Articles

1


EHLİ SÜNNET VE’L-CEMAAT KİMDİR?


Alevî B. Abdulkâdir Es-Sekkâf


Dureru’s-Seniyye Müessesesinin Genel Yöneticisi


www. d o ra r. n e t


Hamd Allah’a mahsustur. O her şeye kâfidir. Salât ve selâm seçilmiş olan Nebi’nin,


Ailesinin, Ashabının ve onların yolunu örnek alanların üzerine olsun.


Bundan sonra:


Şüphesiz ki dünya ve ahirette kurtuluş ve mutluluk, hakka tabi olup, Ehli Sünnet


ve’l-Cemaat’in izlediği yolu izlemekten geçtiği bilinen bir husustur. Günümüzde


herkes, Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’e mensup olduğunu iddia etmektedir. Bazı kimseler


bu kıymetli lakabın, asırlardır onlardan çalındığını ve kendilerine geri döndürmek


istediklerini iddia etmektedirler. Bu yüzden âlimlerin, bu terimin ve bu lakabın ne


manaya geldiğini, belirgin alametlerinin ne olduğunu, hakikatte bununla vasıflandırılan


kimselerin özelliklerini izhar etmeleri zorunlu hale gelmiştir. Burada bahsedeceğimiz


hususlar, Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’in bazı hususiyet ve özelliklerini açıklamak içindir.


Ele aldığımız bu risalede, Müslüman kimsenin, Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’in kim


olduğunun bilmesinde, ona yardımcı olacak kıstaslar vardır. Onların yolunu tutup,


izlediği yolda ilerleyecek, onların menhecine sarılacak ve onların zümresine girmeyi


kolaylaştıracaktır. Burada anlatacak olduğumuz şeylerden kasıt Ehli Sünnet ve’l-


Cemaat’in inanç esaslarını sınırlamak değildir. Bunlar akide kitaplarında zikredilmiştir.


Bilakis bizim buradaki kastımız, Ehli Sünnet ve’l-Cemaat ile diğer fırkalar arasındaki


farkların anlaşılması ve onları diğerlerinden ayırt eden özelliklerinin ne olduğunun


bilinmesi olacaktır.


Burada Sünnetten kasıt: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in üzerinde bulunduğu


ilim, amel, inanç, izlediği yol ve ahlakıdır. Nebi sallallahu aleyhi ve selemden gelen


her şeydir.


Cemaat Sünnet ile birlikte zikredildiğinde: Onlar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve


sellem’in ashabı, onlara güzelce tabi olanlar ve onların yolu ve menheci üzerinde


ilerleyen kimselerdir.


Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmada en hırslı


olan, Onun ahvalini en iyi bilen ve ashabının menhecine en uygun şekilde davranan


kimselerdir. Bunun manası: Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’in menheci üzerine olduğunu


iddia eden ya da içinde bulunduğu cemaatini, Selefi ya da ehli hadis veyahut da eser


ehli olarak isimlendiren herkes, böyle değildir. Buradaki ölçü, menhec de, ona tabi


olmada, ona olan bağlılıktadır. Yoksa bir kimsenin kendini, Ehli Sünnet ve’l-Cemaat


olarak isimlendirmesinde ve bu ismin meşhur olmasında değildir.


Bu herkesin iddia ettiği bir husustur. Ancak bu iddia aşağıda gelecek olan hususiyet


ve özelliklerin gerçekleşmesiyle olur. Yoksa bu iddia da bulunmak ve kendini buna


nispet etmek doğru olmaz. Bu özellikler, bu lakabın hakkını veren kimseyle, sadece


2


bu iddiada bulunan ama bu özelliklerden yoksun olan kimseler arasında ayrım yapmak


içindir. Bunları maddeler halinde hazırladım ki anlaşılması, kavranması ve uygulanması


Allah’ın izniyle kolay olsun.


(1) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’in; inanç esaslarının kaynağı, Allah’ın kitabı, Rasûlullah


sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti ve Selefi Salih’in, bu iki vahiyden anladığı ve


üzerinde ilerlediği yoludur. Aklı, keşfi, zevki( sofiler katında Marifetullah da yüksek bir


makam) ve rüyaları, naklin önüne geçirmez. Aynı zamanda bir şeyhin ya da bir velinin


sözünü, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in


sözünün önüne geçirmezler.


