Articles

ŞİRK VE SEBEPLERİ


BU KITAPTA


İmam Ebu Hanife’ye intisab eden Hanefi âlimlerinin ehl-i şirki ve ehl-i


bid’ati reddedip şirkin çeşitlerini, vesilelerini ve sebeplerini tanıtmak


için gösterdikleri üstün gayretlerini;


Aynı zamanda tevhidi korumak ve şirke giden yolları tıkamak hususunda


yol almakta olan Hanefî ulemâsına, Malikî, Şafiî ve Hanbelî kervanları


da aynen uyum sağlamakta olduklarını,


Böylece; anlaşılmış oluyor ki, bid’at ve hurafeler hususunda tavizsiz


olmak bazı mezheplere has değil, bilakis dört mezhebin de bu konuda


ittifak etmiş olduklarını,


Bütün bu sebeplerden dolayı, Hanefî ulemâsının üstün çabalarını ortaya


koyan bu güzide eseri, hakikatlerin ortaya çıkmasına sevdaları olan


okuyucuya bir armağan olarak yayımlandığını.......


Görecek, bulacak ve zevkle okuyacaksınız.


HUTBETÜ’L - HACE


Hamd, ancak Allah içindir, O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret


dileriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü amellerimizden O’na sığınırız. Allah


kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete


erdirecek yoktur.


Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve


şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.


“Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar


olarak can verin.” (Âl-i İmran: 102)


“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve


ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını


kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına


riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa: 1)


“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Ki Allah işlerinizi


düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah ve Rasûlüne itaat ederse


büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzâb: 70-71)


6


ŞİRK VE SEBEPLERİ


Bundan Sonra:


Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı


Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yoludur. Amellerin en kötüsü ise


sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bid’at,


her bid’at sapıklık ve her sapıklık da ateştedir.


‘Hutbetü’l-Hace’ ismiyle meşhur olan bu duayı, cuma hutbelerinde vesair


konuşmalarında okuyan Rasûlullah, bizzat sahabelerine öğretmiştir. Bu


haberi bize veren hadisi de İmam Tirmizî sahih bir senedle rivayet etmiştir.


BİRKAÇ SÖZ


Tevhidin şirkle olan savaşı, Nuh Aleyhisselam’ın, kavmini Allah’a ibadete


davet edip putlara ibadetten sakındırdığı günden bugüne devam etmektedir.


Nuh Aleyhisselam’dan sonra gelen Rasûller de kavimlerini, ibadete layık


olmayan sahte ilahlara ibadet etmekten sakındırarak, yalnız Allah’a ibadet


etmeye çağırdılar. Bu savaş, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellemgelinceye


kadar böyle devam etti. Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-,


kendisine Nübüvvet verilmeden önce de Araplar arasında “Sadıku’l-Emin”


olarak tanındığı halde O, kavmini Allah’a ibadete ve tevhide davet etmeye


başlayınca, kavmi O’na “yalancı ve sihirbaz” dediler.


İşte bu, tevhide davet edip şirki de terk ettirme tebliğine başlayan her rasûlün


başına gelen bir durumdur.


Aynı şekilde o kutlu rasûllerin ümmetlerinin konumu da aynıdır. O gün bugündür


aynı savaş devam edip gelmektedir.


Şirk, tevhidin zıddı olarak insanların müptela olduğu en büyük hastalık olduğu


için, biz de bu risaleyi müslümanlara nasihat olarak ve şirki tanıyıp ondan


sakınmaları için yazdık.


Nitekim Allah Azze ve Celle kitabında:


“Allah, kendisine ortak koşanları bağışlamaz. Bundan öte dilediğini, dilediği


7


ŞİRK VE SEBEPLERİ


kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa, şüphesiz çok büyük bir iftirada


bulunmuştur.” (En-Nisa: 48)


“Şüphesiz, kim Allah’a ortak koşarsa, Allah ona Cennet’i haram kılmıştır ve


onun gideceği yer Cehennem’dir. Zalimler için orada hiç yardımcılar yoktur”


(El-Maide: 72) buyurmaktadır.


Müslüman kardeşim, şirk insanın Allah Azze ve Celle'ye karşı isyanı olduğu


için en büyük suçtur. Bunun için şirk üzere ölen ebedi Cehennem’de kalacaktır.


Allah Teâlâ:


“Şüphesiz kitap ehli ve müşriklerden kâfir olanlar, Cehennem ateşinde


ebedi olarak kalacaklardır. Onlar insanların en kötüleridirler”(El-Beyyine:6)


buyurmuştur.


Öyleyse Şirk nedir?


