


37


Abdulmelik el-Kasim


NAFİLE NAMAZLARIN EVDE


KILINMASI


İman ile mamur, ibadet ve zikir ile dolup taşan bu ev... Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem- bizlere evlerimizin de böyle olmasını tavsiye etmekte ve


şöyle buyurmaktadır:


“(Nafile) Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız, oraları kabirlere


çevirmeyiniz.”89


İbnu’l-Kayyim -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- diyor ki: Peygamber


-sallallahu aleyhi ve sellem- genellikle bütün sünnetleri ve belli bir sebebe


bağlı olarak kılınmayan nâfileleri, özellikle de akşam sünnetini hep evinde


kılardı. Onun bu sünneti mescidde kıldığı hiçbir şekilde nakledilmiş değildir.


Evde nafile namazların kılınmasının birtakım faydaları vardır. Peygamber


-sallallahu aleyhi ve sellem- sünnetine tabi olmak, hanımlara ve çocuklara


namazın nasıl kılındığını öğretmek, zikir ve Kur’ân okumak sebebiyle


şeytanların kovulması gibi faydalar bunlar arasındadır. Ayrıca nafile namazların


evde kılınması daha çok ihlâslı olmayı ve riyakârlıktan uzak kalmayı sağlar.


PEYGAMBER -sallallahu aleyhi ve sellem-


’İN AĞLAMASI


Pek çok erkek ve kadın ağlar. Fakat acaba nasıl ve niçin ağlayacağımızı biliyor


muyuz? Peygamberimiz (salât ve selâm ona) eğer istemiş olsaydı, dünya eline


verilecek olmakla birlikte ağlardı. Cennet te önündeydi ve cennetin en yüksek


mertebesinde idi. Buna rağmen Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ağlardı.


O Allah’a çokça ibadet edenlerin ağlayışı idi. O namaz kılarken, Rabbine


seslenirken, Kur’ân’ı dinlerken ağlardı. Bunun ise kalp inceliğinden, kalp


temizliğinden yüce Allah’ın azametini bilmekten, O’ndan saygıyla korkmaktan


başka bir sebebi yoktur.


89 Buhârî.


38


Peygamberin Evinde Bir Gün


Mutarrif -ki İbn Abdullah b. eş-Şihhîr’dir- babasından şöyle dediğini


rivâyet etmektedir: “Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yanına vardım.


Namaz kılıyordu, ağlamaktan ötürü tencerenin uğultusu gibi göğsünden ses


geliyordu.”90


Abdullah b. Mesud -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana:


“Bana Kur’ân oku” dedi. Ben:


“Ey Allah’ın Rasûlü! Kur’ân sana indirilmişken sana Kur’ân mı okuyacağım”,


dedim. Şöyle buyurdu:


“Ben başkası okurken onu dinlemeyi de severim.” Ona Nisa suresini okudum,


nihayet: “Bunlara karşı da seni şahid getireceğimiz zaman halleri nice olur.”


(en-Nisa, 4/41) âyetine kadar okudum. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellemgözünden


yaşlar aktığını gördüm.91


Hatta Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- tepesinde saçlarını ayırdığı


yerde birkaç beyaz kıla ve güzel sakalındaki yaklaşık onsekiz beyaz kıla


dikkat edelim... Kalbimizi de dikkatle uyarıp, onun şerefli dilinden bu beyaz


kılların niçin ağardığını öğrenelim. Ebu Bekir -radıyallahu anh- dedi ki: Ey


Allah’ın Rasûlü saçlarına ak düştü. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:


“Hûd, Vâkıa, Murselât, Amme yetesâelûn ve ize’ş-şemsu kuvviret sureleri


saçlarımı ağarttı.” diye buyurdu.92


ALÇAK GÖNÜLLÜLÜĞÜ


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- insanlar arasında ahlâkı en güzel,


değeri en yüce bir kimse idi. Onun ahlâkı Kur’ân-ı Kerim’di. Nitekim Âişe


-radıyallahu anha- validemiz: “Onun ahlâkı Kur’ân-ı Kerim’den ibaretti.”


demiştir.93


90 Ebû Davûd.


91 Buhârî.


92 Tirmizî.


93 Müslim.


39


Abdulmelik el-Kasim


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz de: “Ben ancak ahlâkın


üstün değerlerini tamamlamak için gönderildim.”94 diye buyurmuştur.


Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- alçak gönüllülüğünün (tevazûunun) bir


yansıması da onun övülmeyi, methedilmeyi ve hakkında yüceltici ifadelerin


kullanılmasını sevmemesi idi...


Ömer b. el-Hattab -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:


“Hristiyanların Meryem oğlu İsa’yı tazim ettikleri gibi beni de tazim etmeyiniz.


Ben ancak bir kulum, bundan dolayı Allah’ın kulu ve rasûlü deyiniz.”95


Enes -radıyallahu anh- dedi ki: Bazı kimseler: Ey Allah’ın Rasûlü, ey bizim


hayırlımız, ey hayırlımızın oğlu, efendimiz, efendimizin oğlu, dediler. Onlara


şöyle dedi:


“Ey insanlar! Siz birbirinize hitap ettiğiniz gibi (bana da) hitap ediniz. Şeytan


sizi etkisi altına almasın. Ben Allah’ın kulu ve rasûlü Muhammed’im. Yüce


Allah’ın beni yerleştirdiği mevkiden daha yukarıya beni yükseltmenizi


sevmiyorum.”96


Bazı kimseler Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’i oldukça aşırı bir


şekilde tazim etmekte, onun gaybı bildiğine inanmakta yahut fayda ve zarar


verebileceğine, ihtiyaçları karşılayıp, hastalara şifa vereceğine inanır. Yüce


Allah ise bütün bunların gerçek olmadığını belirterek şöyle buyurmaktadır:


“De ki: ‘Ben kendim için -Allah’ın (benim hakkımda) dilediğinden başka- ne


bir fayda sağlayabilirim, ne de bir zarar. Eğer gaybı bilseydim elbette daha


çok hayır yapardım ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı.” (el-Â’râf, 7/188)


İşte yeryüzünün taşıdığı, semanın gölgelediği en hayırlı mürsel peygamber


budur... O, her zaman Rabbine dönen ve yönelen birisi idi. Kibri sevmezdi,


aksine o alçak gönüllülerin başı, Rabbi huzurunda kalbi kırıkların efendisidir...


Enes b. Malik -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ashab-ı


Kiram, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den daha çok hiçbir kimseyi


94 Ahmed.


95 Ebû Dâvûd.


96 Nesaî.


40


Peygamberin Evinde Bir Gün


sevmiyorlardı. Onu gördükleri vakit, böyle bir işten hoşlanmadığını bildiklerinden


ötürü ayağa kalkmazlardı.97


Bu ümmetin peygamberinin (salât ve selâm ona) hayret verecek şekilde bir


alçak gönüllülük göstererek, son derece nadir görülebilecek bir ahlâk ile,


zavallı bir kadına nasıl tevazu gösterdiğini ve işlerle dolup taşan vaktinin bir


bölümünü ona nasıl feda ettiğini görelim ve bunun üzerinde düşünelim:


Enes b. Malik -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Bir kadın


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e gelip, ona: Benim senden görülmesini


istediğim bir ihtiyacım var, dedi. Peygamber ona şöyle dedi: “Medine’nin


istediğin bir yolunda otur, ben de gelip senin yanında oturacağım.”98


“O bütün güzel övgülerin kokularını saçar Bunlarla en yüksek övünç


mertebelerine yükselir Eğer onun bu halinin hoş kokusu etrafa saçılırsa her


yüksek ve alçak yer, o koku ile dolar taşar.”


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- mütevazilerin başı ve onların bayrağı


idi. Ebu Hureyre -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:


“Eğer bir kol yahut bir paça ziyafetine davet edilecek dahi olsam, o daveti


kabul ederim. Bana eğer bir kol yahut bir paça hediye edilecek olursa, onu


dahi kabul ederim.”99


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hadisleri, büyüklük taslayanların her


çağda ve her zamanda büyüklenmelerinin ve kendilerini yukarda görmelerinin


engeli ve bu işten vazgeçmelerini sağlayan en büyük bir sebep olarak kalmaya


devam edecektir.


Abdullah b. Mesud -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:


“Kalbinde zerre ağırlığı kadar dahi kibir bulunan bir kimse, cennete


giremeyecektir...”100


Kibir cehenneme götüren bir yoldur. Ondan Allah’a sığınırız. İsterse bu, zerre


97 Ahmed.


98 Ebû Dâvûd.


99 Buhârî.


100 Müslim.


41


Abdulmelik el-Kasim


ağırlığı kadar dahi olsun. Böbürlenerek yürüyen bir mütekebbirin ulaştığı


sonuç üzerinde düşünelim. O kimseye yüce Allah’ın nasıl gazap ettiğini, nasıl


onun üzerine gazabını ve can yakıcı azabını indirdiğini unutmayalım.