(2) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; inancını, falanca kişinin şahsına ya da falanca cemaate


bağlamaz. Bilakis inancını, sünnete ve selefe nispet eder. Kendilerini Eş’arilere,


Maturidilere, Cehm b. Safvan’a, Ca’d b. Dirhem’e, Zeyd’e, Ubeyd’e nispet etmez.


Aynı zamanda Mutezile, Mürcie ya da Kaderiyye’ye de nispet etmezler. Sadece


sünnete ve sahabeye kendilerini nispet ederler. Hadiste şöyle buyrulmaktadır: “Benim


ve ashabımın yolundan gidenler”.


(3) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; kendilerini bir şahsa ya da bir cemaate, nefis terbiyesi


ve ahlak için nispet etmezler. Abdülkadir Geylani, Rufai, Kadiri, Ticani, Nakşibendi


tarikatı, Alevilik, Şazili tarikatı ve diğerlerine kendisini nispet etmezler. Bilakis


davranış, nefis terbiyesi ve ahlaklarının kaynağı, şu sözün sahibi Rasûlullah sallallahu


aleyhi ve sellem’dir: (Ben ancak Salih(güzel) ahlâkı tamamlamak için gönderildim) ve


(O’nun Ahlâkı Kur’an’dı) . Onlar dinin usulünde sünnet ve cemaat isminden başka bir


isimle ümmetten ayırt edilmezler. Aynı zamanda davranışlarında ve nefis terbiyelerinde,


sünnet ve cemaat isminden başka bir isimle ayırt edilmezler.


(4) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; Allah’a emredildikleri gibi boyun eğerek ve huşu ile


ibadet ederler. Kendi nefislerinden hevalarına ya da başkasına uygun ibadetler ihdas


etmezler. Kendilerini tokatlayarak, davul çalarak, raks ederek ve sallanarak Allah’a


ibadet etmezler!


(5) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’in yoluna muhalefet eden


bazı fırka ve taifelerde olduğu gibi, dua, yardım dileme, kurban kesme, adak adama ve


diğer ibadetlerini Allah’tan başkasına sarf etmezler.


(6) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; kabir ziyaretini teşvik ederler. Çünkü kabir ziyareti


ahireti hatırlatır. Kabristanda yatanlara selam vermeyi, onlara dua etmeyi teşvik ederler.


Ancak oralardan bereket ummaz, Allah’ın dışında kabir sahibine dua edip yalvarmaz,


medet ummaz, kabre sürünmez, etrafında tavaf etmez, orada kurban kesmez vb.


davranışlarda bulunmazlar.


(7) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; Allah Azze ve Celle’nin kendi nefsi için ya da


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in O’nun için ispat ettiği bütün sıfatları ta’til,


tevil yapmadan kabul ederler. Ancak Ehli Sünnet olmayanlar Allah’ın sıfatlarını, ya


inkâr eder ya da bazısı ispat edip bazısını da tevil ederler.


(8) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; imanın söz ve amel olduğuna ve imanın artıp eksildiğine


3


inanırlar. Mürcie’nin yaptığı gibi azalarla yapılan amelleri, iman kapsamından


çıkarmazlar. Haricilerin yaptığı gibi mutlak olarak günahlardan ve büyük günahlardan


dolayı kıble ehlini tekfir etmezler.


(9) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; sadece kendilerine muhalefet ettikleri için hiçbir


fırkayı tekfir etmezler. Ancak küfür asılları üzerinde birleşen İsmâililer, Nusayriler gibi


fırkaları tekfir ederler.


(10) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; kâfirlerden, müşriklerden, ateistlerden ve mürtetlerden


beri ( uzak) olan kimselerdir. Onları düşman olarak görür, onlara buğz ederler. Müminleri


sever, onları dost edinir ve imanları ve Salih amelleri ölçüsünde onlara yardım ederler.


(11) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabını


sever, onların her birinin adil kimseler olduğuna inanırlar. Sahabenin, Ehli Beyt’in


ve Müminlerin Anneleri olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarına


duydukları sevgileriyle Allah’a yakınlaşırlar. Onlara söven, düşmanlık eden kimselerden


beridirler. Aynı zamanda onların sevgisinde aşırılığa giden ve onları oldukları


makamlardan daha yukarıda gören ya da masum olduklarını söyleyen kimselerden de


beridirler.