Şirk, Allah’a zatında, sıfatlarında, uluhiyet, ibadet veya mülkünde ortağı


bulunduğuna itikad etmektir. Onun için, nasıl küfür imanın zıddıysa, şirk de


tamamen tevhidin zıddıdır.


Şirkin Çeşitleri:


Şirk iki ana bölümde değerlendirilir.


Büyük Şirk:


Küçük Şirk:


Şirkin Çeşitleri


1 BÜYÜK ŞİRK


Bu, bir şeyi Allah’a denk alıp ona ibadet etmek, Allah’a itaat ettiği gibi itaatte


bulunmak, onu Allah’a ortak tutmaktır. O, kelimenin bütün anlamıyla, şirkin


en ağırıdır. İçine düşeni ebedi olarak Cehennem ateşine koyan ve onu İslam


dininden çıkarandır.


8


ŞİRK VE SEBEPLERİ


Büyük Şirk’in Çeşitleri.


Duada Şirk:


Bu Allah’dan başkasından, peygamberler veya evliyadan, rızık, hastalıklara


şifa ya da buna benzer şeyler talep ederek dua etmektir.


Zira Allah Teâlâ kitabında:


“Allah’dan başka sana yararı ve zararı olmayanlara dua etme. Eğer edersen


sen de zalimlerden olursun”(Yunus: 100) buyurmaktadır.


Burada “zalimler”, “müşrikler” anlamındadır.


Niyet ve Arzuda Şirk:


Bir kişinin amelinde, genelde ve ayrıntıda Allah’tan başkasına yönelmesidir.


Buna “itikadda şirk” denir.


“Kim dünya hayatının ve onun çekiciliğini isterse, onlara yapıp ettiklerini onda


tastamam öderiz ve onlar bunda hiçbir eksikliğe uğratılmazlar. İşte bunlara, ahirette


kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda (dünyada) bütün işledikleri boşa


çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur. “(Hud: 15-16)


Sevgide Şirk:


Bu da Allah ile birlikte başkasını da Allah’ı sevdiği gibi veya daha çok ya da


daha az sevmektir. Çünkü sevgi, insanın ihlasla boyun eğmesinin sebebidir.


Allah Teâlâ kitabında:


“İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah’tan başka ortaklar edinirler. Onları, Allah


sevgisi gibi bir sevgi ile severler. İman edenler (ise) Allah’ı daha çok severler”(El-


Bakara:165) buyurmaktadır.


İtaatte Şirk:


Allah’tan başkasını “Teşri” ve hükümde ortak tutmaktır. Zira hüküm, yalnızca


Allah’a has bir haktır. Allah şöyle diyor:


“Hüküm ancak Allah’ındır.” (Yusuf 40)


Alimlerine veya şeyhlerine, Allah’a isyan sayılan bir ameli helal sayarak uyanlar


bu sınıftandırlar. Bu konuda da Allah: “Alimlerini ve rahiplerini Allah’tan gayri


rabler edindiler”(Et-Tevhe: 31) buyurmaktadır.


Allah’ın Rasûlü bu ayeti Adiy b. Hatem için Tirmizi’deki sahih hadis ile şöyle


9


ŞİRK VE SEBEPLERİ


açıklamaktadır: “Hristiyanlar ve Yahudiler, alimlerine, helali haram, haramı da


helal kılmalarında itaat ediyorlardı. Kim Allah’tan başkası için şeriat koyma hakkı


tanırsa, Allah’a isyan ile küfre girmiştir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:


“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”


(El-Maide: 44)”


Emir ve yasaklama hakkı, sadece Allah’ındır: “Yaratmak ve emretmek O’na


ait değil midir?”


“Ona ait değil midir” demek, bu hakkın başkasına nispet edilemeyeceğine


işarettir. Kim, yaratmayı veya bir işi Allah’tan başkasına nispet ederse, en büyük


şirki işlemiş ve İslam’dan çıkmıştır. Hakeza, Allah tüm kainatın yaratıcısı


ve bu kainatları, nimetleriyle terbiye edicidir. Yalnız O, yarattıklarında tüm


tasarruf haklarına sahiptir.


Yarattıkları için en iyi olanın ne olduğunu en iyi bilen de sadece O’dur. O’ndan


başkası hiçbir şey yaratmamıştır. Allah’tan başkası hiçbir şey yaratamadığı


için, kendi benliğinde gizli olan en küçük şeyi dahi bilemez. Bunu bilemediği


halde yaratılmışlara en uygun ve yararlı olanın ne olduğunu nereden bilecektir?


Bu sebeple insanlar tarafindan konulan bütün kanunlar batıldır. Hiçbirisiyle


hüküm vermek caiz değildir. Çünkü hüküm koyma hakkı ancak Allah’ındır,


O’ndan başkasının hükmetme hakkı asla yoktur.