Ebu Hureyre -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi


ve sellem- şöyle buyurdu:


“Bir adam kendi kendisine, kendisini beğendiren bir elbiseyi giyinerek yürürken,


saçlarını taramış, böbürlenerek yürüdüğü bir sırada Allah onu yerin dibine


geçirdi. Kıyamet gününe kadar yerin dibine inmeye de devam edecektir.”101


PEYGAMBER -sallallahu aleyhi ve sellem-


’İN HİZMETKÂRI


Bu zavallı, zayıf hizmetkârı Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona


yakışan bir konuma yerleştirmiştir. Bunu yaparken, yaptığı işi ve zayıflığı değil,


dinini ve takvâsını gözönünde bulundurmuştur. Peygamber -sallallahu aleyhi


ve sellem- hizmetkârlar ile ücretle çalıştırılanlar hakkında şöyle buyurmuştur:


“Onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah onları elinizin altına vermiştir. Binaenaleyh


yediklerinizden onlara yediriniz, giydiklerinizden onları giydiriniz.


Yapamayacakları işleri onlardan istemeyiniz. Eğer isterseniz siz de onlara


yardım ediniz.” 102


Efendisinden hayret edilecek bir söz, kabul edilen bir şahitlik ve çok güzel


bir övgü rivâyet eden bir hizmetçinin halini düşünelim. Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem- hizmetkârının söylediği gibi, efendisinden övgü ile söz eden


bir başka hizmetçi gördünüz mü?


Enes b. Malik -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem-’e on sene boyunca hizmet ettim. Bir defa olsun


bana üf demedi. Yaptığım hiçbir iş için, niçin onu yaptın, yapmadığım herhangi


bir iş için, niçin o işi yapmadın da demedi.”103


101 Buhârî ve Müslim.


102 Müslim.


103 Müslim.


42


Peygamberin Evinde Bir Gün


Tam on yıl... gün ya da ay değil... Bu sevinci, üzüntüsü, kederi, öfkesi bulunan


ruhun çeşitli hallerden geçtiği, çalkalandığı, fakir düştüğü, zengin olduğu uzunca


bir ömür. Bununla birlikte Peygamber onu azarlamadı. Ona -anam babam ona


feda olsun- ağır bir emir vermedi. Aksine hizmetçisini ödüllendiriyor, gönlünü


hoş tutuyor, onun ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılıyor, onlara dua ediyordu.


Enes -radıyallahu anh- dedi ki: Annem: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu senin


hizmetkârın, onun için Allah’a dua et, dedi, şöyle buyurdu: “Allah’ım, ona


çokça mal ve evlat ver ve verdiklerinde ona bereket ihsan et.”104


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kahramanlığına ve yiğitliğine


rağmen hak dışında hiçbir sebeple kimseyi küçük düşürmemiş ve kimseye


vurmamıştır. Elinin altında bulunan eşi ve hizmetçisi gibi zayıflara karşı asla


katı davranmamıştır.


Âişe -radıyallahu anha-’dan dedi ki: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-


Allah yolunda cihad etmesi hali dışında eliyle hiçbir şeye vurmadı. O ne bir


hizmetçiyi, ne de bir kadını dövdü.105


İşte mü’minlerin annesi -radıyallahu anha- insanların en hayırlısı ve en seçkini


hakkındaki şahidliğini tekrarlıyor. Peygamber efendimizin güzel yaşayışı,


üstün geçimi ile ilgili anlatılan hadisler pekçok kalabalık kimseler tarafından


rivâyet edilmiştir. Bu hususta Kureyş kâfirleri dahi onun lehinde şahidlik


etmektedir...