(12) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; fıkıhta, Kuran’ın ve Sahih Sünnet’in delalet ettiği


icmayı (görüş birliğini) alırlar. Sahabelerin, Tabiinin ve Etbau’t-Tabii’nin görüşlerine


itibar ederler. Ebu Hanife, Malik, Şafiî, Ahmed ve onlardan sonra gelen âlim, fakih ve


ümmet içinde hayırla yâd edilen sünnete tabi olan Müslümanların büyük âlimlerine


tabi olurlar.


(13) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat nazarında, Müslümanlar dini sorumluluklarda eşittirler.


Onların arasında geneller, özeller ve özelin de özeli gibi ayrım yoktur. Onlarda şeriat


ve hakikat diye bir ayrım da yoktur. Bilakis tek bir din, tek bir şeriat, tek olan Rab’den,


bir peygambere indirilmiş ve bütün insanlar için geçerli kılınmıştır.


(14) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; orta yolu tutan ve her şeyde itidalli olan kimselerdir.


Guluv (aşırılık) ve Cefada (önemsememe), ifrat ve tefritte, zorlaştırma ve kolaylaştırmada


orta yollu kimselerdir.


(15) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; Müslümanların söz birliği ve saflarının bir olması


için en çok çaba sarf eden, hırslı kimselerdir. Dindar ve facir olan her yöneticinin


arkasında cihat etmek, Cuma ve cemaatle namaz kılmak, akidelerindendir. Bidat ve


günah işleyen kimselerin arkasında kılınan namazı sahih görürler. Onlar ittifakı en çok


seven ve ayrılığa en çok buğz eden insanlardır. Bazen kendini, onlara nispet edenlerden


hata sadır olabilir, onların menhecine tam vakıf olamamış ve onlardan bu menheci


alamamış olabilirler. Onlara kendini nispet eden kimse, onların edebiyle edeplenmemiş,


onların yolu üzere ilerlememiş olabilir. Bu şerefli lakaba duyulan arzu ve istek onlardan


olmayanı da onların arasına sokmuştur.


(16) Ehli Sünnet ve’l-Cemaatte; âlim, fıkıhçı, hatip, davetçi, iyiliği emredip kötülüğü


yasaklayan, doktor, mühendis, tüccar, işçi, zengin, fakir, siyahi, beyaz, Arap ve Acem


olan herkes vardır. Menhecleri bir zümreyle sınırlı değildir. Toplumun hiç bir sınıfı


4


arasında ayrım yapmazlar. İlmin, dinin, nesebin ve yöneticiliğin onlardan olmayan bir


topluluğun tekelinde olduğuna inanmazlar. Allah Teâlâ’nın şu buyruğuna iman ederler:


“ Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır.” (


Hucurât Suresi: 13).


(17) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat de; züht sahibi ibadet edenler olduğu gibi, günahkâr,


büyük günah işleyen kimselerde vardır. Onlar, günah işlemekten ve hata etmekten beri


değillerdir. Bu hata ve günahları, onları Ehli Sünnet ve’l-Cemaat olmaktan çıkarmaz.


Bilakis bazı bidatlere de düşebilirler. Ancak hakkı gördüklerinde, onlara anlatıldığında


en hızlı bir şekilde hakka dönen kimselerdir. Bu durum onları Ehli Sünnet ve’l-Cemaat


olmaktan çıkarmaz.


(18) Ehli Sünnet ve’l-Cemaat; hakka tabi olan, yaratılmışa merhamet eden


kimselerdir. Günahları kerih (kötü) gören ve günah işleyenlere karşı merhametli


davranan kimselerdir. Bidatlere buğz eden ve bidat işleyenlere karşı şefkatli olan


kimselerdir.


İşte gerçek Ehli Sünnet ve’l-Cemaat bu inançlara sahip olan


kimselerdir. Bunlar, onların bazı haslet ve özellikleridir, Allah’ın lütuf


ve keremi ile bizleri onlardan kılmasını ve bu hakikatler üzerine


İslam ümmetini birleştirmesini niyaz ederim



Son G?nderiler

ALTI GÜN ŞEVAL orucun ...

ALTI GÜN ŞEVAL orucunun fazileti

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A ...

HİZİPÇİLİK VE ALLAH’A DAVETTE OLUMSUZ ETKİLERİ...

KURAN-I KERİM'DEN FAY ...

KURAN-I KERİM'DEN FAYDALANMANIN ŞARTLARI

BİD'AT VE ŞİRK KONUSU ...

BİD'AT VE ŞİRK KONUSUNDA DETAYLI BİLGİLER