Allah Azze ve Celle, Allah’dan başkasının kanunlarıyla hükmetmeye


“Cahiliyye hükümleriyle hükmetme” adını vermiştir.


Allah Azze ve Celle böylece, kendi hükmünden daha hayırlı ve daha yüce bir


hükmün olmadığını haber vermiştir.


Tasarrufta Şirk:


Bu, peygamberlerin ve evliyaların, kainatta tasarruf kudretleri olduğuna


inanmaktır. Bu, peygamberler ve salih insanların güzel mevkilerini inkar


ediyoruz ve görmemezlikten geliyoruz anlamına gelmez. Fakat sakıncalı olan,


bunlara Allah’ın özel haklarından olan kudret, tasarruf, yarar ve zarar verme


gibi sıfatları vermektir.


Allah müşriklere sorduğunda:


“İşi kim yönlendiriyor, onlar da diyecekler ki; Allah.” (Yunus: 31)


10


ŞİRK VE SEBEPLERİ


Korkuda Şirk:


Allah’dan başkasının zarar ve yarar verdiğine inanmak veya korkuda başkalarını


Allah’a denk görmektir. Örnek vermek gerekirse: Ölülerin, sağ olanlara zarar


vermesinden korkmak yahut vacip olan amelleri terk etmeye neden olacak kadar


bir otoriteden korkmak gibi. Ancak doğal olan korkmaya gelince, yırtıcı bir


hayvan gibi veya bir zalimden korkmak şeriatte caizdir (Şirk değildir.) Çünkü


Allah Teâlâ, Nebisi Musa’yı (Aleyhisselam) şu ayette korkmakla vasfetmiştir.


“Etrafını kollayarak, korkuyla oradan ayrıldı.”


Burada, meşru olan korku, insanın Allah’dan korkmasıdır. Esas korku da


budur.


Tevekkülde Şirk:


Tevekkül, kulun işlerini Allah’a havale etmesi, dilediğinin elde edilmesi için


Allah’a güvenmesidir.


Allah Azze ve Celle: “Hiç ölmeyecek olan Allah’a tevekkül et” buyurmaktadır.


Bunun için Allah’tan başkasına tevekkül etmek caiz değildir.


Şirk olan tevekküle gelince: Ancak Allah’ın kudreti dahilinde olan şeylerde


Allah’tan başkasına kalpten tevekkül edip bağlanmaktır veya yaratılmış


birinin Allah’tan başka rızık vereceğine veya rızkı keseceğine inanmaktır.


Büyük şirk hakkında sözlerimize son vermeden önce, burada insanları uyarmamız


gereken birçok konudan bazısına değinmek yerinde olacaktır. Bu değineceğimiz


konular, çok tehlikeli oldukları halde, bunu söyleyen ve işleyenlerin birçoğu


Allah’a şirk koştuklarının farkında değillerdir.


Mesela: Şifayı doktora veya ilaca bağlamak. Din ve dünya işlerinde başarılı


olmayı kulun zekası, gayreti ve içtihadına bağlamak. Kulların kanun


koyabileceklerine dair inanış. Ölüm nedenlerini, trafik kazalarına veya yanlış


ilaç kullanımına bağlamak gibi işlerdir.


Bu ve benzeri şirk sözleri ve amelleri çoktur. Müslümanlar bunları bilip sakınmalıdır.


2 KÜÇÜK ŞİRK:


Küçük şirke düşen insan İslam’dan çıkmadığı gibi, tevhidin aslına da zarar


vermez. Ancak bu şirk, imanın ve tevhidin kemaline aykırıdır. Küçük şirk,


11


ŞİRK VE SEBEPLERİ


büyük şirke yol açan vesiledir. Çünkü şirkin birçok türü vardır. Aşağıdaki


şekilde bir sıralama yapmak mümkündür:


Kavlî Şirk:


Dil ile olan şirktir. Allah’tan başkasına yemin etmek. “Allah ve senin


sayende”, “Kadıların kadısı”gibi sözlerle yemin etmek ve bir insanı Allah’dan


başkasının kulluğuna nispet etmek. Abdunnebi, Abdulhüseyin vb. isimler de


böyledir. Bu, Allah’tan gayrisini tazim (yüceltme)’dir.


Fiilî Şirk:


Bu da, bir müslümanın, bir şeyi “uğursuzluk” sebebi kabul etmesidir. Mesela


gördüğü veya duyduğu bir şeyi yahut da bazı hayvanları, kuşları veya günleri


uğursuz saymak gibi. Hakeza, kahine gitmek ve onun dediklerini doğrulamak,


çalınan malın ve çalan hırsızın tespit edilmesi için cincilere gitmek gibi. Hakeza


medyumlara, üfürükçü ve benzeri şarlatanlara gitmek de bunun gibidir.