Âişe -radıyallahu anha- diyor ki: Yüce Allah’ın haramlarından herhangi birisi


çiğnenmedikçe, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bizzat kendisine


yapılan bir haksızlıktan dolayı intikam aldığını görmedim. Fakat yüce


Allah’ın haramlarından herhangi birisi çiğnenecek olursa, onun kadar kimse


gazaplanmazdı. İki iş arasında muhayyer bırakıldı mı mutlaka -günah olmadığı


sürece- kolay olanını tercih ederdi.”106


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- yumuşaklıkla ve ağırbaşlılıkla hareket


etmeyi telkin ederdi. O şöyle buyurmuştur:


104 Buhârî.


105 Müslim.


106 Buhârî.


43


Abdulmelik el-Kasim


“Muhakkak yüce Allah refîktir, (merhametle, şefkatle, yumuşaklıkla muamele


edendir.) Bu bakımdan bütün işlerde refîk davranmayı sever.”107


HEDİYE ve MİSAFİR


İnsan hayatında duygusal birtakım ihtiyaçlar ve ruhî birtakım istekler vardır.


Toplumda, ailede, evde her zaman bunlara gerek duyulur... Kalpleri birbirine


yaklaştıran, ruhlardaki olumsuz duyguları eritip gideren hususlardan birisi de


hediyedir.


Âişe -radıyallahu anha-’dan rivâyete göre Peygamber -sallallahu aleyhi ve


sellem- hediyeyi kabul eder ve hediyeye karşılık verirdi.108


Bu şekilde hediye vermek, hediyeye teşekkürle karşılık vermek, nefislerin


kereminden, kalplerin temizliğinden kaynaklanır.


Keremli bir ahlâka sahip olmak peygamberlerin huyu, rasûllerin yoludur.


Bizim peygamberimizin bu hususlarda mertebesi oldukça yüksek, vardığı


nokta oldukça ileridir. Şu sözleri söyleyen o değil midir:


“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Misafire


ikram hakkı bir gün, bir gecedir. Misafirlik de üç gündür, bundan sonrası ise


bir sadakadır. Ev sahibine sıkıntı verinceye kadar misafirin orada kalması da


misafire helâl değildir.”109


Allah’a yemin ederim, dünya dağlar, çöller, Hicaz ve Arap yarımadası... Hatta


bütün dünya Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’dan daha üstün ahlâklı,


daha yüce sıfatlı bir kimse görmüş değildir... Değerli okuyucu! Onun -anam


babam ona feda olsun, salât ve selam ona- pek büyük bir konumunu görmek


üzere kendini hazırla.


Sehl b. Sa’d -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre bir kadın Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem-’e dokuma bir cübbe getirdi. Sen giyinesin diye onu kendi


ellerimle dokudum, dedi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e ona ihtiyacı


107 Buhârî ve Müslim.


108 Buhârî.


109 Buhârî.


44


Peygamberin Evinde Bir Gün


olduğu için aldı. Yanımıza onunla belden aşağısını örtmüş olarak çıktı. Filan


kişi: Bunu bana verir misin, ne kadar güzeldir, dedi. Peygamber: Olur dedi.


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- -önce- o mecliste oturdu, sonra gidip


onu katlayıp geri getirdi ve o elbiseyi o zata gönderdi. Hazır bulunanlar o kişiye:


Hiç iyi yapmadın. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona ihtiyacı olduğu


için giyinmişti, sonra sen onun kendisinden bir şeyler isteyen hiçbir kimseyi


boş çevirmediğini bildiğin halde ondan bunu istedin, dediler. Adam şöyle dedi:


Allah’a yemin ederim, ben onu kendisinden giyineyim diye istemedim. Onu


kefenim olsun diye ondan istedim. Sehl dedi ki: O burde o adamın kefeni oldu.110


Yüce Allah’ın seçtiği, özel olarak yetiştirdiği ve önder kıldığı böyle bir


şahsiyetin ahlâkının böyle olmasına hayret edilmez... O Allah’ın Rasûlüdür,


cömertlikte, eli açıklıkta en göz kamaştırıcı örnekleri vermiştir... Hakîm b.


Hizâm -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem-’den bir şeyler istedim bana verdi, sonra yine


ondan bir şeyler istedim yine bana verdi, sonra yine ondan istedim, yine bana


verdi, sonra şöyle buyurdu:


“Ey Hakîm! Şüphesiz bu mal yeşildir, tatlıdır. Kim bunu gönül hoşluğu ile


alırsa, bu malda ona bereket ihsan edilir. Kim de verenin gözü kaldığı halde


alırsa, bu malda ona bereket ihsan edilmez. Yiyip de doymayan kimseye


benzer. Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır...”111


Şu beyitleri söyleyen şair ne kadar da doğru söylemiş:


“Dinin kemali onun en büyük gayretidir, O yüceldikçe yücedir, başkası ile de


kıyas edilmeyecek kadar üstündür. Yaratılmışları aydınlatınca güzelleştirdi Ve


onu yüceltti; bakarsın ki o, bütün varlıklar demektir. Bütün avların bir kürkün


içinde olduğunu gördün Ve bütün insanların bir kişinin içinde olduğunu.”