Kalbi Şirk:


Riya, şöhret sevgisi, bazı amelleriyle dünya ve dünyalığı arzu etmek gibi


hususlar kalbî şirktir.


Riya dört türlüdür:


Amelde niyetin dünyalık olup ahiret için olmamasıdır. Bu kimseye dünyada


iken kendisine arzuladığı niyeti verilir. Ahirette ise hiçbir nasibi yoktur. Bu


amel büyük şirktendir.


2. Amelde niyetinin Allah’ın rızası değil de insanların rızası olmasıdır.


Bununla o kimse amelinin karşılığını Allah’tan değil de insanlardan bekler,


Allah’ın vereceği akıbetten de çekinmez. Amel ve söz ile olan riyadandır.


Bu, iman ehlinde olmadığı sürece küçük şirktir. Ama iman ehlinde olursa


büyük şirktir.


3. Ameliyle mal elde etmeyi amaçlamak, mal için veya bir kadınla evlenmek


için hacca gitmek, yahut da ganimet için cihada gitmek ve makam için


İslam’ı öğrenmek bu tür şirktendir.


4. Ameli Allah için halis olduğu halde, bu amel makbul bir amel değildir.


Çünkü Allah Teâlâ: “Ancak Allah ameli takva sahiplerinden kabul eder”


buyurmaktadır.


12


ŞİRK VE SEBEPLERİ


Bu kimseye ameli asla bir hayır sağlamaz. Zira o küfür olan bir ameli işlemiş


olup, amelden önce sahip olunması gereken temel niteliğini kaybetmiştir.


Amellerin bozulmasının sebebi, işlenen amellerde imanın zıddı olan küfür ve


şirkin bulunmasıdır.


Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-’in getirdiği sünnete uygun olmayan


bir amelde “Tevhid” yoktur.


Bil ki ey müslüman kardeşim!... Küçük şirkin tüm türleri büyük şirke dönüşebilir.


Bunun da sebebi, bu amellerle beraber kalben bunlara itikad etmek, Allah’dan


başkasını yüceltmektir. Ve bu, büyük şirke dönüşür. Buna karşı yardım ve tevfik


Allah’tandır.


Şirk-i Hafi (gizli şirk):


İbn Abbas (Radıyallahu Anh) küçük şirki tefsir ederken şöyle demiştir: “Kişinin


arkadaşına, Allah’ın ve senin sayende”, “Allah ve falan adam olmasaydı” gibi


sözleri söylemesi gizli şirktir.”


Doğru olan şudur: Eğer “Önce Allah ve sonra da falan dilemeseydi”, “Allah’ın


sayesinde, sonra da senin sayende” demesi daha uygundur. “Allah’a ve


sana güveniyorum” demesi hatalıdır. Doğrusu “Önce Allah’a, sonra sana


güveniyorum” demesidir. Çünkü bu cümledeki “ve” atıf edatı, Allah ile kul


arasında bir denkliği sözkonusu yapar. Doğru olan önce Allah demek ve sonra


ise ardından bunu söylemektir; çünkü “sonra” tertibi derece farkını ifade ediyor.


KÜÇÜK VE GİZLİ ŞİRKİN


KEFFARETİ


“Rabbimiz, bildiğimiz bir şeyi sana ortak koşmaktan sana sığınırız ve


bilmediğimizden de senden bağışlanmamızı dileriz” diye, Allah Rasûlü’nün


-sallallahu aleyhi ve sellem- dua ettiği gibi dua etmektir.(Bunu Ahmed b.


Hanbel sahih bir senedle Müsned’de rivayet etmiştir).


13


ŞİRK VE SEBEPLERİ


Yine Allah’ın Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-: “Kim Lat ve Uzza’ya yemin


ederse (hemen ardından) “La ilahe illallah” desin. Kim arkadaşına: “Gel seninle


bahis oynayalım derse, sadaka versin” (Muttefekun aleyh) buyurmuştur.


BAZI ŞİRK OLAN AMELLERDEN


ÖRNEKLER


Sihirbazlık ve gözboyayıcılık:


Bu, bedenlere ve hatta kalplere etki eden muska, üfürük ve efsunlama gibi


şeylerdir. Bir insanı hasta edip öldürdüğü gibi, kadınla kocasının arasını da


ayırabilir.


Hükmü: Sihir yapan İslam’dan çıkmıştır. Çünkü sihir küfürdür.


Kehanet (Gaibden haber vericilik):


Kehanet, gelecekte olacak bir olayı okumak anlamına gelmektedir.


Kahin, Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği gaybdan haber verme ilmine


sahip olduğunu iddia edendir.


Kehanette bulunan insan Allah’ı inkâr etmiş olur ve kâfirdir. Kim onun


dediklerini doğrularsa, en büyük küfrü işlemiş olur. (Kart falı, Tarot,


Medyumluk bu sınıfa girer).


Sihri bozmak:


Sihir yapılan bir insanı, sihirden kurtarmaya çalışmaktır. Bu da ikiye ayrılır.


A Sihri sihirle iptal etmek ki, bu küçük küfürdür.


B Sihri, Kur’an ve sünnette sabit olan duaları okuyarak çözmektir ki, bu


caizdir.


Müneccimlik (Yıldıznamecilik veya Astroloji):


Bazı yıldız ve burçları, yeryüzünde meydana gelen olaylara müessir kabul


14


ŞİRK VE SEBEPLERİ


etmektir. Bu yıldız ve burçların kendi başına etkili olduğunu veya Allah’ın


izni ile etkili olduklarını düşünmek de şirktir. Bununla ilgilenen, büyük şirkin


içine düşmüş ve İslam’dan çıkmıştır.


Çünkü yıldızların yaratılmasının amacı, yeryüzündeki insanlar için gökyüzünü


süslemek, yolcuların yollarını belirlemesi ve Şeytanların taşlanmasıdır. Kur’an-ı


Kerim bu konuda bize böyle haber vermiştir. Fakat bu yıldızların ve burçların


hareketlerinin yerde olan olaylara benzerlik arzettiği söylenirse, küçük şirk


işlenmiş olur. Bu, “Tevhid” dininin kemaline aykırıdır.


Nazarlıklar:


Bunlar bir hayrı celbetmek veya bir şerri uzaklaştırmak için boyuna asılan


nazarlıklardır. Bu, isterse Kur’an’dan bir ayet veya bir ip veya delikli ağaçlar


ya da benzeri taşlar olsun, aynı hükme dahildir.


Nazarlıklar iki türdür:


1. Kur’an’dan olmayanlar: Bu, şeriata göre haramdır. Kim bunun fail veya etki


sahibi olduğunu zannederse, büyük şirke düşmüş olur. Fayda verebileceğini


zannetse bile yine müşrik olur.


Bu nazarlıkların haram kılınışının nedeni, insanın kalbini Allah’dan başkasına


bağladığı ve insanın başkasına tevekkül etmesine yol açtığı içindir. Büyük


şirke götüren şeylerdir ve fasid itikadlara zemin hazırlar


2. Kur’an’dan olanlar: Selef-i Salihin bu konuda ikiye ayrılmışlardır. Kimi


bunu caiz görmekte ve kimisi de görmemektedir. Doğrusu, “haramdır”


diyenlerin görüşüdür.


Nazarlıkların şirk olarak adlandırılması nedeniyle bu hükmün genelliği söz


konusudur. Bunun için Kur’an’dan olanla olmayanın arasını, sonunda ikisi


de şirke götürdüğü için ayırmadık. Allah daha iyi bilir.


Okuma (Rukye):


Kur’an’dan veya Nebevî olsun, hastalara okunan dualarda mubah olan “Rukye”,


Arap diliyle olup anlaşılır olması ve haram olan bir şeyi içermemesidir.1


1 (Arapça bilmeyen de kendi diliyle hastanın iyileşmesi için dua eder


15


ŞİRK VE SEBEPLERİ


Örnek vermek gerekirse, Allah’dan gayrısından yardım dilemek, ona güvenmek,


“Rukye” yaparken bile bunun ancak Allah’ın izni olursa yararlı olacağına


inanmaktır. Bu şartlardan birisi kalkarsa haram olan “Rukye” vuku bulur.


Şöyle bir örnek verebiliriz:


“Belaların uzaklaştırılması için bilezik ve ip gibi şeyler takmak.”


Zarar ve yarar ancak Allah’ın izniyledir. Çünkü Allah bütün yaratılmışlar


üzerinde tek kuvvet ve kudret sahibidir.


Kim böyle şeylerin hayır veya şerre neden olduğuna inanırsa, büyük şirke


düşmüş olur. Olabileceği şüphesine sahip olmak ise küçük şirktir.


Son söz olarak şöyle deriz:


Bugün islam aleminde şirkin apaçık görünen şekli, Müslümanların başlarına


gelen musibetlerin ve karşılaştıkları fitnelerin, savaşların ve depremlerin,


daha bunun gibi, Allah Teâlâ'nın Müslümanların başına verdiği birçok azabın


yegane sebebidir.