Câbir -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem-’den bir şey istenip de; hayır dediği asla görülmemiştir. 112


Eliyle gösterdiği bu cömertlik ve yaptığı bu bağışlarla birlikte, onun cömertliği


bol bol ihsan etmekte gönül rahatlığı itibariyle, güzel davranış ve samimi


sevgi bakımından da benzersizdir.


110 Buhârî.


111 Buhârî ve Müslim.


112 Buhârî.


45


Abdulmelik el-Kasim


Yanında oturduğu herkese güleryüz göstermek onun adeti idi. Kendisine güler


yüz gösterdiği kişi adeta, arkadaşları arasında kalpten en çok sevgi beslenen


kimsenin kendisi olduğu zannederdi


Cerîr b. Abdullah -radıyallahu anh-’dan dedi ki: “Müslüman olduğum


zamandan beri Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- benden ayrıldığı ve


beni gördüğü her seferinde mutlaka gülümsemiştir.” 113


Bu işe fiilen tanık olmuş bir kimsenin anlattıkları yeterli ve ibretlidir.


Abdullah b. el-Hâris’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem-’dan daha çok tebessüm eden bir kimse görmedim.114


Buna niye hayret ediyoruz ki? Şu sözleri söyleyen o değil midir?: “Ve senin


kardeşinin yüzüne gülümsemen de bir sadakadır.” 115


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hizmetkârı Enes -radıyallahu anh- da


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’i pek büyük niteliklerle nitelendirmiştir.


Bunun bir kısmının dahi bir kimsede bulunması yahut da bunların birkaç kişide


toplanması bile nâdir görülen bir husustur. “Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem- insanlar arasında en yumuşak kimse idi. Birisi ondan bir şey istedi mi


mutlaka ona kulak verir, dinlerdi. Ondan birşeyler isteyen kimse bizzat ayrılıp


gitmedikçe, ayrılan Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- olmazdı. Bir kimse


onun elini tutmak istedi mi mutlaka ona elini verirdi. Onun elini tutmak isteyen


kişi elini çekmedikçe o elini çekmezdi.”116


Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- misafirine ikramı, nezaket ve iltifâtı ile


birlikte ümmetine karşı çok merhametliydi. Bundan dolayı münkere karşı


çıkar, onu kabul etmezdi. İbn Abbas -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir adamın elinde altından bir yüzük


gördü. Onu çıkarıp attı ve şöyle dedi: “Sizden herhangi bir kimse (nasıl) gider,


bir ateş parçasını alır, onu eline koyar...”117


113 Buhârî.


114 Tirmizî.


115 Tirmizî.


116 Ebu Nuaym, Delâilu'n-Nübuvve adlı eserinde rivayet etmiştir.


117 Müslim.


46


Peygamberin Evinde Bir Gün


ÇOCUKLARA MERHAMET


Katı kalpliler merhameti bilmezler. Onların kalplerinde şefkate yer yoktur.


Onlar sağır taşlar gibidirler... Alırken, verirken kupkurudurlar. En ince insanî


duygu ve hislerden yoksun ve cimridirler. Yüce Allah’ın ince bir kalp, sıcak bir


şefkat bağışladığı kimseler ise, örnek, merhametli kalbin sahibi kimselerdir...


Rahmet böyle bir kalbi kuşatır, sevgi ve şefkat onu harekete geçirir.


Enes -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre Peygamber -sallallahu aleyhi ve


sellem- oğlu İbrahim’i aldı, öptü ve kokladı.118


Onun bu merhameti yalnızca yakınlarına has değildi. Aksine bütün müslüman


çocuklara karşı merhametliydi... Cafer -radıyallahu anh-’ın hanımı Esma bint


Umeys dedi ki: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- evimize girdi, Cafer’in


çocuklarını çağırdı, onları kokladığını ve gözlerinin yaşardığını gördüm. Ey


Allah’ın Rasûlü dedim. Cafer hakkında sana bir bilgi mi ulaştı? O: “Evet,


bugün öldürüldü.” dedi. Kalktık, ağladık. O da geri döndü ve şunları söyledi:


“Cafer’in ailesi için yemek yapınız. Çünkü onlar kendilerini meşgul edecek


bir hal ile karşı karşıya kaldılar.”119


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- çocukların ölümü dolayısıyla


gözyaşlarını tutamadığı için Sâd b. Ubade -radıyallahu anh- ona:


“Ey Allah’ın Rasûlü, bu da ne?” diye sordu. Peygamber -sallallahu aleyhi ve


sellem- şu cevabı verdi: “Bu Allah’ın kullarının kalplerine yerleştirdiği bir


rahmettir. Şüphesiz Allah kulları arasından merhametlilere rahmet buyurur.”120


Oğlu İbrahim’in ölümü dolayısıyla Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellemgözlerinden


yaş akınca, Abdu’r-Rahman b. Avf -radıyallahu anh- ona:


“Sen de mi ey Allah’ın Rasûlü?” diye sorduğunda şu cevabı vermişti:


“Ey Avf’ın oğlu, bu bir rahmettir.” Daha sonra şöyle buyurdu:


“Şüphesiz göz yaş akıtır, kalp üzülür ve biz, Rabbimizin razı olduğundan


başka bir şey söylemeyiz. Gerçekten ey İbrahim, senden ayrıldığımız için


üzülüyoruz.”121


118 Buhârî.


119 İbn Sâd, Tirmizî ve İbn Mâce.


120 Buhârî.


121 Buhârî.


47


Abdulmelik el-Kasim


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yüksek ahlâkı onun örnek alınmasını,


izinden gidilmesini gerektirir. Bizler küçükleri sevmek ve onları gerçek


konumlarında tutmak hususundaki hissiyatımızı kaybetmiş bir zamandayız...


Bu çocuklar yarının babalarıdır. Bunlar ümmetin yiğitleri olacaktır. Beklenen


sabahıdır. Bilgisizlik, kibir, yanlış görüşler ve kısır görüşlülük, yetişmekte


olan nesle ve çocuklara karşı kalplerimizi kilitli tutacak ve onları kaybedecek


hale getirdi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e gelince, anahtar onun


elinde ve onun dilindedir... İşte o küçük çocuğu seviyor, onu değerlendiriyor,


takdir ediyor. Yetişmekte olan gençleri yüksek bir yere oturtuyor.


Enes -radıyallahu anh- küçük çocukların yanından geçti mi onlara selâm verir


ve: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- böyle yapardı derdi.122


Çocukların yorgunlukları, zorlukları, çokça hareketlilikleri olmakla birlikte,


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- küçük çocuklara kızmaz, onları azarlamaz,


onlara sitem etmezdi. Şefkati elden bırakmaz, sükûnet ve vakarını bozmazdı.


Âişe -radıyallahu anha-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber


-sallallahu aleyhi ve sellem-’e küçük çocuklar getirilir, onlara dua ederdi. Ona


küçük bir çocuk getirildi, elbisesi üzerine abdestini bozdu. Su getirilmesini


emretti, onun üzerine serpti ve elbisesini yıkamadı.123


Ey okuyucu! Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- evinde oturmak şerefine


nail iken küçük çocuklarınla şakalaşmak, yavrularınla latife yapmak, onların


gülüşlerine, güzel ifadelerine kulak vermek hatırından geçmedi mi? Bu


ümmetin peygamberi bütün bunları yapıyordu. Anam babam feda olsun ona.


Ebu Hureyre -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem-, Ali -radıyallahu anh-’in oğlu Hasan’a dilini


çıkartır, çocuk onun dilinin kırmızı rengini görür, buna güler ve keyiflenirdi.”124


Enes -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem-, Um Seleme’nin kızı Zeynep ile oynar ve: Ey


Zeynepçik, ey Zeynepçik! diye defalarca söylerdi...”125


122 Buhârî ve Müslim.


123 Buhârî.


124 es-Silsiletu›s-Sahiha, no: 70.


125 es-Silsiletu›s-Sahiha, 2141; Sahihu›l-Câmi›, 5025.



Son G?nderiler

ALTI GÜN ŞEVAL orucun ...

ALTI GÜN ŞEVAL orucunun fazileti

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A ...

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A DAVETTE OLUMSUZ ETKİLERİ...

KURAN-I KERİM'DEN FAY ...

KURAN-I KERİM'DEN FAYDALANMANIN ŞARTLARI

BİD'AT VE ŞİRK KONUSU ...

BİD'AT VE ŞİRK KONUSUNDA DETAYLI BİLGİLER