Evet, sebebi de insanların tevhidden yüz çevirmeleri, akide ve amellerine


şirkin bulaşmasıdır. Bunun ispatı ise, birçok islam beldesinde şirk olan sayısız


davranışların Müslümanlarca İslam’dan sayılması gösterilebilir.


Bu davranışlara gelince; Allah’tan başkasına yalvarıp dua etmek, veli


zannettikleri kulları mescidlere defnetmek, onlar için adakta bulunmak,


kabirlerde veya türbelerde kurban kesmek, kabirleri tavaf etmek, kabirlere


karşı namaz kılmak vb. bu şirk amellerine örnek olarak gösterilebilir.


Şirkin en büyük biçimi Allah’ın indirmediği ile insanlar arasında hüküm


vermektir. Beşeri kanunlarla hüküm vermek, bundan razı olmak ve bunları


inkar etmemek, kâr adı altında faizle alışveriş etmek bu tür şirke örnektir.


Hem bu güzide esere bir giriş, hem de konunun anlaşılmasına yardımcı olsun


diye; yayınevimiz tarafından daha önceden bastırılıp dağıtılan bu ‘birkaç


söz’ü yazarın hoşgörüsüne sığınarak buraya ilave ettik. Okuyucuya faydalı


olmasını dileriz.


Allah’tan Müslüman toplulukları şirkin ve haramların pisliğinden temizlemesini


diler, hepimizi doğru yola iletmesini dua ile isteriz.


16


ŞİRK VE SEBEPLERİ


GURABA:


BİRİNCİ BÖLÜM: Hanefi Alimlerine Göre Şirkin Tanımı.


İKİNCİ BÖLÜM: Hanefi Alimlerine Göre Şirkin Türleri.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Tevhidi Korumak için, Hanefi Alimlerinin Sakındırdıkları


Şirke Götüren Vesileler


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Hanefi Alimlerinin Açıklığa Kavuşturdukları Bazı


Şirk Örnekleri.


1. Şirk’in zahiri alametleri ve farklı şekilleri


2. Şirkin gerçeği ve şirk olan ameller


3. Kuşatıcı ve kavrayıcı olan ilim, Allah’ın sıfatlarındandır.


4. İradesi ve kudretiyle müstakil olarak tasarruf sahibi olmak, sadece Allah’a


ait bir özelliktir.


5. İbadetler ve o ibadetlerin özellikleri sadece Allah’a mahsustur.


6. Allah’a kulluk ve teslimiyete özgü alametler


7. Sonuç


ÖNSÖZ


Hamd, Allah’adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım diler ve O’ndan bağışlanmamızı


isteriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden O’na sığınırız.


Allah kimi hidayete erdirmişse, onu kimse saptıramaz. Kimi de saptırmışsa, onu


doğru yola getirecek olan kimse yoktur.


Şahidlik ederim ki, ilah ancak Allah’dır; O’ndan başka ilah yoktur. Yine


şahidlik ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.


“Ey İman edenler! Allah’tan hakkıyla korkunuz ve ancak müslüman olarak


ölünüz !” (Ai-İmran; 102)


17


ŞİRK VE SEBEPLERİ


“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden


birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden sakının. Adıyla birbirinizden


istekte bulunduğunuz Allah’dan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten sakının.


Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (en-Nisa; 1)


“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru olan bir söz söyleyin, ki Allah


amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah ve Rasûlune


itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiştir.” (el-Ahzab,70-71)


Sözlerin en hayırlısı Allah’ın sözüdür. Yolların en hayırlısı Muhammed’in


yoludur, işlerin en kötüsü sonradan uydurulanlardır. Her uydurulan bid’attır.


Her bit’ad dalalettir ve her dalalet de Cehennem’dedir.


Fer’i meselelerde Ebu Hanife’nin yolundan gidip, usûlde O’na uygun amel


eden alimlerin, bazı islam topraklarında sıkça rastlanan kabirci bid’at ehli,


şirk ve şirkin türleri, şirke götüren sebepler ve şirkin alametleri hakkında


gerçekten takdir edilecek ilmi çalışmaları vardır.


Bu alimler, böylece; kendileri gibi tevhidi korumak, şirkin giriş kapılarını ve


şirke neden olan vesileleri ortadan kaldırmak için mücadele eden Maliki, Şafii


ve Hanbeli alimlerinin kafilesine katılmaktadırlar. Bu da bize gösteriyor ki,


Ebu Hanife’ye intisab eden bazı alimlerin, kabirlere ilişkin şirk olan bid’atlere


karşı, tıpkı diğer Ehl-i Sünnet mezhep alimleri gibi; saf ve berrak olan akideyi


şirkten, bid’atlardan ve buna davet eden etkenlerden arındırmak için, gerçekten


övülmeye değer gayretleri vardır.


Bu alimler çabalarında; Ebu Hanife, Malik, Şafii ve Ahmed b. Hanbel’ın izini


takip etmişlerdir. O imamlar ki, bütün çabalarıyla tevhidin hürmetini korumak


için şirke ve müşriklere karşı mücadele etmişlerdir. Bazılarının zannettikleri


gibi şirk türünden olan bid’atlara, kabircilere ve benzerlerine karşı sadece


Hanbeli alimleri mücadele etmemişler; Hanefi alimleri de aynı duyarlılığı


sergilemişlerdir.


Böyle söyleyenlerin hepsine ilmi bir cevap olması için, bu sahada Hanefi


alimlerinin görüşlerinden bir nebzeyi, bid’at ehline karşı hüccet olması için


sunuyorum. İnşaallah, gücüm ve imkanım nispetinde; bu alanda Maliki ve Şafii


alimlerinin görüşlerine de değinmek istiyorum. Bu kitabımda Hanefi alimlerinin


18


ŞİRK VE SEBEPLERİ


şirkin tanımı, kısımları ve ona sebep olan etkenleri nasıl tanımladıklarına


örnekler vereceğim. Bunun için konuyu dört bölüm halinde ele aldım:


Birinci Bölüm: Hanefi alimlerine göre şirkin tanımı.


İkinci Bölüm: Hanefi alimlerine göre şirkin türleri.


Üçüncü Bölüm: Tevhidi korumak için Hanefi alimlerinin sakındırdıkları şirk


vesileleri.


Dördüncü Bölüm: Hanefi alimlerinin açıklığa kavuşturdukları bazı şirk


örnekleri.


Allah’dan dileğim, bu kitabı sadece kendi rızası için halis bir amel olarak


kabul etmesi ve onu hesap günü mizanımdan saymasıdır, O bize yeter. O ne


güzel vekildir. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.


Dr. Muhammed


b. Abdurrahman


el-Humeyyis


19


ŞİRK VE SEBEPLERİ


BİRİNCİ BÖLÜM


HANEFİ ALİMLERİNE GÖRE ŞİRKİN


TANIMI


Hanefi alimlerine göre şirkin ne olduğunu açıklamadan önce, şirkin sözlük


anlamını izah etmemiz yerinde olacaktır.


Şirk: Bir şeyde birisine ortak koşmaktır. “Ortak olmak” ve “şirket” aynı kökten


oluşur. “Ortak kıldı” demek; ortak kılınan o şeyde zat veya anlamda, az veya


çok bir nasip tayin edilmesi demektir. “Birisine bir şeyde ortak oldu” demek,


“ortak olunan şeyin azında veya çoğunda pay sahibi olmak” demektir. Bu ister


bir zatta veya ister sıfatta olsun farketmez, aynı şeyi ifade eder. Şeriata göre


her küfrün imanın karşıtı olması gibi, şirk de tevhidin karşıtıdır.


İmam Abdulkadir ed-Dehlevi.2


Diyor ki: “Şirk, insanın Allah’tan gayrısında Allah’ın sıfatlarından bir sıfatın


varlığına itikad etmesidir” Mesela; “falan kimse her şeyi bilir demesi veya


“falan kimse dilediğini yapar,” yahut “bana hayır ve şerrin dokunması onun


elindedir” gibi sözlerle; ya da Allah’tan gayrisini Allah'ı yücelttiği gibi


yüceltmektir. Birisinden bir şeyi istemek için ona secde etmesi veya onun için


bir itikada sahip olmasıdır.3


Bu tanımdan da açıklığa kavuşuyor ki, O’na göre şirk, Allah'ın fiillerine veya


sıfatlarına şamil olduğu gibi, aynı zamanda kendisine ibadet edilmeye özgü


olan, kullarının fiillerini de içine alır.


Hakeza imam Muhammed İsmail ed-Dehlevi.4 ve Şeyh Ebu’l Hasan en-Nedvi


(ibare Nedvi’nindir) şöyle derler.


“Şirk sadece insanın başkasını Allah’a eş koşup O’nunla arasında hiçbir fark


gözetmeden denk kabul etmesi değildir. Bunun yanında, bilakis şirkin gerçeği,


insanın Allah’ın kendi yüce zatına ve ibadetine alamet kıldığı amelleri, insanlardan


2 Abdulkadir b Abdırrahım el-Umeri ed-Dehlevi el-Hanefî. Meşhur alimlerdendir H. 1230’da vefat etmiştir.


Bkz: Nuzhetul Havatir, c.7, s.302, 304.


3 Tevdihu'l-Kur'an c 1, s 105 Urduca


4 Muhammed ismail b Abdılganı b Abdırrahim el Umerı Ed Dehlevi el Hanefi, H. 1193de doğdu, H. 1246


da öldü. Eserleri arasında “viyetü’ l İman”, Tenviru’ l Ayneyn fi İsbatı Refi’l Yedeyn vb. kitapları vardır.


20


ŞİRK VE SEBEPLERİ


birine secde etmek, onun adına kurban kesip nezirde bulunmak, zor anlarda ondan


yardım dilemek ve onun her yerde hazır ve nazır olduğunu söyleyip, onun tasarruf


yetkisine sahip olduğunu ispat etmeye çalışmaktır.”5


Bunların hepsi ile şirk sabit olur ve insan bununla müşrik olur.6


Bu tanımlar da bize açıkça göstermektedir ki, birçok Hanefi alimi şirkin beyanı


ve tanımlamasında sadece “Rububiyet” meselesi üzerinde durmamışlardır.


Aksine, gördüğünüz gibi onlar, kim olursa olsun Allah’dan gayrısına bir


ibadeti tahsis kılmayı “şirk-i ekber” olarak adlandırmışlardır. İşte bu, amelleri


yok eden ve işlendiğinde Allah’ın, onu işleyenin ne nafile ve ne de farz bir


ibadetini kabul edeceği bir şirktir. Allah Azze ve Celle bu tür şirk hakkında


şöyle buyuruyor:


“Andolsun sana ve senden öncekilere, “eğer şirk koşarsan şüphesiz amelin yok


olur gider ve sen de hüsrana uğrayanlardan olursun” diye vahyedildi.” (ez-Zumer 65)


“Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun ötesinde dilediği


kimseye dilediğini bağışlar.” (en-Nisa. 48)


Fakat ne yazık ki cahillerin çoğu sadece Tevhid-i Rububiyetin yeterli olduğunu


söylemekle yetinmektedirler. Böylece onların uluhiyyette şirke düşmeleri


onlara çok basit ve hafif geldi ve ibadeti Allah’tan gayrısına yönelttiler. Onlara


yalvarıp onlarla “istiğase”de bulundular. Bilmelidirler ki, Allah Rasûlü’nün


belirttiği gibi; “dua ibadettir.”7


Bunun için bu şirke düşmek, meydana çok gelen bir durumdur. Özellikle de


cahiller arasında buna sıkça rastlanır. Bunun nedenlerine gelince; ilim ehlinin


kusurunu, bu konuda ilme intisab ettiğini söyleyen bazı kimselerin sapıklığını


ve daha nicesini saymak mümkündür. Ancak, yukarıda da gördüğümüz gibi,


Hanefi alimlerinin görüşlerinden anlaşılmaktadır ki, bunlar “Rububiyette


şirk” ile “Uluhiyyette ve sıfatlarda şirk”in arasını ayırmamışlardır. Şirki izah


ederken sadece bir türünü değil, onun tüm türlerini zikretmişlerdir.


5 Muhammed ismail b Abdılganı b Abdırrahım el-Umeri Ed-Dehlevi el-Hanefi. Hakkında 3 no’lu dipnotta


bilgi verilmiştir.


6 Takviyetu’l iman, 22-23 (Urduca), En-Nedvı, Risaletu’t-Tevhid, 32-33.


7 Ahmet Bin Hanbel, 4/267, 270, 276,, Ebu Davud, Kitabu’s-Salat, Babu’d-Dua, 1479, et-Tirmizi (H. 211),


2969, Bakara tefsirinde, C. 5/374 (3247), el-Mu’minun Suresi tefsiri -C. 5/ H 456, 3372, Kitabu’d-Dua’da


Bab-u Fadlı’d Duaı, İbni Mace, 2/1258 H 3828 Kıtabu’d-Dua Bab-u Fadli’d-Dua; el-Buharı, el-Edebu’1-


Mufred’de, s.105; İbni Ebi Şeybe, El Musannef, C. 6/21 H. 29167; İbni Hibban (ihsan), C. 2/124 H. 887;


el-Beyhaki, Şuabu’l-İman, C 2/37 H. 1105; el-Hakim, el-Müstedrek, C. 1/ 491 (isnadının sahih olduğunu


söyledi ez-Zehebi ve İbn-i Cerir, et-Tağyir’de (24/78-79) ona muvafakat ettiler...)



Son G?nderiler

Özet Fıtratın gerekti ...

Özet Fıtratın gerektirdiği ve şeriatın ikrar e􀆕iği haklar

EHLİ SÜNNET VE’L-CEMA ...

EHLİ SÜNNET VE’L-CEMAAT KİMDİR?